30 Kasım 2014 Pazar

Mini Kitap Alışverişii ^^


Merhabaaa!Her ne kadar fuardan sonra kendime "Başka kitap almayacağııım!!" diye söz vermiş olsam da yine dayanamayıp almış bulunmaktayıım :D Daha sepetimde bir sürü kitap beklese de biraz tutmaya çalışıyorum kendimi,yılbaşına yakın zamanda kendime yeni yıl hediyesi olarak  almayı planlıyorum sepettekileri :D Gelelim aldığım kitaplara;


1) Gölge Avcısı'nın El Kitabı - Cassandra Clare & Joshua Lewis

Kitap ciltli ve baskısı çok hoş ^^ Kitabın içinde Simon,Clary ve Jace'in aldığı notlar ve yaptıkları çizimler falan var.Çok sevimli bir kitap yani.

2) Karanlığın Ayak İzleri - Tess Gerritsen

Aslında Tess'in başka bir kitabını almayı düşünüyordum ama kitapyurdu'nda imzalı olarak satılıyor diye Karanlığın Ayak İzleri'ni aldım.Sorun şu ki kitap imzasız geldi,sonra geri yollamaya da üşendiğim için kaldı öyle :D

3) Pabucumun Ajanı-2 - Asude

Pabucumun Ajanı'nı okuyup çok beğenmiştim,okuoku'da imzalı olduğunu görünce kaçırmadan aldım ve okuoku beni hayal kırıklığına uğratmadı ve kitabım imzalı geldi :D






Gerçekten aşırı mutlu oldum imzayı görünce,hala bakarken sırıtıyorum :D Okumak için sabırsızlanıyorum fakat sınav haftam yaklaştığından biraz erteleyecekmişim gibi görünüyor :D


Artık bir süre kitap almasam iyi olacak :D Gerçi eminim yine yakın bir zamanda yüklü bir kitap alışverişi yapacağım.Okuyacak bir sürü kitabım olmasına rağmen seri devamları,beklediğim kitaplar ya da konusunu çok merak ettiğim kitaplar çıkınca dayanamıyorum almamaya :D 



#Mim Kendime Ayırdığım Zaman





Herkese merhabaa!Soğuk bir pazar günündeyiz ve ben kıştan nefret eden biri olarak biraz depresifim.Ne yapsam diye düşünürken sevgili Rüya Kapanım bloğunun sahibi Bir Ankaralı'nın beni mimlediği aklıma geldi ve hemen mimi yapmaya koyuldum.Biraz gecikmeli olduğu için kendisinden özür diliyor ayrıca mimlediği için de teşekkür ediyoruum.









1)Yalnızken ne izlersin veya ne okursun?
Pek fazla dizi izleyen biri değilim ama büyük bir Teen Wolf hayranıyım.Sıkıldıkça Teen Wolf'un eski bölümlerini açar izlerim.Eğer içimden Teen Wolf izlemek gelmiyorsa sevdiğim ya da çok merak ettiğim filmleri izlerim. Okuma konusunda belirli bir kriterim yok,aklıma ne eserse onu okurum.

2)Kendine ayırdığın zamanlarda ne giyersin?
Çok basit;pijamaaa!!Kendime ayırdığım zamanlarda asosyalliğin dibine vurup evden dışarı adım atmadığım için pijamalarımı giyer ve o an ne yapmak istersem onu yaparıım.

3)Me-time güzellik ürünlerin nelerdir?
Fazla makyaj meraklısı biri olmadığımdan bu soruya verebileceğim cevabım yok gibi.Sadece kışın dudaklarım çok çatladığından herhangi bir krem ve dudak koruyucusu kullanırım.

4)Aktüel en sevdiğin ojen hangisidir?
Siyah mat ojeme bayılıyoruum!!Ama kesinlikle sürmeyi beceremediğimden ojelerimin olduğu raftan bakışmakla yetiniyoruz sadece.

5)Kendine ayırdığın vakitte ne yer ne içersin?
Belli bir içecek ya da yiyeceğim yok,şu sıralar hasta olduğumdan ıhlamur içiyorum.Aşırı tatlı delisi biri olduğumdan da evde olan her türlü tatlıyı yiyiyorum :D

6)Aktüel en sevdiğin mum?
Genel olarak mumları seviyorum,oluşturdukları loş ortam çok hoşuma gidiyor ama favori bir mumum yok.

7)Yalnızken dışarıda da vakit geçirir misin?
Her ne kadar evde takılmayı tercih etsem de tek başıma alışverişe gitmeyi seviyorum.Özellikle bu kitap alışverişiyse tek başıma gitmeye çalışıyorum çünkü girdiğim kitapçıda saatlerce oyalanabileceğimden yanımdaki insanlara eziyet olsun istemiyorum :D

8)Yalnız başına sinemaya gitmeyi sever misin?
Eveet!En sevdiğim aktivitelerden birisi hatta.Bir arkadaşınla gitsen sinemaya filmde anlamadığı bir şey olsa sana sorsa cevap vermek zorundasın,ayıp olur yoksa.Oysa tek gitsen öyle mi,kafan rahat bir şekilde filmi izlersin.Özellikle çok beklediğim ve çok merak ettiğim filmlere tek gitmeye çalışıyorum.Örneğin Alaycı Kuş'a tek gittim,müthiş zaman geçirdim :D

9)En sevdiğin online shop?
İnternetten alışveriş yaparsam bu genellikle kitap almak için oluyor.O yüzden bu soruda size online kitap alışverişi siteleri sayacağıım :D

Genellikle kullandığım site kitapyurdu.Çoğu kişi kitapyurdu'ndan problem yaşadığını söylese de ben sadece bir kere problem yaşadım ama müşteri hizmetleri çok ilgili olduğundan kullanmaya devam etmeyi düşünüyorum.Birçok siteye göre fiyatları daha uygun ve daha hızlı gönderim yapıyorlar.

İkinci en çok kullandığım site ise D&R.Her ne kadar D&R mağazalarında dolaşmaya bayılsam da fiyatları uygun olmadığından alışverişimi internet sitesinden yapmayı tercih ediyorum.Özellikle yabancı albümler ve DVD'ler konusunda vazgeçilmezim.

Hepsiburada'dan sanırım sadece üç kere alışveriş yaptım ama her seferinde en fazla 2 gün içinde elime ulaştı siparişlerim.Ayrıca bir de Okuoku var.Sadece bir kere alışveriş yaptım ama çok memnun kaldım,daha fazla kullanmayı düşünüyorum.

10)Eklemek istediğin bir şey var mı?Kendine ayırdığın vakitte daha neler yaparsın?
Müzik dinlerim ve özellikle biyoloji konusunda aklıma takılan şeyleri araştırırım,online kitap alışverişi sitelerinde gezer sürekli sepetime yeni kitaplar eklerim.En en çok yaptığım şey ise uyumak,o kadar çok seviyorum ki uykuyu iddia ediyorum bıraksanız 1 gün boyunca hiç uyanmadan uyurum :D

Ben de Okuma Köşem,Kitap Karavanı ve Athena'nın Güncesi'ni mimliyorum.







KVBT 2. Tur 3. Gün | Uyuyan Güller - RaShelle Workman | Yazar Tanıtımı




RaShelle Workman Amerikalı genç yetişkin,romantik ve fantastik tarzda kitaplar yazan,Ölü Güller,Ölümsüz Ruh,Kan ve Kar,Cindy Kronikleri serilerinin uluslararası çok satan yazarıdır.Ölümsüz Ruh üçlemesinin ilk kitabı olan Sürgün ve Ölü Güller serisinin ilk kitabı olan Uyuyan Güller Türk okuyucularıyla buluşan kitaplarıdır.Romanları son bir yılda dünya çapında beş yüz bin kopyanın üzerinde satmıştır.En popüler serisi ise Kan ve Kar serisidir.




Yazarın goodreads sayfasında cevapladığı birkaç soruyu aşağıda bulabilirsiniz.

1)Yazar olmanın en iyi yanı nedir?

R: Çılgın potansiyelimi okurlarla paylaşma fırsatı.

2)Yazar olmaya hevesli olanlar için tavsiyen nedir?

R: Asla vazgeçmeyin. Eğer bu sizin tutkunuzsa sürdürmeye devam edin.

3)Yazmada tıkanıklık yaşadığında bununla nasıl başa çıkarsın?

R: Benim için tıkanıklık bana hikayenin yolundan saptığımı gösterir.Dolayısıyla hikayenin çizgisine geri döner ve yeniden yazar ya da olay örgüsünü sağlamlaştırırım.Genellikle yazmaya tekrar başlayabilmem için gereken şeyler budur.

4) Yazmak için nelerden ilham alırsın?

R: Her yerden ilham alırım ama öyle görünüyor ki yazdıkça daha çok fikir elde ediyorum.



Facebook sayfası → tık.
Twitter hesabı  → tık.
Web sayfası → tık.
Goodreads sayfası → tık.






a Rafflecopter giveaway

28 Kasım 2014 Cuma

Kayıp Kız / Gillian Flynn - Yorum

Aşık olduğunuz insanı ne kadar tanıyabilirsiniz?

"Ne düşünüyorsun Amy?.. Evliliğimiz boyunca dile getirmesem bile, içten içe, sürekli sorduğum soru bu. Sanırım bu tür sorular tüm evliliklerin kaçınılmazı: Ne düşünüyorsun? Neler hissediyorsun? Sen kimsin? Bize ne oldu? Şimdi ne yapacağız?"

Evliliklerinin beşinci yıldönümü sabahında, karısı Amy aniden ortadan kaybolunca, Nick Dunne bu sorularla baş başa kalıyor. Polisin baş şüphelisi Nick. Amy'nin arkadaşları, kadının Nick'ten korktuğunu, bazı şeyleri ondan sır gibi sakladığını söylüyor. Nick'e göre bütün bunlar büyük bir yalan. Polis, Nick'in bilgisayarında tuhaf bilgilere rastlıyor. Dahası, biri, cep telefonundan ısrarla Nick'i arıyor. Asıl soru şu; Nick'in güzel karısına ne oldu? Peki, Amy'nin özenle paketleyip bıraktığı kutuda ne vardı?
Kayıp Kız'da evlilik, tam bir savaş sanatına dönüşüyor.

"Bıçak kadar keskin. Şaşırtıcı derecede sinsi. Akıl almaz bir oyun. Kayıp Kız, Gillian Flynn'den baş döndürücü bir roman. Gillian Flynn'in gerilim konusunda Patricia Highsmith'den geri kaldığını düşünüyorsanız, dantel gibi dokunmuş bu hikayenin ayrıntılarına bir daha göz atın. İlk okuduğunuzda yüreğinizin sıkışmasına neden olan şeyler, ikinci okuyuşunuzda tamamen farklı görünecek." 
Janet Maslin, The New York Times

"Alfred Hitchcock'u bile kıskandıracak, karşı konulmaz bir yaz gerilimi. İnsan psikolojisinin en karanlık kuytularına inen bu nefis gerilim romanı tüylerinizi diken diken edecek." 
People


Sayfa Sayısı: 600

Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: Artemis Yayınları
Çevirmen: Uğur Mehter
Orijinal Adı: Gone Girl
Goodreads Puanı: 3.95/5

___________________________________________________

Çok fazla gizem içeren romanlar okumasam da Kayıp Kız ilk gördüğüm andan itibaren okuma listemde olan bir kitaptı.Okumadan önce sıradan bir kayıp vakası okuyacağımı düşünsem de okurken ne kadar yanıldığımı fark ettim.

Amy ve Nick'in evlendikleri ilk zamanlar ilişkileri mükemmeldir,birbirlerine çok uyumludurlar ve birbirlerini seviyorlardır,bundan müthiş ne olabilir ki zaten?Her şey olması gerektiği gibi giderken ilişkilerinde yavaş yavaş çatlaklar oluşmaya başlar,iki taraf da bu sorunları düzeltmek için çabalasa da pek başarıya ulaşamazlar ama boşanmazlar da,Tuhaf bir çiftler yani.

Nick artık Amy'den bezmiştir,onun despot tavırlarına ve kavgacı ruh haline katlanamamaktadır.Beşinci evlilik yıl dönümlerinden bir önceki akşam her zamanki gibi kavga etmişlerdir ve Nick sabah kafasını toplamak için evden uzaklaşmıştır.Eve döndüğünde ise karısı Amy'yi bulamaz,üstüne üstlük salon darmadağın edilmiştir ve her yer boğuşma izleriyle doludur.Çok korkan Nick polisi çağırır,polis Amy'nin kaçırıldığı kanısına varır.Fakat Nick'i kötü bir sürpriz bekliyordur; baş şüpheli Nick'tir. Hem karısının kaybolmasıyla hem de şüpheyi kendinden çekmekle uğraşan Nick çok zorlu bir yola girdiğinden bihaberdir.


Bu nasıl bir kitap ya?Psikopatça ama aynı zamanda aşırı dahice.Bayıldım!!Yazarın yarattığı karakterler gerçekten çok sevilMEyesi. Zaten yazarın da karakterleri oluştururken amacının bu olduğunu düşünüyorum.

Kitabı Amy'nin tuttuğu günlükteki bakış açısıyla ve Nick'in bakış açısıyla okuyoruz.İki karakterin de zihinlerine dalabiliyoruz böylece.Aynı olayı ikisinin bakış açısından da okuyup olayların ne kadar farklı yorumlanabileceğine hayret ediyorsunuz.Amy'nin günlüğünü okurken Amy'ye,Nick'in düşüncelerini okurken de Nick'e biraz daha yakın hissediyorsunuz.E,tabi bir noktadan sonra tüm görüşleriniz ve yürüttüğünüz tüm fikirler siliniyor ve çarpıcı gerçekle karşılaşıyorsunuz.

Amy gerçekten çok despot bir karakter ve herkes onunla ilgilensin,herkesin favorisi o olsun istiyor.Hepimiz ilgiyi severiz normal olarak ama Amy için ilgi odağı olmak hayatının amacı haline gelmiş.Doğal olarak da Nick bundan sıkılmış.Açıkçası Nick'i de Amy'yi de sevmedim.Sanırım en çok Nick'in kardeşi Go'yu sevdim.Çok destekleyici bir karakter ve kardeşini,daha doğrusu ikizini,sürekli koruyup,onunla arkadaş gibi geçinmesi müthişti.

Yazarın oluşturduğu karakterlerin neredeyse hepsi birbirinden gıcık ve gerçek hayattaki karakterlerle
baya benzeşiyorlar.Tabii ki herkes Amy kadar despot ve ilgi arsızı ya da Nick kadar sorumsuz bir adam değil ama en azından kişilik özellikleri -her ne kadar abartılsa da- günlük hayattaki insanlarla bir hayli uyumlu.

İlk başta okurken Amy'yi haklı bulsam da kitap ilerledikçe Amy'nin nasıl biri olduğunu keşfettim ve onu haklı bulmamaya başladım.Sorun şuydu ki Nick'i de haklı bulmuyordum.İkisinin de haklı olduğu belli başlı konular var ama ikisinin de yanlışları o kadar fazla ki genele bakıldığında ikisinin de haksız olduğunu görüyoruz.

-spoiler

Ya Amy sen ne psikopat bir kadınsın,düşman başına bile vermesin seni Allah.Zeki olduğun su götürmez bir gerçek tamam Nick'in seni aldatmasının yanlış olduğu da doğru ama sen niye gidip böyle saçma sapan sadistçe planlar içine giriyorsun kızım?Tabii intikam al,alma demiyorum -ben olsam ben de alırdım- ama her şeyin bir yolu yordamı var.Gıcık oldum sana ya.

Hele sen Nick,sen karını tanıyorsun.Baştan akıllı uslu boşansana,niye psikopat kadının eline onu aldatarak malzeme veriyorsun?Kadın seni de,tüm dünyayı da ayakta uyutabilecek potansiyele sahip sen bunu beş yıldır anlayamadın mı?Seni de sevmiyorum tabii ki ama Amy'ye göre daha bir katlanılabilirsin.

-spoiler

Kurgu muhteşem.İlk 100-150 sayfada Amy'nin kaybolmasının yarattığı etkileri ve Amy'nin günlüğü sayesinde geçmişteki Nick ve Amy ilişkisini okuyoruz,bu yüzden bu sayfalar biraz durgun geçiyor ve doğru söylemek gerekirse sıkıcı.Hatta ben bırakmayı bile düşünmüştüm kitabı.Fakat sakın öyle  bir yanılgıya düşmeyin,ısrarla okumaya devam edin.İlk 150 sayfadaki tüm bilgiler,tüm kişiler ileride karşınıza o kadar ustalıkla işlenmiş bir şekilde çıkıyor ki ''Bu karakter bunun için miymiş,nasıl yani?Nasıl bu kadar muhteşem bir kurgu olur?'' diye hayran kalacağınızdan eminim.

Kitabın yaklaşık 150. sayfasından sonra kitap birden hareketlenmeye başlıyor,iki karakterlerle de ilgili tahmin bile edemeyeceğiniz kadar şaşırtıcı bilgiler gün yüzüne çıkıyor ve siz de kitabı hiçbir şekilde elinizden bırakmak istemiyorsunuz.

Yazarın aklına hayran kaldım.Sen tut sıradan bir konuyu böyle muhteşem bir kitaba çevir.Hele o okuyan herkesin dumura uğradığı yerde ağzım açık şekilde 15 dakika olduğum sayfayı tekrar tekrar okudum,ne ters köşeydi ama.Fakat maalesef ki sonundan memnun kalmadım,çok aceleye getirilmiş gibi geldi.Bir 50-100 sayfa daha yazsaydı da daha tatmin edici bir son elde etseydi keşke.


Kitabın filmi sanırım 10 Ekim'de Türkiye'de vizyona girdi.Maalesef ki gidemedim ve fırsat bulursam izlemek istiyorum.Amy rolünde Rosamund Pike,Nick rolünde ise Ben Affleck'in oynadığı filmin yönetmeni David Fincher.İzleyenler filmin ilk kısımlarının sıkıcı olduğunu -tıpkı kitap gibi- fakat ikinci yarıdan sonra filmin müthiş derecede heyecanlı olduğunu söylüyorlar.İzleyici yorumlarına göre Rosamund Pike Oscar'lık bir performans sergilemiş.

Kitabı genel olarak çok beğendim,bu yıl okuduğum en güzel kitap olmasa da en akıl kurcalayıcı ve etkileyici kitap olabilir.Okurken aşırı derecede beyninizin çalışmasını sağlıyor ve ben şahsen böyle kitaplara bayılırım.Beğenmeme rağmen tam puan vermeyeceğim çünkü başları gerçekten sıkıcı ve sonu hoşuma gitmedi.

Eğer ki gizem ve suç üzerine yazılmış kitapları okumayı seviyorsanız kesinlikle Kayıp Kız'a bir şans vermelisiniz.Okursanız pişman olmayacağınızı düşünüyorum ve okuduktan sonra kendinizi insan ilişkilerini sorgularken bulacağınızdan eminim.



#Mim The Ultimate Book Tag



Kronik Okur beni yabancı bloglardan görüp de çevirdiği The Ultimate Book Tag için etiketlemiş,hem bu etkinliği çevirdiği için hem de etiketlediği için kendisine teşekkür ediyoruum :D

1. Arabada kitap okurken rahatsızlanır mısın?



Hayır,herhangi bir yer ve zamanda okuyabildiğimden arabada kesinlikle rahatsız olmam :D




2. Hangi yazarın tarzı tamamen senlik ve neden?

Distopik ya da fantastik kitap aşığı bir yapım var ve bu soru için bir sürü yazar sayabilirim ama bir tane seçmem gerekirse bu Cassandra Clare olur.Kadının hayal dünyası efsanevi ve yarattığı her karakter hayran olunası,özellikle erkek karakterler aşık olunası. *blogger burada WILL diye böğürür* Anlatımı da çok akıcı ve hiç sıkmıyor,o yüzden Cassandra Clare diyorum :D





3. Harry Potter serisi mi yoksa Alacakaranlık Efsanesi mi? Cevabını desteklemek için 3 sebep belirt.
Alacakaranlık'ı her ne kadar çok sevsem de kesinlikle Harry Potter!Çünkü;
-Çocukluğum bu seriyle geçti.
-Harry,Ron ve Hermione dostluğu muhteşem.
-J.K.Rowling'in eşsiz dehasıyla oluşturduğu olay örgüsü harikaa!


4. Kitaplarını koklar mısın?


İtiraf ediyorum,EVET!!Hadi evdekiler alışık o sorun olmuyor ama okulda birkaç kez yakalandığımda deliymişim gibi baktılar

5. Kitaplığındaki en ince kitap hangisi?
Fantastic Beasts and Where to Find Them - J.K.Rowling / 87 sayfa

6. Kitaplığındaki en kalın kitap hangisi?
Kubbenin Altında - Stephen King / 1024 sayfa

7. İyi bir okuyucu olduğun kadar iyi de bir yazar mısın? Geleceğinde yazarlık görüyor musun?
Aslında bazen iyi deneme yazıları yazabiliyorum ama bu nadiren olur.Her ne kadar deli gibi yazar olmak istesem de bu yeteneksizlikle hiç sanmıyorum maalesef ki :(

8. Daha önceden okuyup da nefret ettiğin bir kitabı hediye verecek olsaydın, hangisi olurdu?
Türkçenin Sırları - Nihad Sami Banarlı.Aslında kitaptan kesinlikle nefret etmedim,hatta içinde Türkçe ile ilgili oldukça güzel bilgiler de vardı fakat aşırı bilgi içerdiğinden ve benim de bu kitaptan sınav olmam gerektiğinden büyük baskı altında okuduğum bir kitaptı.O yüzden pek hoşlanmam bu kitaptan.

9. Harry Potter ya da Açlık Oyunları'na benzeyen ama daha az bilinen bildiğin bir seri var mı?
Aklıma bir sürü seri geldi ama hepsi biliniyor,yine de Labirent Serisi-James Dashner diyeceğim sanırım.İlk okuduğumda ülkemizde çok fazla kişi tarafından bilinmiyordu,hatta şimdi de THG ya da HP kadar bir popülariteye sahip değil ama ilk zamanlara kıyasla baya fazla biliniyor,benim favori serilerimden birisidir okmadıysanız şiddetle tavsiye ederim. 

10. Zombiler mi vampirler mi?
Çok saçma biliyorum ama zombiler benim fobim gibi bir şey :D Gerçekten baya korkuyorum onlardan,dolayısıyla vampirler.Vampir iyidir iyi :D

11. Son olarak: Komple aşk romanı mı yoksa biraz aşk sahneleri karıştırılmış aksiyonlu romanlar mı?
Ben içinde öyle komple aşk barındıran,vıcık vıcık kitapları pek sevmiyorum ya.O yüzden aksiyon ve aşk barındıran romanları tercih ederim.


KVBT 2.Tur 1.Gün | Uyuyan Güller - RaShelle Workman | Yorum+Çekiliş




Merhabaa!!! 2. blog turumuz olan Uyuyan Güller'in yorumuyla karşınızdayıııım!Uzun bir süredir ekip olarak yoğun bir dönemden geçtiğimiz için tur alamamıştık ama geri döndüük :D Artık daha sık tur almaya çalışacağız.

Sophie başarılı bir üniversite öğrencisi,sosyal bir kızdır.Ailesini acı bir kazanın sonucunda kaybetmesinin üzüntüsünü içinde taşır ama bu onun hayata daha çok bağlanmasını sağlamıştır.Gittiği bir gezide David adında birisiyle tanışır.Ondan çok etkilenir ve kısa bir süreliğine çıkarlar.Her ne kadar birbirlerini pek tanımasalar da az bir süre sonra aşık oldukları için evlenirler.Rüya gibi bir balayı geçirseler de sonradan Sophie David'in sandığı kişi olmadığını anlar.Aslında David bir canavardır,Sophie'ye sürekli şiddet ve baskı uygular.Hatta gün içinde yaptığı şeylerin listesini detaylıca,saat belirterek çıkartmasını bile ister.Düşünün nasıl biri olduğunu.Sophie her ne kadar pişman olsa da artık geri dönüşü yoktur.

Sophie bir gün David'i kendi evlerinde ve kendi yataklarında bir kadınla basar.Şok olur haliyle fakat bunu bir fırsata çevirir ve bir tutsak gibi yaşadığı evden kaçar.Kaçar kaçmasına ama asıl zorluklar yeni başlıyordur çünkü David'in Sophie'nin peşini bırakmaya niyeti yoktur.Önce hafif tacizlerle başlasa da olaylar ciddi ölüm tehditlerine kadar gider.Sophie için hayat artık çok zordur,sürekli bir paranoya halinde yaşar.Bu zorlu yolda en büyük destekçisi arkadaşı Rina olacaktır.




Kitap günümüzde,özellikle de ülkemizde, var olan bir soruna parmak basıyor;şiddet.Kocalarından şiddet gören kadınlar dünyanın her kesiminde mevcut.Bu kitap da şiddet mağduru kadınların yaşadıklarını bir nebze de olsa anlamamızı sağlıyor.Okurken Sophie ile kolayca empati yapabiliyorsunuz.

Sophie gerçekten çok güçlü bir kız.Ailesini kaybetmiş,tam hayata sıkı sıkı bağlandığını ve hayatının aşkını bulduğunu düşünmüşken adam psikopatın teki çıkmış,adama ve yaptıklarına yıllarca katlanmış üstüne üstlük aldatılmış.Bütün bunlara rağmen hayata karşı o kadar sağlam bir duruşu var ki hayran olmamak elde değil.E,tabi bu duruşunun oluşmasına yardımcı olan en büyük etken arkadaşı Rina.Hepimize lazım böyle arkadaş.



Rina'dan bahsetmek istiyorum biraz da.Sophie ile uzun yıllardır arkadaşlar ve Sophie'yi aşırı derecede seviyor.Bunu her hareketinden anlayabiliyorsunuz.Anaç tavırları çok hoşuma gitti benim,sürekli bir Sophie'yi koruma çabasında.Çok destekleyici olduğunu söylememe bile gerek yok sanırım?Hiçbir konuda Sophie'den desteğini esirgemiyor.Biraz ağzı bozuk bir karakter ve bu onu daha sevimli kılıyor.

Tabii bir de kitabın iyi çocuğu olan Phillip var.Phillip,Sophie'nin çalıştığı üniversitede öğretim görevlisi.Çok yakışıklı ve Sophie ile aralarında -tahmin de edebileceğiniz gibi- bir çekim var.Sophie'nin yaşadığı o zorlu olaylarda en az arkadaşı Rina kadar destek oluyor Sophie'ye.




Yazarın dili çok sade ve akıcıydı.Sayfalar resmen su gibi akıp gidiyor.Yine yoğun bir dönemde olmama rağmen 2 günde bitirdim kitabı.Zaten elinize alınca bırakmak istemediğinizden hızlıca okunuyor.Kitabın son sayfalarında doğru olay örgüsü birden değişiyor,bambaşka bir olayla karşılaşıyoruz.Ben baya şok oldum gerçekleri öğrenince.Tepkim şuydu ; ''NASIL YANİ BU CİDDEN BÖYLE MİYMİŞ,NE NE NE NEEE?''. Eminim ki siz de çok şaşıracaksınız okurken.







Kitabın çevirisi eski versiyonlarda sanırım biraz problemliymiş,ben pek dikkat etmedim ama çok fazla problemli gelmedi gözüme.Kitapta yazım hataları fazlaydı,okumayı çok bozmasa da yine de dile getirilmesi gerektiğini düşündüm.Ayrıca birçok kez Phillip yazılması gereken yerde David yazılmıştı,okurken ''Nereden çıktı şimdi David,ne oluyoruz yahu?'' dedim yani :D

Kitap ilk başta orijinal kapağıyla basılmış,daha sonradan şimdiki kapağı kullanılmaya başlanmış.Keşke ilk kapağı kalsaydı,bence şu anki kapaktan çok daha hoş geliyor göze.





Kitabı 3 kişiye hediye ediyoruuz,2'si aşağıdaki Rafflecopter çekilişinden 1'i ise facebook sayfamızdan.Facebook sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz ^^

Genel olarak kitabı beğendim,sade,akıcı,kolay okunabilen ve etkileyici bir kitap arıyorsanız okumanızı tavsiye ederim.Bize destek olan Elf Yayınları'na çok teşekkürler.














a Rafflecopter giveaway

21 Kasım 2014 Cuma

Deha / Marie Lu - Yorum



Ustaca Tasarlanmış Bir Dünya, Siyasi Oyunlar Ve Bir Entrika Ağı… Efsane'nin Nefes Kesici Devam Kitabı

June ile Day'in yaralı bir halde Cumhuriyet'ten firar etmelerinin üzerinden yedi gün geçmiştir. Bu sırada en akla gelmeyecek şey gerçekleşir: 
Seçmen Primo ölür ve yerini oğlu Anden alır. Cumhuriyet kaçınılmaz bir şekilde kaosa sürüklenirken ikili, Day'in erkek kardeşini kurtarmak ve onları Koloniler'e götürmek için yardım etmeye gönüllü bir grup Vatansever isyancıyla güçlerini birleştirir. Ancak Vatanseverlerin bir talebi vardır: June ve Day yeni Seçmen'e suikast düzenlemelidir.
Bu eylem, uluslarına değişimi getirmek ve çok uzun süredir susturulan bir halka sesini geri kazandırmak için ellerindeki tek şanstır. Ancak June bu yeni Seçmen'in, babasına hiç benzemediğini fark ederek kararsızlığa düşer. Ya Anden yeni bir başlangıcın anahtarıysa ve Vatanseverler yanılıyorsa? Ya devrim yolu kayıp vermekten, intikam almaktan ve kan dökmekten geçmiyorsa?




Sayfa Sayısı: 360

Baskı Yılı: 2014

Yayınevi: Pegasus
Seri Adı: Legend
Seri Sırası: 2/3
Goodreads Puanı: 4.31/5

______________________________________________

2020 düzenlemesi: Merhaba! Serinin son kitabı olan Asi'yi de blogumda yorumladım. Düşüncelerimi merak ediyorsanız sizi bu linke alalım :) 

______________________________________________

Serinin ilk kitabı olan Efsane'den sonra Deha'yı okumak için deliye dönmüştüm.İngilizce okuma planları yapıyordum fakat kitabı Türkiye'de bulamadığımdan ve e-kitap okumayı da sevmediğimden zar zor bu planımdan vazgeçmiştim.Heyecanla çıkmasını bekliyordum ve beklenen an geldii!!Deha çıktı ve biir güzel okundu,tek söyleyebileceğim şey BAYILDIM!!!

-biraz spoiler içerir-

Bildiğiniz gibi ilk kitabın sonunda Day idamdan abisinin onun yerine kendini feda etmesiyle kurtulmuştu ve June'la birlikte kaçmışlardı.Kitap tren yolculuğunda başlıyor,June ve Day Las Vegas'a vatanseverlerin yanına kaçıyorlar.Yapabilecekleri tek şey bu,vatanseverlerin onlara yardım etmelerini umuyorlar.Vegas'a vardıklarında dev ekranda Seçmen konuşmaya başlıyor fakat bu Seçmen bildikleri Seçmen değil,onun oğlu Anden.Buradan da Seçmen'in öldüğünü anlıyorlar.


Vatanseverler onlara yardım etmeyi kabul ediyorlar,fakat tabii ki bir şartları var.Yeni Seçmen olan Anden'i öldürmeleri gerekiyor.Neden olarak da Cumhuriyet'in yıkılması için Seçmen'in ölmesi gerektiğini söylüyorlar.Day zaten Cumhuriyet'e karşı kin güttüğü için bu işi yapmaya dünden razı fakat June'un tereddütleri var.Mecburiyetten bunu kabul ediyorlar.

Planları gerçekleştirmek için hazırlıklar başlıyor.June Cumhuriyet'te arandığından askerlere yakalanmış rolü yapıyor,böylece Anden'e yakın olabilecek.Ayrıca Anden June'a karşı ilgi beslediğinden bundan da yararlanmayı planlıyorlar.

June kendi içinde kararsızlıklar yaşıyor fakat Day Cumhuriyet'ten intikam almaya kararlı.Bu yüzden ikisinin arasında da sıkıntılar oluyor.İşin içine Tess - evet Tess,Day'in kuzen diye seslendiği hani- ve Anden da girince bir aşk dörtgeni ortaya çıkıyor ve June ile Day'in ilişkileri iyice sallantılı bir hal alıyor.

June Anden'i tanıdıkça onun vatanseverlerin söylediği gibi biri olmadığını anlıyor çünkü Anden'in de Cumhuriyet'i değiştirme planları var.June kime güvenmeli,vatanseverlere mi yoksa yıllardır içinde yaşadığı Cumhuriyet'in seçmenine mi?


-spoiler bitti-

 


Ben bu Marie'ye hayranıım!!Ya nasıl yazıyor bu kitapları!Efsane'ye bayılmıştım ama Deha'yı ondan bile çok sevdim.

Kitapta Efsane'de olduğu gibi hem June'un hem de Day'in bakış açısından olayları okuyoruz.June Cumhuriyet'te Day ise vatanseverlerin yanında olduğundan bu iki tarafta neler olup bittiğini anlamamızı sağlıyor.

Efsane'de aksiyon olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz,Deha'da katbekat fazla aksiyon var ve aşırı heyecanlı bir kitap.Akıcılığından bahsetmeye bile gerek duymuyorum,kitaba başlıyorsunuz bir bakıyorsunuz ki kitap bitmiş.



Bu kitapta Day de June da çok fazla kararsız.Okurken kararsızlığı,özellikle June'un kararsızlığını, aşırı derecede hissedebiliyorsunuz.Day genelde June ile ilişkileri hakkında kararsızlık yaşıyor fakat June Seçmen'e düzenlenecek suikastın doğru olup olmadığını,Day ile ilişkilerini,Cumhuriyet'in gerçekten kötü olup olmadığını ve daha birçok şeyin kararsızlığını yaşıyor.

Kitapta June'a hayran kaldım.En sevdiğim kadın karakter olabilir kendisi,o potansiyel var yani.Kız her zaman her şeye mantığıyla karar veriyor ve bu muhteşem bir şey bence.Day hakkında bile olsa mantığı devreye giriyor ve doğru kararları veriyor.Day'i de seviyorum tabii ki ama bu kitapta bazen gıcık oldum.June'la ilişkileri hakkında çok yanlış kararlara varıp June'u üzdü,cık cık cık Day hiç yakıştıramadım.Her ne kadar Day'i de sevsem de bu serideki favori karakterim kesinlikle June.İlk kitapta da böyleydi,ikinci kitapta da aynı oldu.

Kitaptaki olay örgüsü hiç beklenmeyen bir anda çok şaşırtıcı bir noktaya varıyor.Hiç beklemediğiniz kişiler hiç beklemediğiniz şeyler yapıyor.Hele o kitabın sonu!Neden böyle sonlar yazıyor yazarlar ha nedeeen??Sinir krizi mi geçirsem ağlasam mı karar veremedim,Marie beni psikopat bir şeye dönüştürdü.



Kitabı okurken aklımda June olarak hep Hailee Steinfeld ve Day olarak da Jamie Campbell Bower canlandı.Özellikle de June için Hailee'nin çok uygun olduğunu düşünüyorum :D





Henüz Efsane'yi okumadıysanız ve tereddütleriniz varsa hemencecik gidin Efsane'yi ve Deha'yı alın okuyun.Efsane'yi beğenip fakat Deha'yı okumadıysanız koşun koşun ve en yakın kitapçıdan alın şu kitabı!Efsane'den çook daha fazla beğeneceğinize eminim.Umarım Pegasus üçüncü kitabı çok ara vermeden çıkarır.







18 Kasım 2014 Salı

İki Hayat Arasında / Jessica Shirvington - Yorum

Mükemmel hayat mı?
Yoksa mükemmel aşk mı?
Sen seç. Sabine herkes gibi değildi. Kendini bildi bileli, iki hayatı vardı. Her yirmi dört saate bir Değişim geçiriyor ve her günü iki kere yaşıyordu. Mükemmel Hayat. Wellesley'de, Sabine istediği her şeye sahipti: cazibeli arkadaşlar, şık kıyafetler, başarılı bir okul yaşamı, herkesin birlikte olmak istediği bir sevgili ve göz kamaştırıcı bir gelecek... Mükemmel Aşk.

Roxbury'de Sabine'in bambaşka bir hayatı vardı: maddi zorluklar çeken bir aile, serseri arkadaşlar ve sırrı ortaya çıktığında başına gelen korkunç olaylar… Ama sonra Ethan'la tanıştı. Yakışıklı ve ilgi çekiciydi; üstelik Sabine, daha önce hiç kimse için böyle şeyler hissetmemişti.

Tüm istediği tek bir hayat yaşamak olan Sabine, bu nihayet mümkün gibi göründüğünde, amacına ulaşmak için bir dizi tehlikeli deney yapmaya başlamıştı. Ama kendisine inanan tek adamı ve geri kalan her şeyi riske atmayı göze alabilecek miydi?
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 320
Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: Yabancı

Çeviren: Aslı Tümerkan
Orijinal Adı: Between the Lives
Goodreads Puanı: 4.19/5 

___________________________________________

Çıkacağını Yabancı Yayınları'nın sitesindeki ''yakında'' bölümünden öğrendiğimden beri aşırı merakla beklediğim bir kitaptı İki Hayat Arasında.Fuara yetişeceğini öğrenince sevinçten uçup koştura koştura gidip arayıp ilk bu kitabı aldım fuardan :D Fazla uzatmadan yorumuma geçiyorum :D

Sabine dışarıdan her ne kadar normal bir kız gibi görünse de aslında çok farklı çünkü iki hayatı var.Saat gece on iki olduğunda bir dünyadaki hayatı bitip diğer dünyadaki hayatı başlıyor.Yani Sabine aynı günü iki kere yaşıyor.Roxbury'deki hayatında çok sevimli bir kız kardeşi fakat maddi açıdan sorunları varken diğer hayatında yani Wellesley'de ise sorunlu abileri,müthiş lüks bir hayatı ve mükemmel bir erkek arkadaşı var.

Normalde bir hayatındaki fiziksel değişiklik diğer hayatına da geçiyor.Örneğin saçını sarıya boyatsa diğer hayatında da saçları sarı oluyor,böyle ani bir değişimi açıklamak hiç kolay olmayacağından Sabine mümkün olduğunca fiziksel özelliklerini aynı tutmaya çalışıyor.Bir gün metronun merdivenlerinden düşüp kolunu kırdığında bunun öbür hayatını etkilemediğini fark ediyor ve yavaş yavaş bazı denemeler yapmaya başlıyor,bu denemelerin de diğer hayatına etki etmediğini fark edince sadece bir hayata sahip olmak için diğerini sonlandırmaya karar veriyor.Başlarda çok basit olan bu karar Roxbury'deki hayatına Ethan adında birinin girmesiyle çok zor bir duruma dönüşüyor.Sabine bir yandan Ethan'la birlikte olmak isterken diğer yandan da diğer hayatındaki mükemmelliğe sahip olmak isteyince işler iyice karışıyor.

(Resmin çok alakalı olmadığını biliyorum ama ben soldakini Wellesley'deki Sabine,sağdakini ise Roxbury'deki Sabine olarak düşündüm :D)


Roxbury'deki Sabine.
Dediğim gibi bu kitabı çooook merakla bekliyordum,o yüzden fuardan aldıklarım arasından ilk okuduğum kitap da bu oldu.Ben çok beğendim kitabı,belki böyle konularda yazılmış başka kitaplar da vardır fakat ben ilk defa bu kitapta gördüm bu konuyu.Dolayısıyla farklı bir konu olduğundan ilgimi çekti.Ayrıca yazarın da konuyu iyi bir şekilde işlediğini düşünüyorum.

Kitabın dili gayet akıcı fakat iki farklı hayat olduğundan bazen karakterler ve olaylar karışabiliyor.Ayrıca kitapta şu iki hayat yaşama meselesinin nasıl olduğunu fazla anlatmamış,tek bildiğimiz Sabine'in gece on ikide diğer hayatına geçtiği.Başta yazarın daha fazla bu konuyu anlatmış olmasını istesem de kitap ilerledikçe Sabine'in de bu tuhaf olayla ilgili pek bilgisi olmadığını öğrendiğimden verilen bilgilerin yeterli olduğunu düşünmeye başladım.

Sabine çok güçlü bir karakter.Bir hayatında asi kız rolü üstlenirken diğer hayatında cici ve tiki kız rolünü üstleniyor.Bu o kadar kolay bir şey değil.Ayrıca Wellesley'deki erkek arkadaşı her ne kadar mükemmel bir karakter gibi görünse de Sabine onu bir sevgili olarak değil daha çok bir arkadaş gibi görüyor.Ama o hayatında cici kız gibi davranmak zorunda olduğundan belirli kalıplar içerisinde kalmış,o yüzden erkek arkadaşından ayrılamıyor.

Ethan'dan bahsedelim biraz da.Kitabın baş kısımlarında gelse de Sabine ile aralarındaki ilişki biraz geç geliştiğinden çok fazla göremiyoruz bence onuçFedakar bir insan ve bence gerçekten çook tatlı,başta Sabine'e soğuk davransa da daha sonra işler değişiyor.Ama büyüük bir sırrı var ve öğrendiğinizde çok şaşıracağınıza eminim.

Aslında kitaba tam puan vermeyecektim,4 ya da 4.5 veririm diye düşünüyordum ama kitabın sonu kitabı gözdelerimden biri yaptı.Keşke seri olsaydı bu kitap diye düşündüm,o son sayesinde bir sürü kitap yazılır bence :D Tamam yazar belki tadında bırakmak istiyordur ama küçük bir yan kitap yazsa müthiş olur bence çünkü gerçekten neler olduğunu deli gibi merak ediyorum :D

Eğer bilim kurgu kitaplarını seviyorsanız bu kitabı da beğeneceğinizi düşünüyorum.












17 Kasım 2014 Pazartesi

Ya Öyle Olsaydı #Mim


Aşırı zor bir mimle karşınızdayıım,soruları nasıl cevaplayacağım hiçbir fikrim yok.Beni mimleyen Kitap Tiryakisi'ne teşekkür ederiiim.

1) Ömrünüzün sonuna dek tek bir yazar okuyabilecek olsaydınız, bu kim olurdu? 


J.K.Rowling ve Cassandra Clare arasında çook gidip gelsem de Cassandra'yı seçiyorum.Harry Potter benim çoook büyük hayranı olduğum bir seri fakat J.K'nin Boş Koltuk kitabını o kadar beğenmedim,hatta yarım bırakmıştım.Belki de yanlış bir zamanda başlamışımdır.Fakat Cassandra'nın her bir kitabına bayılıyoruum *-*


2)Issız bir adaya gidecek ve yanınıza sadece üç kitap alabilecek olsaydınız,bu üç kitap hangileri olurdu?

Cassandra Clare - Mekanik Prenses,James Dashner - Labirent:Ölümcül Kaçış ve John Green - Aynı Yıldızın Altında. Aslında Alaska'nın Peşinde'yi de alabilirim,bilemiyorum şu an :D

3) Bundan sonraki hayatınızı bir kitap karakteri olarak yaşayacak olsaydınız -birebir aynı şekilde- hangi karakterin yerine geçmek isterdiniz?

Aslında her ne kadar Tessa Gray olmak istesem de ölümsüzlük zor iş diyerek Clary Fray demek istiyorum bu soruya.Kız hem gölge avcısı,hem de Jace'i var,oh may gat *-*




4) Kitaplardaki üç kadın ve üç erkek karakteri, başka kitaplardaki karakterler ile değiştirseydiniz; seçimleriniz nasıl olurdu?


Çoğu blogger gibi bu soruya ben de değiştirmezdim diye cevaplayacağım çünkü her karakter kendi kitabında güzel ve özel.Katniss'i bir historical romance'ta düşünsenizee,herhalde tüm dükleri sinirlendikçe ok ve yayla öldürürdü.

5) Okuduğun kitaplardaki karakterlerden biri ile bir gün geçirme şansın olsa, kimi seçerdin?

Bu soruya verebilecek tek cevabım var,Will Herondale,WILL HERONDALE,W I L L H E R O N D A L E!! Aman Allah'ııım ölüyorum ona ya.Günümü değil de ömrümü geçirsem olmaz mı ya :D 


Ben de Kitap Karavanı ve Artemis'in Güncesi'ni mimliyoruum.

14 Kasım 2014 Cuma

Tatlı Bela / Jamie McGuire - Yorum

Abby Abernathy karanlık geçmişiyle arasına mesafe koymuş olan, alkol kullanmayan, küfür bile etmeyen kendi halinde bir kız, fakat hayatını dövüşerek kazanan ve vücudu dövmelerle kaplı yakışıklı Travis Maddox onun hayatını değiştireceğe benziyor. 

İyi kız ve kötü çocuk… Bu birliktelik bir aşkın mı habercisi yoksa bir felaketin mi?

Tatlı Bela sadece bir "bestseller" değil, uluslararası bir fenomen. Yayımlandığı günden beri tüm dünyada büyük yankı uyandıran bu kitabı okumayan kalmayacak.
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 424
Baskı Yılı: 2013
Yayınevi: Yabancı
Seri Adı: Beautiful
Seri Sırası: 1/4 (dördüncü kitap henüz yayınlanmadı)
Goodreads Puanı: 4.20 / 5



_______________________________________

Merhabaaaa!!Yine eğlenceli bir kitabın yorumuyla karşınızdayım.Tatlı Bela'yı uzuun zamandır merak ediyordum ama her alışverişimde bir şekilde almayı unutuyor ya da son anda sepetten çıkarıyordum.En sonunda yaklaşık bir ay önce alabildim ve bu hafta da okuyabildiim.Keşke daha önce okusaymışım.

Abby geçmişteki sorunlarından kurtulmak istediğinden arkadaşı America ile üniversite okuma bahanesiyle başka bir şehre yerleşmiştir.Her kötü alışkanlıktan uzak durmaya çalışan Abby bir gün America'nın zorlamasıyla bir dövüşe gider ve onu görür,TRAVIS MADDOX!!Kötülüklerden ve kötülerden uzak durmaya yeminli olsa da Travis'in cazibesine kapılmaması mümkün değildir.Travis onun sürekli yakınında olmak için ısrar edince Abby'nin ona olan duyguları iyice artar ve Travis'ten uzak kalması iyice zorlaşır.Travis ise Abby'yi hayatının aşkı olarak görmekte ve onun peşini bırakmamaya kararlıdır.




Gerçekten bu kitabı bekletmekle hata yaptığımı düşünüyorum.Çoook eğlenceli bir kitaptı,okurken bazı yerlerde sırıtmama engel olamadım.Ana karakterlerin dışında yan karakterler de çok iyiydi.

Travis ve Abby'nin ilişkisi aşırı inişli çıkışlıydı.En başta Abby sadece arkadaş olmak istediğinden Travis de tam tersini düşündüğünden sürekli aralarında çatışma var.Daha sonra bu sevgili olduklarında da devam ediyor.Aşırı zıt karakterler oldukları için kitabın modu çok değişken.Bir sayfa sonrasında dahi ne olacağını kestiremiyorsunuz.Bir anda fırtına gibi patlayıp kavga ederlerken birden durulup canım cicim moduna geçebiliyorlar.

Yan karakterlerden America'ya ba-yıl-dım!!Hepimize öyle arkadaş lazım.Sevgilisi Shepley de sürekli Travis ve America arasında kalıyor kitapta,kavgalarda kimin tarafını tutacağını seçemiyor falan.Çok sevimli bir ikililerdi.

Abby'nin amacı kendini korumak,tamam bunu anlıyorum ama bazen aşırı derecede dengesiz davranıyor.Travis'e bir yakın davranıyor bir uzak.Haliyle çocuk da ne yapacağını şaşırıyor.Peki Travis nasıl biri mi??Tek söyleyebileceğim şey,AAĞAAĞAĞAĞA olur.Ben kötü çocukları gerçekten sevmem ama Travis bambaşka.Aslında kötü biri de değil,birazcık -tamam kabul ediyorum çok fazla- öfke sorunu var o kadar.Ayrıca Abby'yi çok sevdiğinden sürekli onu korumak istiyor sadece.AMA BEN SENİ YERİİİM.

Her ne kadar kitapta Travis kahverengi gözlü olarak tasvir edilse de benim Travis'im Colton Haynes,aşırı aşırı uyuyor bence.Ben daha çok Travis ile ilgilendiğimden Abby'nin kim olduğunu düşünmedim :P

Travis gerçekten müthiş bir karakter bence.Kusurları elbette var,örneğin ,daha önce de söylediğim gibi, büyük bir öfke problemi var.Çok fazla güven sorunu yaşıyor ve Abby'yi çok kıskanıyor.(Kendi kardeşinden bile kıskanır mı insan yahuu :D) Tüm bunlara rağmen Abby'yi gerçekten çok önemsiyor ve onu korumak için yaptığı şeyler hepimizi Travis gibi sevgili istemeye yöneltiyor :D Daha önce Jamie'nin Providence serisini okumuştum ve orada da Jared'a hayran kalmıştım,bu kadın hep aşık olunası erkek karakterler yazıyor demek ki :D.




Kitap müthiş derecede akıcı.Sürekli Abby ve Travis kavga ettiğinden bir sonraki kavgayı bekliyor ve neden kavga edeceklerini düşünüyorsunuz.Abby de Travis de bazen çok gıcık ve çekilmez olsalar da kitabın güzel olduğunu düşünüyorum.Yeni yetişkin tarzında okuduğum en iyi kitaplardan birisi.

İkinci kitap Travis'in ağzından anlatılıyor ve ben onu okumak için sabırsızlanıyoruum!!Çünkü kitaptaki olaylar olurken çoğunda Travis'in ne 
düşündüğünü merak ettim.Kısa sürede alıp okumak istiyorum onu da.




Eğer ki yeni yetişkin ve romantik tarzda kitapları seviyorsanız bu kitap tam size göre,mutlaka okumalısınız.Dediğim gibi,ben okurken birçok yerde sırıttım ve çok eğlendim.Sizin de eğleneceğinizden şüphem yok.


PUANIM








12 Kasım 2014 Çarşamba

Fuar Alışverişii!!

Merhabaaaa,uzuun zamandır gelmesini beklediğim İstanbul Kitap Fuarı nihayet geldi çattı!Her ne kadar ilk günden gitmek istesem de bunu başaramadım,fakat çok şükür ki dün gidebildim.Yani tek başıma gitmedim aslında,okulumuz götürdü.Bir sürü arkadaşla gidince çok eğlenceli oluyormuş yahu.Aslında bu yazıyı da dün yazacaktım fakat aşırı yorgun olduğumdan bugüne kaldı.

09.55'te oradaydık ve kapıların açılmasını heyecanla bekledik,açıldığında ise resmen bir sevinç çığlığı attık.Yanlış anlamayın bunu yapan sadece ben değildim,tanımadığım kişiler de çığlık çığlığa salonlara akın etmeye başladılar.Böylece bizim de fuar maceramız başlamış oldu.

Ben fuara baya hazırlıklı gitmiştim.Kitap listem vardı ve bunun yanında tüm yayınevlerinin salonlarını biliyordum hatta birçoğunu elimle koymuş gibi buldum :D Bunu gören arkadaşlarım da haliyle baya şaşırdılar.


Okul bize saat 10'dan 2'ye kadar süre vermişti.Ben kitap almakta baya aceleci davrandığımdan bir saat sonra alacağım tüm kitapları almıştım.Daha geçirmemiz gereken üç saatimiz olduğundan gelen geçene kitap önermeye başladım,zaman geçmeyince bir sürü arkadaşla birlikte boş boş oturmak zorunda kaldık :D







Otururken de zaman geçiremeyince birbirimizin kitaplarına bakıp aldığımız ve almak isteyip de alamadığımız kitaplar hakkında dedikodu yaptık.Ben arkadaşlarımı kitap listemi tamamlamak uğruna oradaan oraya sürüklediğim için çook yorulmuşlardı.(Hatta bazen poşetlerimi taşımak zorunda bile kaldılar çünkü resmen acınacak haldeydim asdsdfghj) Oturduğumuz süre zarfında dinlenme fırsatını bulduk.

Şimdi aldığım kitapları sayma aşamasına geçiyoruum :D








1- Hobbit - J.R.R. Tolkien
2- Deha - Marie Lu
3- Fırtına - Julie Cross
4- İki Hayat Arasında - Jessica Shirvington
5- Kan ve Yıldız Işığı Günleri - Laini Taylor
6- Kayıp Kız - Gillian Flynn
7- Deliryum - Lauren Oliver
8- Fahrenheit 451 - Ray Bradbury
9- Paranoya - Tuba Arık
10- Şimşek Hırsızı - Rick Riordan
11- 2056: İsyan - Teri Terry
12- Günahlar ve İğneler - Karina Halle
13- Şahmelek - Merve Akıncı
14-Tut Elimi - Rebecca Donovan
15- Kurtlara Söyle Eve Döndüm - Carol Rifka Brunt 
16- Yabancı - Melissa Landers

Paramı sonuna kadar harcasam da hala gözümün kaldığı kitaplar yok değil :D Listemden de 2 kitap fazla aldım aslında ama yook yine de gözüm doymuyor :D Listemde olup çıkmadığı için alamadığım kitaplar da var aslında,örneğin Veronica Roth'tan Dört ve Cassandra Clare'den Gölge Avcısının El Kitabı.Onları da artık internetten almak zorunda kalacağım çünkü sanırım fuar sonuna kadar yetişmeyecekler.

Bu arada neredeyse tüm yayınevleri aşırı ilgiliydi,çok sevindim bu tavırlarına karşı.Özellikle Yabancı Yayınları'nın tavrı çok hoştu,İki Hayat Arasında hakkında kısa bir sohbet gerçekleştirdik.Kısa olsa da çok eğlenceliydi.Umarım ki fuara gitmek isteyen herkes gidebilir,gerçekten çok harika bir şey.


















10 Kasım 2014 Pazartesi

10 Kasım...


10 Kasım 1938 saat 09.05.O an hayat durdu sanki.Bugün yine her yıl olduğu gibi aynı saatte hepimiz için durdu hayat,boğazımız düğümlendi o acı siren sesinde.

Sadece 10 Kasım'da değil her an aklımızdasın sen,unutturmak isteyenlere inat unutmayacağız seni!Saygıyla,sevgiyle ve özlemle anıyoruz.

9 Kasım 2014 Pazar

Yolun Sonundaki Okyanus / Neil Gaiman - Yorum


Bir kelebeğin kanatları kadar narin ve hüzünlü.
Karanlıktaki bir bıçak kadar tehditkâr ve korku verici.

Neil Gaiman, sarsıcı eseri Yolun Sonundaki Okyanus'ta, insanı insan yapan tüm duyguları ortaya çıkarmakla kalmayıp, okurlarını onları çevreleyen karanlıklardan korunmaları için geçmişin sığınağına davet ediyor.

Hikâye, kahramanımızın çocukluğuna dönmesi ve evinin yanındaki gölün aslında bir okyanus olduğunu iddia eden Lettie Hempstock'a dair anılarının canlanmasıyla başlıyor. Bu andan sonra; küçük bir çocuğun fazlasıyla ürkütücü, garip ve tehlikelerle dolu geçmişine doğru bir kapı açılıyor.

Artık, yolun sonunda neyle karşılaşacağını kahramanımız da bilmiyor… 
(Tanıtım Bülteninden)







Sayfa Sayısı: 177
Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: İthaki Yayınları

Çevirmen: Zeynep Heyzen Ateş
Orijinal Adı: The Ocean at The End of the Lane
Goodreads Puanı: 3.99/5

___________________________________________

Kitap karakterimizin bir yakınının cenazesi için evine dönmesiyle başlıyor.Pek sevmediği akrabalarıyla iletişime girmek istemediğinden ve çok bunaldığından arabasına atlayıp etrafı keşfe çıkıyor.Nereye gittiğini bilmese de sürmeye devam ediyor ve kendini eski evinin olduğu yerde buluyor ama bu ona yetmiyor ve yine sürmeye devam ediyor,ta ki yolun sonundaki eve ulaşıncaya kadar;Hempstockların evi.Çocukluğunda bu evde Lettie Hempstock adında tuhaf bir kız yaşıyormuş.Bu kız evlerinin arkasındaki gölün okyanus olduğunu iddia eden bir kız.Merakına yenik düşüp eve giriyor ve Lettie'nin büyükannesiyle karşılaşıyor.Sonra birden gölü,yani Lettie'nin deyimiyle okyanusu,görmek istiyor ve oraya gidiyor.


Göle gittiğinde hiç hatırlamadığı çocukluk anılarını hatırlamaya başlıyor.Çocukluğundaki garip olaylar silsilesi bir ceset bulmasıyla başlıyor,daha sonra bu ceset vasıtasıyla Hempstocklarla tanışıyor.Bu aile tuhaf bir aile,onun anlamadığı tarzda bir iletişime sahipler ve anlamadığı şeylerden bahsediyorlar.Yine de o bu aileyi seviyor.

Bulduğu ceset bir kötücül varlığın geri dönmesine sebep oluyor ve ona musallat oluyor gibi bir şey,nasıl anlatsam bilemedim :D Hempstocklar ise ona bu varlıktan kurtulması için yardımcı oluyor.

Uzun zamandır Neil Gaiman hakkında bir çok övgü duyuyordum ama kitabını okumaya bir türlü fırsat bulamamıştım. En son yaptığım kitap alışverişinde ince bir kitap olan Yolun Sonundaki Okyanus ile Gaiman okumaya başlamaya karar verdim.Okuduktan sonra ise fikrim şuydu ; ''Kısa sürede tüm kitaplarını almalıyım!''

Kitap çok değişik bir tarzda,nasıl anlatsam bilemiyorum,çok masalsı.Masalsı dediysem öyle çocuklara hitap eden bir şey gibi düşünmeyin sakın.Masallarda hep iyiler kazanır ama bu kitap öyle değil.Masalsı dedim çünkü bence masal okurken olduğu gibi içinde kayboluyorsunuz.


Kahramanımızın adı yok,yani var ama kitapta geçmiyor.Bu bence belirli sınırlara bağlı kalmadan yazılabileceğinin bir göstergesi.Her kitapta baş karakterin adı olur ama bu kitapta yok.(Kitaplarda karakterlerin adı olmasa ne değişir ki,sonuçta onlar bizim için hep aynı kalırlar.)O yüzden bence bu müthiş bir ayrıntıydı.



Her ne kadar kitabın çook büyük bir çoğunluğunda karakter çocuk olsa da okuyan herkesin büyük dersler çıkarabileceğini düşünüyorum.

Genelde kitap okurken alıntı bulamam çünkü genelde gözüme o kadar çarpıcı alıntılar çarpmaz.Ama bu kitapta karakterimiz tam bir kitap sevdalısı olduğundan bir sürü alıntı buldum ve bazıları beni gerçekten etkiledi.Aşağıya bir kaç tane yazmayı düşünüyorum.

Normalde kısa bir kitap olduğu için bir oturuşta bitirmeyi planlıyordum ama sonradan bitirmek istemedim.Zaman zaman keşke daha uzun olsaydı diye düşündüm,o büyüleyici kalemden çıkan her şeyi ne kadar uzun olursa olsun okuyabilirim.

Kısacası eğer fantastik ve paranormal tarzda kitapları seviyorsanız hiç çekinmeden okumanızı tavsiye ederim.Şu ana kadarki okuduğunuz kitaplardan çok daha farklı bir kitap okumuş olacağınızı düşünüyorum.



ALINTILAR

Romanlar insanlardan daha güvenilirdir.

Gerçek hayat dayanamayacağım kadar zorlaştığında kitaplara sığınırım.

Efsaneleri severim.Ne yetişkinler ne de çocuklar için yazılmışlardır.Bu tür ayrımların ötesindedirler.Neyseler odurlar. 

Büyürken kitaplardan çok şey öğrendim.İnsanları ve ne zaman nasıl davranmam gerektiğini bana kitaplar öğretti.Öğretmenim ve danışmanım onlardı. 

İçlerine baktığında yetişkinler de yetişkin değildir.Dışarıdan,büyük,düşüncesiz veya ne yaptıklarını bilen kişilermiş gibi görünebilirler.Ama içleri çocukken nasılsa öyledir.Senin yaşındayken nasıllarsa 
öyledirler.