30 Temmuz 2015 Perşembe

Yaz Etkinliği / Mim



Herkese merhaba!! Nasılsınıız? Ben şu sıralar baya mutluyum çünkü yaz mevsimini cidden çok seviyorum.Sıcak havalar da gelince mutluluk seviyem iyice arttı tabii :D Eminim şu an ''Ya bu kız sıcaktan pişmiyor mu?'' diyorsunuzdur.Evet,pişiyorum cidden çooook sıcak ama yaz mevsimini cidden çook sevdiğim için bu benim için sorun değil :D Bu yazıda en sevdiğim mevsim ile ilgili bir mim yapacağım,eğleneceğimi düşünüyorum ^^ Beni etiketleyen Part of the Book'a teşekkürler ^^

1) Klasik bir soruyla başlayalım; senin için 3 kelimeyle yaz mevsimi neyi ifade ediyor?
Havuz,dondurma ve kitaplar.


2) Yaz aylarında ne sıklıkla kitap okuyorsun?
Her gün,fırsat bulduğum her an kitap okuyorum.Yaz tatilini sevmemin en büyük nedeni bu :D


3) Yaz aylarına daha uygun olduğunu düşündüğün kitap türleri var mı?
Aslında her mevsim her kitabı okuyabiliyorum fakat yazın o enerjikliğine ve kıpır kıpırlığına uygun olan kitaplar romantik ve chick-lit kitaplar bence.


4) Plajda kitap okuyanlardan mısın? Eğer öyleyse en son hangi kitabı okudun?
Evet,bence çok rahatlatıcı bir şey plajda kitap okumak. Bu sene henüz deniz sezonunu açamamış olsam da -çok şükür sadece 1 hafta kaldı açmama diren Naz!!- geçen sene en son okuduğum kitap sanırım Sarah Jio'dan Son Kamelya'ydı.


5) Ve son sorumuz; senin için yaz mevsimi hangi renktir?
Sarı ya da mavi arasında kaldım çünkü yaz rengi benim için güneşin parıl parıl parlayan sarısıdır.Fakat tabii ki deniz ve havuzun mavisi de vazgeçilmezdir.O yüzden tek renk seçemiyorum,sarı ve mavi diyorum :D

Etiketlemeye çok üşendiğim için sadece Sonsuz Kitaplar Malikanesi'nden Gamze'yi etiketliyorum ^^

24 Temmuz 2015 Cuma

Buz Kapanı - Alexandra Bracken / Yorum


Kabullen, uyum sağla, harekete geç. Turuncu… lider… roo… Herkes farklı bir şekilde sesleniyor bana. Oysa bir tek ben gerçekte ne olduğumu Biliyorum: bir canavar. Ve şimdi beni bekleyen zorlu bir görev var: Virüsün kaynağını açık eden çok gizli Bir bilgiye ulaşmak… Ve bu… bir zamanlar bana nefesim kadar yakın olan birinin ellerinde… Şimdi bir tercih yapmak zorundayım. Ya kalbimi özgür bırakacak ya da Karanlık zihinleri aydınlığa Kavuşturacağım…

"Bu kitap, distopya okuyucuları için bir baş ucu kitabı olacaktır." 
-School Library Journal- 

"Baş döndürücü bir aksiyon ve heyecan dolu bir macera. Bir sonraki kitabı okumak için sabırsızlanacaksınız."
-Publishers Weekly-

"Bracken'ın bu sürükleyici ve tüyler ürpertici distopyası hafızalarınıza kazınacak."
-Kirkus Reviews-
(Tanıtım Bülteninden)


Sayfa Sayısı: 552
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Parodi Yayınları
Orijinal Adı: Never Fade
Seri Adı: The Darkest Minds
Seri Sıralaması: 2 / 3
Goodreads Puanı: 4.39 / 5

____________________________________________________________________________

Herkese selaam! Bu yazıda çıkmasını deli gibi beklediğim,beklerken dokuz doğurduğum ve daha ön siparişe girer girmez alıp,elime ulaşır ulaşmaz da başladığım Buz Kapanı'nın yorumunu gireceğim.Fazla uzatmadan başlamak istiyorum çünkü kitabı henüz bitirdim ve duygularımı mümkün olduğunca yansıtmak istiyorum bu yazıya :D Her zamanki gibi kitabın özetiyle başlıyorum.

-ilk kitabı okumayanlar için spoiler içerir-

Bildiğiniz gibi ilk kitabın sonunda Ruby,Liam'ın hafızasından kendini silmiş ve onun Birlik'ten uzakta daha güvende olacağını düşünerek Liam'ı yollamıştı.(Ve beni hüngür hüngür ağlatıp kalbimin ortasına bir bıçak sokulu şekilde bırakmıştı :(( ) İşte o olaydan sonra Cate Ruby'yi alıp Çocuk Birliği'ne getirir ve orada bir Sarı,bir Mavi ve bir Yeşil'den oluşan grubun Lider'i yapar.Sarı olan Jude herkese karşı olduğu gibi Ruby'ye de çok sıcakkanlı davranır ve onu direk takıma kabul eder.Yeşil olan Nico ise hep olduğu gibi içine kapanıktır.Mavi olan Vida,Lider olarak Ruby'yi kabul etmekte zorlanır.Bu üç kişi arasında en uyuşamadığı kişi Vida'dır yani.

Birlik ellerindeki Psi çocukları eğitip onları birer ajana dönüştürmektedir.Ruby de bu eğitimler sayesinde yeteneğini daha iyi kontrol etmeyi öğrenmiş ve fiziksel savunma konusunda gelişmiştir.Fakat Birlik ona sevmediği ve her zaman kaçınmak için uğraştığı işler -insanların beyinlerine zorla girip onlardan bilgi almak ve insanlara zihinsel işkence yapmak gibi- yaptırmaktadır. Bir gün bir operasyonda Mahkum 27 adlı kişiyi kurtarmaları gerekmektedir.Operasyon Ruby sayesinde başarıya ulaşır ve Ruby mahkumun kim olduğunu görünce şok olur,çünkü karşısında çok tanıdık bir yüz,aynı Liam'a benzeyen bir yüz duruyordur;Liam'ın abisi Cole.

Cole'un da yardımıyla Birlik'in sakladığı sırları ve bazı ajanların gerçek yüzlerini görünce orada kalmasının yanlış olduğunu anlar.Üstelik Cole,Liam'ın elinde onların kaderlerini değiştirebilecek bir bilgi olduğunu söyleyince Ruby hem Liam'ı hem de elindeki gizli bilgiyi bulmak için Jude ile tehlikeli bir yolculuğa çıkar.

- spoiler bitti-

Ben cidden Alexandra'nın zihnine hayranım.Böyle harika ötesi kitaplar yazmayı nasıl başarır bir insan? Aklım almıyor ya,binlerce yıl düşünsem aklıma gelmeyecek şeyleri yazıyor kadın.Kitap hakkında ne düşündüğümü anlamışsınızdır herhalde,tabii ki BAYILDIM!

Karanlık Zihinler'in o yürek burkan sonu yüzünden Buz Kapanı'na başlamaya biraz korkuyordum açıkçası.Ayrıca Karanlık Zihinler o kadar müthişti ki Buz Kapanı'nın bir hayal kırıklığı yaratmasından da korkuyordum.Çünkü o sondan sonra iyi bir şeyler çıkabileceğini düşünmemiştim.Peki ne oldu dersiniz,evet Alexandra yine beni ters köşe yaptı ve elimden gelen sadece ağzım açık şekilde kitabı okumak oldu.Ve evet,yine bayıldım.

Ruby'yi çok seviyorum,müthiş zeki bir kız.Ayrıca sürekli sevdiklerini korumak için kendini ateşe atıyor,ya canım kıyamam ben sana. Bir de Turuncu güçlerini kullanmak zorunda kalınca kendini sürekli suçlu hissediyor.Kitapta genelde onun bu karmaşasını okuyoruz zaten.Bence kitapta gücünü kullandığı yerlerde zorunda kaldığı için kullanmıştı,ben olsam ben de aynısını,hatta belki de çok daha kötüsünü, yapardım. Fakat Ruby o caniii,pisliiiik Clancy'ye benzemekten korktuğu için gücünü her kullandığında pişmanlık duyuyor.Ayrıca bu kitapta ilk kitaptaki kırılgan bir Ruby değil,güçlü,savaşçı ve her ne kadar kırılırsa kırılsın sağlam durmayı başaran bir Ruby görüyoruz.Eski Ruby'yi sevmediğim söylenemez ama bu kickass Ruby'yi eskisine tercih edeceğim kesin :D



Yeni katılan karakterlerden,yani Jude ve Vida'dan bahsedelim biraz.Jude o kadar tatlı,o kadar sevecen bir çocuk ki kitap boyunca sarılasım geldi çocuğa.O da sevdiklerini korumak için her şeyi yapmaya razı fakat olgunluğa ulaşamadığı için sürekli çocuk gibi davranıp genelde işin ciddiyetini kavrayamıyor.Soğukkanlı değil,hemen paniğe kapılıyor ama o kadar tatlı ki ne yaparsa yapsın ona kızmak mümkün değil. 

Gelelim Vida'ya.Mavi saçlı asi kız.Başta Ruby'yi sevmiyor ve ona oldukça soğuk ve ters davranıyor.Cate'e çok değer veriyor ve o da onu korumak için her şeyi yapmaya razı.Fakat kitap ilerledikçe Ruby ile araları düzeliyor.Şahsen ben çok sevdim Vida'yı.Kickass,soğukkanlı,sarkastik karakterlere bayıldığımdan sevmemem mümkün değildi zaten.



Liam ve Chubs!!! Ay nasıl özlemişim onları bir bilseniz.Özellikle Liam'ı tabii *-* Aşığım bu çocuğa ya *-*  Ruby'yi hatırlamaya çalışması ve onun hakkındaki düşüncelerini Ruby'ye aktarırken söyledikleri... İçimi eritti içimi *-* Ya bi' tane Liam istiyorum ben de çok mu be,evreen duy sesimi. Chubs ilk kitaptaki kadar huysuz değildi ve bu onu daha çok sevmemi sağladı,ki zaten ben ilk kitapta da sevmiştim onu çünkü yaptıklarını Zu ve Liam'ı korumak için yaptı. Zu maalesef ki bu kitapta yoktu,umarım üçüncü kitapta haber alabiliriz tatlışımızdan ^^

Doğru söylemek gerekirse kitabın ilk yarısında Karanlık Zihinler'den kötü olduğunu düşündüm.Sanırım bunun nedeni Ruby'nin girdiği yeni ortama henüz alışamamış olmamdı.Fakat ortama ve yeni kişilere alışınca bir de kitapta hareketlilik artınca kitap ilk kitabın temposunu yakaladı.İlk yarısı bana göre biraz sönük kalmış olsa da kitabın geneline bakarsak en az ilk kitap kadar iyi olduğunu söyleyebilirim.

Kitabı okurken yine şok olduğum birçok yer oldu.Özellikle sonlara doğru Cole'la ilgili ortaya çıkan bir gerçek vardı ki!AMAN ALLAH'IIM!! Gördüğümde ''Cidden mi,oha oha oha oha !!!!!!'' diye bağırdığım doğrudur.Şok oldum,hiç beklemiyordum.Ama aslında beklemem gerekirdi çünkü bu ALEXANDRA! Ne yapacağı kesinlikle kestirilemez.

İlk kitap bittiğinde ağlamaktan gözlerim şişmişti,şoktan şoka girmiştim.Hala ilk kitabın sonu aklıma geldiğinde ağlayasım geliyor.Bu kitap bittiğinde ise önce yine şoka girdim,yaklaşık 5 dakika kadar son cümleyi tekrar tekrar okudum ve sonradan yüzüme kötü kadın gülüşü yayıldı.Seni pislik,kazanacağını mı sandın,nihahahaha.Ya cidden çok iyiydi ama,geçen kitabın acısını silecek kadar iyiydi hatta :D 

Seri kitaplarının orijinal adı bir cümle oluşturuyor;The darkest minds never fade in the afterlight. Fakat Parodi Never Fade için cümle oluşturacak bir çeviri bulamadıklarını söyledi.Her ne kadar Alex'in bu dahiyane düzenlemesini Türkçe edisyonda göremeyecek olsak da canın sağolsun be Parodi,biz sana hala bayılıyoruz :D Cidden bir ara Parodi'nin özellikle Instagram hesabına bakmanızı öneririm.Çok sıcakkanlı ve ilgililer :D 

Ayrıcta Parodi Instagram hesabında serinin tüm novellalarının birleşimi olan Through the Dark'ı çıkaracaklarını duyurdu!!! Yurtdışında Ekim'de çıkacak olduğu için sanırım daha Türkiye'de ne zaman çıkacağı hakkında net bir tarih yok ama en azından novellaların birleşimini elimizde tutabileceğimizi bilmek bile müthiş çünkü genelde novellalar Türkiye'de basılmaz.Çok acı verici :((

Kısacası hemen alın okuyun bu kitabı!Kesinlikle beklediğinizi bulacağınıza ve yine dumur olacağınıza eminim :D 





7 Temmuz 2015 Salı

Benim Uzak Yıldızım - Amie Kaufman & Meagan Spooner / Yorum


O gecenin, devasa uzay gemisi ikarus'taki diğer gecelerden hiçbir farkı yoktur. Ta ki o büyük felaket gerçekleşene ve İkarus yakınlardaki bir gezegene düşene dek. Elli bin yolcu kapasiteli gemiden yalnızca iki kişi kurtulmuştur: Evrenin en zengin adamının kızı Lilac LaRoux ve genç bir savaş kahramanı olan Binbaşı Tarver Merendsen.

Binbaşı Merendsen, Lilac gibi kızların insanın başına beladan başka bir şey getirmediklerini uzun zaman önce öğrenmiştir. Lilac da, Tarver'ın kendi iyiliği için, onu kendisinden uzak tutması gerektiğinin farkındadır. Ama ıssızlığın ortasında hayatta kalabilmek için birbirlerine ihtiyaçları vardır. Açlık, soğuk ve vahşi hayvanlara bir de Lilac'ın duyduğu fısıltılar eklenince birbirlerine güvenmekten başka çareleri kalmaz. Ne var ki çok geçmeden, onları birbirlerinin kollarına iten bu trajediden büyük bir aşk doğar. Artık kurtulup kendi gezegenlerinde bir ömür ayrı kalmaktansa düştükleri bu ıssız gezegende birlikte olmayı tercih ederler.

Ama her adımda onları takip eden gizemli fısıltıların ardındaki gerçeği öğrenmeleriyle her şey bir anda değişir. Lilac ile Tarver o gezegenden ayrılsalar bile artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Nefes kesen bilim kurgu üçlemesinin ilk kitabı, Benim Uzak Yıldızım, zaman ve mekân tanımayan sonsuz bir aşkın hikâyesi…

Sayfa Sayısı: 520

Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: GO!

Orijinal Adı: These Broken Stars
Seri Adı: Starbound
Seri Sıralaması: 1 / 3
Goodreads Puanı: 3.96 / 5

______________________________________________________________________________

Herkese merhaba!Nasılsınız? Umarım herkes iyi bir tatil ve Ramazan geçiriyordur.Açıkçası benim tatilim gayet iyi gidiyor,Ramazan'dan dolayı pek aktif olamasam da tatil tatildir değil mi ama? En azından dilediğimce uyuyup,kitap okuyabiliyorum ki bunlar benim için tatilin en önemli yanlarından ikisi :D

Uzun zamandır yorum girmeye çok üşeniyorum.Aslında o kadar üşendirici bir şey değil bu,hatta yazarken oldukça keyif alıyorum fakat bir türlü ölü toprağını üstümden atıp bilgisayar başına geçip yazamıyorum o yorumu :D Her şey yorumu girmeye başladıktan sonra çözülüyor ama bir türlü başlayamıyorum işte :D Nihayet verdiğim aranın fazla olduğunu fark edip oturabildim bilgisayar başına vee işte Benim Uzak Yıldızım yorumuyla karşınızdayım,ta ta ta taam.

Her zamanki gibi önce kitabın konusuyla başlayayım. Lilac LaRoux,İkarus adlı uzay gemisinin üreticisinin kızıdır.Oldukça prestijli bir konuma sahip yani.Neredeyse her yaşayan insan onu biliyor çünkü tüm yaşamı boyunca yaptığı her şey -en ufacık şey bile- tüm magazin dünyasının ilgisini çekmiş fakat Lilac bu durumdan hoşnut değil. Bir gün İkarus'ta bir partide Tarver Merendsen adında bir yüzbaşıyla tanışıyor.Tarver sınıf farkları olan bu dünyada bileğinin hakkıyla,yani askeri başarılarıyla, yükselmiş parlak bir yüzbaşı.İkisi de birbirlerinden hoşlanıyorlar fakat Lilac'in önünde bir engel var;babası.Babası onun yaklaştığı her erkeği bir şekilde yanından defetmiş.Lilac,Tarver'a zarar gelmesini istemediğinden bir şekilde onu kendinden uzaklaştırıyor.

Lilac gösterişli hayatına devam ederken bir anda hayatı paramparça oluyor.İkarus'ta bir sorun oluşuyor ve İkarus düşüyor.Kazadan sağ kurtulan iki kişi var;Lilac ve Tarver.Birbirlerinin etrafında olmak istemeseler de düştükleri ıssız,fakat tuhaf bir şekilde insan yaşam formu için gayet uyumlu,bu gezegeni keşfetmek ve gezegenin tehlikelerinden korunmak için bir arada kalmak zorundalar.Uçsuz bucaksız bir gezegende iki kişi olmanın yanına bir de Lilac'ın duyduğu fısıltılar ve gördüğü halisünasyonlar da eklenince işler içinden çıkılmaz bir hale geliyor.

Kitabı ilk aldığımda kapağına dakikalarca hayran hayran baktım.Hala da kitaplıktan ara sıra çıkarıp müthiş güzellikteki kapağına bakıp kalıyorum.Şiirler yazmak istiyorum bu kapağa :P Ya cidden şaka maka çok güzel bu kapak,bayıldım *-*

İlk aldığımda kitaptan fazla beklentim yoktu aslında fakat sonra birçok kişinin okuyup beğendiğini görünce hafiften beklentilerim yükselmeye başladı.Ama yine de tavan beklentilerle başlamadım.Bilim kurgu kitaplarına aşık olduğumu blogumu az çok takip ediyorsanız bilirsiniz.İşte bu kitap da o aşık olduklarım arasına eklendi.Kitabın ilk yarısı durgun olsa da diğer yarısı merakla ve heyecanla bezenmişti ve ilk yarısı da dahil olmak üzere kitap beni hiç sıkmadı.

Kitap Lilac ve Tarver'ın ağzından anlatılıyor.İki farklı karakterin ağzından yazılmış bir kitabı okumak bazen yorucu ve sıkıcı olabiliyor.Buna örnek olarak Veronica Roth'un Yandaş kitabını verebilirim.Uyumsuz serisi favori serilerimden olmasına ve Tris'i de neredeyse idolüm diyecek kadar çok sevmeme rağmen Yandaş beni sıkmıştı.Fakat bu kitapta öyle bir sorun yaşamadım.Her bölüm kendini sıkmadan okuttu ve her bölüm gayet akıcıydı.

Karakterlere gelirsek,ben iki karakteri de çok sevdim.Okurken Lilac'a cidden baya üzüldüm.Kızın yaşadıkları çok zor ya! O şaşaalı hayattan birden sefil hayatına düşünce tabi kız şoka giriyor.Tarver'dan daha çok zorlandığını tahmin etmeniz zor olmaz herhalde çünkü Tarver zaten bu kadar ağır koşullara olmasa da benzeri koşullara alışık.Fakat bu Lilac için yepyeni bir dünya ve alışmakta zorlansa da şartlarla çok iyi başa çıktığını düşünüyorum ben.

Tarver'ı çok sevdim ya.İğneleyici karakterleri hep sevmişimdir zaten.Tarver ve Lilac arasında geçen diyaloglar bence oldukça eğlenceliydi.Aralarında oluşan bağ çok güzeldi.İki bambaşka insanın kurduğu bu ilişkiyi okumak oldukça keyifliydi.

Bence karakterlerin geçirdiği değişim çok iyi anlatılmıştı.Bir dünyaya girip birden kahraman ve çok güçlü kesilen karakterleri hepimiz sevsek de düşününce aslında çok da gerçekçi bir tutumları olmadığını fark ediyoruz.En azından bana böyle geliyor. İşte yazarlar okuyucuya bu iki karakterin yaşadığı değişimleri oldukça güzel yansıtmış.Tarver zaten dayanıklı bir bünyeye sahipti fakat  sert mizacı yumuşadı ve kalbini Lilac'a açtı.Lilac ise hep istediği o macerayı yaşarken hem oldukça güçlü bir kız oldu hem de zincirlerini kırıp,farklılıkları görmezden gelmeyi öğrenerek Tarver'a açtı kalbini.

Kitapta bir olay var kii... O olaydan sonra Tarver için içim parçalandı,ah kıyamam ben sana diye kitaba girip sarılasım geldi çocuğa.Düşünün artık yazarların karakterlerin duygularını ve o atmosferi ne kadar iyi yansıttığını.

Seri üç kitaptan oluşuyor ve her kitap farklı karakterleri ele alıyor.O yüzden Lilac ve Tarver'a bu kitapla veda ediyoruz maalesef :( Her ne kadar bu karakterleri çok sevsem de eminim diğer kitaplardaki karakterler ve olaylar da en az bu kitaptakiler kadar ilgi çekici ve sevilesi olacaktır.GO! umarım elini çabuk tutar diğer kitapları yayınlamakta :D

Genel olarak çoook sevdiğim bir kitap olsa da bir şey eksikti sanki Benim Uzak Yıldızım'da.Bence bu eksiklik fısıltıların yüzeysel derecede açıklanmasıydı,daha çok şey öğrenmek isterdim fısıltılar hakkında.O yüzden yarım puan kırmış olsam da Benim Uzak Yıldızım her zaman favori bilim kurgu kitaplarım arasında yer alacak ^^