1 Şubat 2020 Cumartesi

Asi (Efsane #4) - Marie Lu / Yorum

Efsane’ye saygı gösterin.

Deha’yı yüceltin.

Şampiyon’u övün.

Ancak hiçbir zaman

Asi’yi küçümsemeyin.

Eden Wing senelerce abisinin gölgesinde yaşamıştı. Ross City’deki üniversitenin en iyi öğrencisi ve mucidi olmasına rağmen, çoğu kişi onu Daniel Wing’in kardeşi olarak tanıyordu. Daniel on yıl önce, Day ismiyle biliniyordu. Cumhuriyet’i kurtaran, devrime öncülük eden çocuktu. Ancak Day bir zamanlar olduğu kahraman değildi artık. Bugünlerde bütün dünyadan saklanıp geçmişini geride bırakmak istiyordu. Tek önemsediği, Eden’ı güvende tutmaktı. Hayatının aşkı June’u geride bırakmak zorunda kalsa bile… Cumhuriyet’ten ayrıldıkları günden bu yana geçirdikleri değişimi kabul etmekte zorlanan iki kardeşin karşısına yeni bir tehlike çıkacak ve aralarını açacaktı. Eden çok geçmeden kendini Ross City’nin karanlık sokaklarında bulacak ve orada kendini öylesine kaybedecekti ki, zamanında bir milletin kahramanı olarak görülen abisi bile onu kurtaramayacaktı.

Asi, hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayan güçlü bir yazarın kaleme aldığı muhteşem bir roman. Marie Lu yazdığı her kitapta okuru kendine âşık eden büyülü bir yazar. 
- Tahereh Mafi, Bana Dokunma serisinin çoksatan yazarı

Gizem, yardımlaşma ve sevgi temalarının işlendiği bu hikâye Efsane hayranlarını ve yeni okurları muhteşem bir dünyaya davet ediyor. Ayrıcalık ve denetim üzerine işlediği hikâyeyi kolayca günümüzdeki olaylarda da görebiliriz.
- Publishers Weekly

Sayfa Sayısı: 360
Baskı Yılı: 2019
Orijinal Adı: Rebel
Seri Sırası: 4 / 4 
Goodreads Puanı: 4,17 / 5
_________________________________________

Herkese merhaba! Umarım herkes güzel bir tatil geçiriyordur / geçirmiştir. Yeni başlayacak okul döneminizde hepinize başarılar dilerim! :) Giriş kısmını fazla uzatmadan kitap yorumuma geçmek istiyorum.

Bu yazıda çok sevilen Efsane serisinin son kitabı olan Asi'yi yorumlayacağım. Tüm seriyi okusam da bloga yalnızca Deha'nın yorumunu girmişim. Eğer ona da göz atmak isterseniz sizi şöyle alalım :)

Kitap serinin son kitabı olan Şampiyon'un epilog bölümünden birkaç ay sonra geçiyor. Hatırlamıyorsanız hatırlatayım; bu epilog kısmında hafızasını kaybetmiş olan Day ile June on yıl aradan sonra bir tren istasyonunda karşılaşıp yeniden tanışıyorlardı. İşte Asi bu olayın birkaç ay ilerisinde Antarktika isimli bir ülkede geçiyor. Day ve kardeşi Eden, Cumhuriyet'te olan bitenlerin ardından Day'in de hafızasını kaybetmesiyle yeni bir yaşam kurmak için Antarktika denilen bu yeni ülkeye yerleşmişlerdir. Her şeyin görünürde muazzam işlediği bu ülkede vatandaşların tabi olduğu seviye sistemi diye bir sistem vardır. Bu sisteme göre davranışlarına göre insanlar puan kazanıp/kaybederek seviye yükseltme/düşürme konseptine bağlı bir hayat sürdürmektedirler. Vatandaşların oldukları seviyeye göre ise hayat standartları değişmekte ve kullanabilecekleri hizmetler farklılaşmaktadır; örneğin seviye 7'nin altında bulunan bir vatandaş toplu taşıma kullanma hakkına sahip değildir. Ülkenin Altşehir diye bilinen bölgesinde ise seviyesi çok düşük, hatta seviye 0 mensubu olan, insanlar yaşamaya çalışmaktadır. Bu düşük seviyelerden yükselmek içinse vatandaşlar için imkansız denecek kadar zordur. Bunun aksine, oldukça lüks teknolojiyle donatılmış yüksek gökdelenlerin olduğu bölgelerde ise insanlar refah içinde yaşamakta ve Altşehir'de olan bitenle hiç ilgilenmemektedirler. Mükemmel görünen bu sistem ve dünya aslında, her distopyada olduğu gibi, içinde çok büyük toplumsal sıkıntılar barındırmaktadır.

Day ve Eden.
Gelelim karakterlerimize. Kitap iki kişinin bakış açısından anlatılıyor; Eden ve Day. Eden artık
21 yaşında bir üniversite öğrencisidir. Oldukça zeki bir karakter olan eden çok küçük yaşta yaşadıkları şehir olan Ross City'nin en parlak öğrencilerinden biri olmayı başarmıştır. Kitabın geçtiği zaman diliminde ise Eden, yüksek lisansını bitirmek üzeredir ve mezuniyetinin ardından Cumhuriyet'e staj yapmak için geri dönecektir. Öte yandan Day ise artık 27 yaşında bir yetişkindir. Şampiyon'da yaşadığı hafıza kaybının etkileri hala sürmekte ve zaman zaman hafıza sorunları yaşamaktadır. Fakat buna rağmen Antarktika'nın önemli bir kurumu olan AİT'te oldukça başarılı bir ajan olmayı başarmıştır. Şehrin kötüleriyle savaşan Day bir yandan da kardeşini korumak adına elinden gelen her şeyi yapmaktadır.

Eden, kitabın adından da anlaşılabileceği üzere, asi bir karakter. Çok akıllı olan bu karakterimiz kendi hazırladığı bir güç motorunu denemek adına Altşehir'de düzenlenen ve yasa dışı olan drone yarışlarına katılmaya karar veriyor bir arkadaşının da aracılığıyla. Amacı yalnızca tasarladığı aletin işlerliğini ölçmek ve Altşehirli arkadaşı Pressa'ya yarışı kazanarak maddi yardımda bulunmak olan Eden birden kendini hiç beklemediği kadar karışık ve tehlikeli olaylar silsilesi içinde buluyor. Başarılı ajan Day'in ise kardeşini tehlikeden korumak için verdiği mücadeleyi okuyoruz kitap boyunca.

Epsilon Yayınları Instagram hesabından.

Geçen sene Goodreads'te dolaşırken benim de çok sevdiğim bir seri olan bu serinin dördüncü kitabının çıkacağını öğrenip oldukça heyecanlanmıştım. Sonradan kitabın ana karakterleri arasında June olmadığını görünce hevesim kaçmıştı çünkü June benim en güçlü bulduğum kadın karakterlerden birisi. Neyse, yine de heyecanım sönmemişti tabii. Pegasus Yayınları'nı kitapla ilgili herhangi bir haber almak adına sürekli takip ediyordum fakat bir türlü hiçbir şey yayınlamıyorlardı. Sonra bir gün internette kitap alışverişi yapmak için gezinirken ne göreyim; kitap yayınlanmış bile! Haber alamamamın sebebi kitabın Pegasus'tan değil Epsilon'dan yayınlanmasıymış meğerse. Epsilon'dan yayınlanmış olması bazı açılardan iyi olsa da bazı açılardan kötü olmuş bence. Kötü olmasının sebebi Pegasus baskılarıyla kitaplıkta yan yana biraz uyumsuz durması. İyi olması da Pegasus kitaplarına göre çok daha ulaşılabilir bir fiyata sahip olmasından kaynaklı. Ayrıca uyumsuz olmasını yok sayarsak kitabın baskısı gayet kaliteli; cildi, dış kapağı özenle hazırlanmış. Kitaplıkta uyumsuz durmasının bir sebebi de belki de kitabın orijinal kapağıdır, çünkü Epsilon orijinal görseli kullanmış tamamen. Kapak diğer üç kitabın kapağına kıyasla kötü olmuş bana kıyasla, ama orijinal hali bu olduğu için Epsilon'a faturayı kesmek pek anlamlı değil. Kitabın görsel kalitesi bakımından pek sıkıntım yok o yüzden. Fakat kitapta göze çarpan yazım hataları cidden fazlaydı, umarım bir sonraki baskılarda düzeltilir bu durum.

Karakterlere gelelim. Eden son zamanlarda okuduğum en ergen ötesi ergen karakter olabilir. Efsane serisinin çoğu detayını unuttuğum için Asi'yi okurken Eden'ı 15-16 yaşlarında sanıyordum. Kitabı bitirdikten sonra bir baktım ki çocuk 21 yaşındaymış. O kadar gereksiz kaprisli yazılmış bir karakter ki okuduğum ilk 100 sayfa boyunca "Biz şu an ne okuyoruz, bunu cidden Marie mi yazmış?" diye hayretler içerisindeydim. Davranışlarını hangi bakış açısıyla yorumlarsanız yorumlayın çoğu hareketi bir mantığa oturmuyor. Kendisi gerçekten zeki birisi ve kendisi olarak tanınmak istiyor, biri onu sokakta görüp tanıyınca "Aaa bakın bu Eden Bataar Wing!" desin istiyor "Bakın bu Day'in kardeşi." değil. Abisinin kahramanlıklarının gölgesine kalmış olmak sinirini bozuyor, hak verilebilir bu düşünceye. Kendisi ülkenin en zeki öğrencilerinden biri olmasına rağmen hala Day ile birlikte anılıyor adı, bu durumun can sıkıcı olabileceğini kabul ediyorum. Ama Eden'cım, canım, neden yalnızca abine karşı gelmiş olmak için saçma hareketler yapıyorsun be güzelim. Day'in tek amacı kardeşini korumakken Eden sürekli yapabildiğini göstermek adına kendini tehlikeye atıyor, Day gelip arkasını topladığında da Day'e kızıyor. E sürün o zaman çocuğum ne diyeyim ben sana. İlk 100 sayfa sürekli böyle geçti diyebilirim. Fakat sonradan Eden biraz aklını başına topladı ve 21 yaşına yakın bir insan gibi davranmaya başladı. Ayrıca kitabı okudukça aslında Day kadar Eden’ın da aşamadığı geçmişiyle uğraştığını anladık ve bu bazı noktalarda ona hak vermemizi sağladı. (Yalnızca BAZI noktalarda ama...) İşte bu noktadan itibaren Eden daha sevilebilir bir karakter oldu diyebilirim. Ama uyarıyorum, ilk birkaç bölümü okurken muhtemelen sinir krizi geçirerek Eden'a "SEN NEDEN BÖYLESİN!!?!?!" diye bağırmak isteyeceksiniz. Bilemiyorum, belki de sorun bendedir arkadaşlar. Gençlik krizinde herkese çatmaya hazır karakterleri okuyamayacak kadar yaşlandım belki de :( Ayrıca Eden ve arkadaşı Pressa'nın ilişkisi de okuması eğlenceli bir faktördü bence. İlişkilerinin ilerleyeceği yönü tahmin etmek zor olmasa da kitaba nahif bir romantizm kattığını düşünüyorum bu ikilinin.

Day'e dönelim, ya da kitap boyunca kullandığı isim olan Daniel'a. Karşımızda Efsane serisinde olan uçarı Day yok artık. Daniel Altan Wing 27 yaşında ve Antarktika'nın en çok tanınan ajanı. Çok daha oturaklı bir kişiliğe sahip, ve daha önce hiç görmediğiniz kadar korumacı. Eden’ı neredeyse kaybetmiş olmanın travmasını hala atlatamamış olduğu için kardeşini uçak sinekten dahi korumak istiyor. Bir yandan da hala kendi travmalarıyla uğraşıyor tabii ki. Ailesinin kaybı, yaşadığı onca zorluk, hafızasını kaybetmesiyle zihninde oluşan onca boşluk, June’un hayatında olmaması gibi konular onu kabuslarında rahat bırakmıyor. Bunlara rağmen önceki kitaplardan da aşina olduğumuz atikliğini ve cesurluğunu kullanarak tanınan ve yetenekli bir ajan olmayı başarmış ve bu sayede kardeşiyle birlikte oldukça rahat bir yaşam sürüyorlar. Birkaç ay önce June ile tekrar yollarının kesişmesi sayesinde hayatında eksik olan şeyin June olduğunu anlamış olması onu yeni bir çıkmaza sürüklüyor ve acaba June ile duygularımız karşılıklı mı diye kendini yiyip bitiriyor. Day’in bu düşüncelerini okumak benim için çok sevimliydi. June’un yakınlarında yine 15-16 yaşlarında bir çekingen gence dönüşmesi ve duygularının on yıl sonra bile hala taze olması biz June ve Day hayranları için okuması oldukça nostaljik ve duygulandırıcı şeyler diye düşünüyorum. Day genel olarak sevdiğimiz Day gibiydi işte, sadece biraz daha olgunlaşmış ve kafası karışık halde okuduk onu. Gibiydi diyorum çünkü neden tamamen beklediğim Day’i bulamadığımı birazdan açıklayacağım.

Gelelim June’a. June her ne kadar kitabın ana karakteri olmasa da kitapta yine etkin bir rol oynuyor. Cumhuriyet’te yüksek rütbeli bir komutan olan ve Seçmen Anden’i koruyan June, Seçmen ile birlikte ziyaret amaçlı Cumhuriyet’ten Antarktika’ya geldiği için Day ile görüşme şansı buluyor. Biz de bundan ötürü bol bol June içeren sahne okuyoruz. Olayları onun bakış açısından okuma şansımız olmadığı için neler düşündüğünü veya hissettiğine dair bir şeyler öğrenemiyoruz çoğunlukla kitapta. Efsane serisini okurken June’un zeka dolu tespitlerini, insanları tek bakışla analiz etme yeteneğini okumayı sevmiştim ben. Bu kitapta bunu bulamayınca doğal olarak kitabın değeri benim gözümde düştü. Yine de June’un Day ile olan diyaloglarını ve ilişkisini okumak güzel bir nostaljiydi benim için. Ayrıca June'un abisini, Day'i ve Şampiyon'un epilog kısmında bahsedildiği üzere çok sevdiği köpeği Ollie'yi kaybetmesine ve ülkesinin koskocaman bir değişimden geçmesine rağmen sapasağlam ve güçlü bir kadın karakter olarak hayatına devam etmeyi başarmış olması beni çok sevindirdi kitabı okurken. We stan a mighty queen!!




Neden beklediğim Day’i veya June’u bulamadım peki? Çünkü kitap bize bu karakterlerin kendisini değil pek de başarılı olmayan bir gölgesini sunmuş. Diğer üç kitapta yaratılan karakterlerinden uzak bir Day ve June portresi vardı Asi’de. Belki on yıl geçip büyüdükleri içindir bu durum. Yanlış anlaşılmasın, yeni June ve Day’i sevmediğimi söylemiyorum. Sadece alışık olduğumuz o karakterlerden farklı bir şekilde aktarıldıklarını söylüyorum. Yine de kitabın olay örgüsü içinde tutarlı bir karakter yapısına sahipti ikisi de.

Kitaba cidden büyük beklentiyle başlamıştım. Başlamadan önce içimde hayal kırıklığına uğrayacağıma dair bir his vardı, sonuçta June baş karakter değildi, fakat bu his bile beklentimi düşürmek için pek yeterli olmamıştı. Dürüst olmak gerekirse Eden gibi gereksiz kaprisli bir karakterle karşılaşmak da ilk 100 sayfa boyunca kitaba ısınmamı pek kolaylaştıran bir faktör de değildi. Kitabın yarısına kadar böyle bir devam kitabına cidden gerek var mıydı diye sıkça sorguladım kendimi.

Kitaba beklediğim kadar ısınamamamın bir sebebi de anlatılan bu yeni dünyanın, yani Antarktika ülkesinin, işleyiş sisteminin biraz üstünkörü anlatılmış olmasıydı. Black Mirror esintileri gördüğüm (The Nosedive bölümüne çok benzettim ben) bu dünya çok daha ilgi çekici şekilde aktarılabilirdi diye düşünüyorum. Bunun yerine çat diye kendimizi bu dünyada geçen bir isyanda bulduk yine. Genel olarak olaylar da gereğinden fazla hızlı yaşandı bence. Buna rağmen akıcı ve merak uyandırıcı bir olay örgüsü de var kitabın. Bu durum kitabın hızlıca okunmasını sağlıyor ve bence bir avantaj. Sadece olaylar ve anlatılan dünyanın okuyucuya gereksiz hızlı aktarılması yine benim için kitabın değerini düşüren bir durum oldu.

Şimdi yazı boyunca kitabı yerden yere vurdum gibi oldu, biliyorum. Kesinlikle ama kesinlikle Asi kötü bir kitap değil. Tek başına yayınlamış veya başka bir serinin ilk/devam kitabı olarak yayınlanmış olsa muhtemelen Asi benden çok daha olumlu bir yorum alırdı. Hayal kırıklığına uğramış olmamın nedeni kitabın Efsane gibi MUAZZAM bir serinin devam kitabı niteliğinde bize sunulmuş olmasıydı. İlk üç kitabın seviyesinin altında kalan bir kitap olmuş maalesef ki Asi. İlk üç kitapta olayların ve karakterler o kadar iyi işlenmişti ki Marie’ciğim maalesef ki bu kitapla kendi seviyesine pek
yaklaşamamış :(

Bana göre yetersiz olan bölümlerinden bahsettikten sonra biraz da kitapla ilgili neleri sevdiğime değineyim. Birincisi, bahsettiğim gibi, kitap çok akıcı. Sıkılmadan sayfaları çeviriyor ve bir sonraki sayfada nelerle karşılaşacağınızı merakla bekliyorsunuz. Ayrıca aksiyon dolu bir kitap, bu da okumayı eğlenceli bir hale getiriyor. İkincisi, Day ve Eden arasındaki abi-kardeş ilişkisi. Bu ikili Efsane serisinde çok fazla şeyin üstesinden geldi, bir sürü zorluğu geride bıraktılar birlikte. Şimdi ise ikisi de 20'li yaşlarda kocaman insanlara dönüşmüşler. Aralarındaki anlaşmazlıklar, çatışmalar, kavgalar ve bunlara rağmen ikisinin de birbirleri için ölesiye endişelenmesi ve birbirlerine kopmaz bir sevgiyle bağlı olmaları güzel bir şekilde işlenmişti. Her ne kadar Eden özellikle kitabın başlarında beni sinir etse de o sinir olduğum kısımlarda dahi Day ile ilişkilerini okumak hoşuma gitti. Bir diğer sevdiğim kısım ise Day ve June ilişkisi oldu tabii ki. Şampiyon'un çıldırtıcı finalinden ve kahredici epilog kısmından sonra bu ikiliyi yeniden birlikte görmek benim için gerçekten mutlu edici bir okuma serüveniydi. Şampiyon'un sonunda gözlerim akarcasına ağlamıştım, Day, June bebeğimin hayatından çıktığı için ağıtlar yakmıştım. Asi'de bu iki çok sevdiğim karakterin hikayesinin bir şekilde devam etmesi beni gerçekten çok duygulandırdı. Birlikte oldukları neredeyse her sahnede fangirl duygularım açığa çıkarak beni saçma sapan yüz ifadeleri yapmaya ve neşeli bir yunus gibi sesler çıkarmaya zorladı...







Zayıf bulduğum tüm yanlarına rağmen yeniden June,Day ve hatta Eden'la buluşmuş olmak benim için oldukça güzel bir deneyim oldu. "Eee bu kadar yerdin, şimdi kitabı sevdiğini mi söylüyorsun?" derseniz haklısınız, ama benim bu seriye karşı çok büyük bir zaafım var maalesef ki. Seriye olan duygularım tamamen objektif bir puanlama yapmamı engelliyor. Asi, yazılmış olmak için yazılmış bir kitap. Yazılmasa muhtemelen bir şey kaybetmezdik. Ama eğer ki serinin bir hayranıysanız, üçüncü kitabın sonunda olan bitenler sizin için bir son olarak tatmin edici değilse Asi'yi okumak size eminim ki her şeye rağmen zevk verecektir. En son beş sene önce kapağını açtığım, çoğu detayını unutsam da karakterlerinin kalbimde özel bir yeri olan Efsane serisinin dünyasına Asi ile dönmek beni fazlasıyla nostaljik ve mutlu hissettirdi. Benim için Şampiyon muazzam bir kitaptı fakat finali bu harika seri için yeterli değildi gözümde. Karakterlerin yeni hayatlarına tanık olmak, hikayenin devam etmesi ve bu dünyaya son bir defa dönüş yapmak saydığım tüm şeylere rağmen zevk aldığım bir deneyim oldu benim için. Tek başına değerlendirildiğinde güzel bir kitap olsa da Efsane serisinin ortalamasının altında kalsa da Asi, Efsane dünyasına güzel bir veda kitabı olmuş.


Kitabı okumazsanız çok şey kaybedersiniz diyemiyorum, kaybetmezsiniz çünkü. Ama eminim ki Şampiyon'un kapağını kapatan herkesin içinde senelerdir bir ukde vardı bu serinin sonuna dair. İşte o ukde ortadan kalksın, Şampiyon'un sonunda boğazınıza atılan o düğüm çözülsün istiyorsanız Asi size ilaç gibi gelecek. O çok sevdiğimiz haşarı, kendini bulmaya çalışan, isyankar June ve Day'e son bir kez daha vaktinizi ayırmalısınız bence, çok da pişman olacağınızı sanmıyorum.

Kitabın sonuna doğru kitaba vermeyi düşündüğüm puan 3.5'tu. Fakat o son bölüm yok mu... Yine gözlerimi doldurmayı ve beni duygulandırmayı başardı Marie Lu. Bundan ötürü puanımı 4'e yükseltmeye karar verdim.

Yazıma şu sözlerle son vermek istiyorum; June, benim akıllı kızım. Sana bu kitapla düzgün bir veda edebildiğim için gerçekten mutluyum. Hoşça kal, hayatım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder