28 Mart 2020 Cumartesi

Chain of Gold - Cassandra Clare / Yorum

17699853
Chain of Gold is the first novel in a new trilogy that stars the Shadowhunters of Edwardian London.

Welcome to Edwardian London, a time of electric lights and long shadows, the celebration of artistic beauty and the wild pursuit of pleasure, with demons waiting in the dark. For years there has been peace in the Shadowhunter world. James and Lucie Herondale, children of the famous Will and Tessa, have grown up in an idyll with their loving friends and family, listening to stories of good defeating evil and love conquering all. But everything changes when the Blackthorn and Carstairs families come to London…and so does a remorseless and inescapable plague.

James Herondale longs for a great love, and thinks he has found it in the beautiful, mysterious Grace Blackthorn. Cordelia Carstairs is desperate to become a hero, save her family from ruin, and keep her secret love for James hidden. When disaster strikes the Shadowhunters, James, Cordelia and their friends are plunged into a wild adventure which will reveal dark and incredible powers, and the true cruel price of being a hero…and falling in love.

Sayfa Sayısı: 624
Baskı Yılı: 2020
Seri Adı: The Last Hours
Seri Sırası: 1 / 3
Goodreads Puanı: 4.55 / 5 
________________________________________________________

Herkese merhaba! Umarım ki psikolojik olarak oldukça yaralayıcı zamanlardan geçtiğimiz şu dönemde hepiniz mental ve fiziksel olarak iyi hissediyorsunuzdur. İnsanlık olarak en kısa sürede en az kayıpla bu korkutucu dönemi atlatmamızı umuyor ve hepimize bolca dayanma gücü diliyorum.

Bunca karmaşa ve kaos arasında kafamı dağıtmak için her zamanki gibi kitaplara sığınmaya devam ediyorum ve yine Mart ayında da bir sürü kitap okudum. Fakat her zamanki gibi üşendiğim için hiçbirinin yorumunu girmedim... İşler son okuduğum kitaba gelince değişti tabii ki çünkü bu sefer bir Cassandra Clare kitabı söz konusuydu, hem de bu kitap çıkmasını altı senedir beklediğim Chain of Gold'du!

Senelerdir bu kitabın çıkmasını bekleyen biri olarak aylar öncesinden kitabı sipariş etmiş ve kitap çıkana dek de Gölge Avcıları dünyasına yeniden ısınma turlarına başlamıştım. Bunun için The Last Hours serisindeki karakterlerle ilgili bulabildiğim her şeyi okudum, Cehennem Makineleri serisini üçüncü kez bitirdim, Bane Günlükleri'ni nihayet okuma şerefine eriştim, Ghosts of the Shadow Market'ı bitirdim ve Gölge Avcısı Akademisi'nden Hikayeler'i ise ikinci kez okudum. Ve o kutlu gün geldi, Chain of Gold'u bu ritüellerimi tamamladıktan sonra nihayet okumaya başladım! Daha fazla uzatmadan kitabın konusuna geçiyorum, çünkü bu gerçekten uzun bir yazı olacak :)

Yazının başındayken uyarıyorum; bu yazı bütünü boyunca Cehennem Makineleri serisini okumayanlar için spoiler içeren bir yazı olacaktır. O seriyi okumadıysanız ve spoiler yemek istemiyorsanız yazımı da okumamanızı tavsiye ederim. Ayrıca LÜTFEN Cehennem Makineleri serisini okuyun, pişman olmayacağınızı garanti ediyorum.

1903 yılında Londra'nın sisli sokaklarında geçen Chain of Gold'da ana karakterlerimiz Cordelia Carstairs, James Herondale ve Lucie Herondale. Neredeyse on yıldır doğru düzgün iblis hareketliliği olmayan Londra'da hayat Gölge Avcıları için oldukça sıradan ve tehlikesiz bir hale gelmiştir. Öyle ki yeni nesil Gölge Avcıları tıpkı sıradanlar gibi çay partilerine gitmekte, piknikler yapmakta ve normal bir şekilde gençliklerini yaşamaktadırlar. Bir olaydan ötürü babası büyük bir suçla itham edilen Cordelia Carstairs annesi ve abisiyle işte böyle bir ortamda Londra'ya gelir ve babasıyla birlikte ailesinin de adını temize çıkarmak için planlar yapar. Bir yandan da yıllardır beklediği şeyi gerçekleştirebilecektir, Lucie Herondale ile parabatai olmak için birebir antrenmanlara başlamak!

Londra'da her şey güllük gülistanlık bir şekilde ilerlerken ve Cordelia da Carstairs adını onurlandırmak adına stratejik ilişkiler ararken bir gün her şey tepetaklak olur; genç Gölge Avcıları güpegündüz daha önceden hiç görmedikleri bir iblis grubunun saldırısına uğrarlar. Güneş ışığında yürüyebilen iblislerin varlığı ile sarsılan Gölge Avcıları bir yandan bu iblislerin kökenini aramaya bir yandan da saldırılar dolayısıyla ölümcül derecede yaralanan ve iyileşmesi oldukça zor görünen Gölge Avcıları için tedavi araştırmalarına başlarlar.



Cassie, my queen! Ne olursun yazmaya ve bizi hikayelerinle kutsamaya devam et! Bu kitabı o kadar uzun zamandır bekliyorum ki bitirmemin üstünden altı gün geçmesine rağmen hala kitabın yayınlanmış olmasına inanamıyorum. Nihayet bir başka Gölge Avcıları serisine daldığımız için çok mutluyum. Senelerdir beklemekte olduğum için doğal olarak kitap için beklentilerim aşırı yüksekti. Bu beklentilerimin çoğu karşılansa da bazı konularda kitap düşündüğüm kadar beni etkileyemedi. Bu yorumda en başta kitapla ilgili hayal kırıklıklarımdan bahsetmek istiyorum.




Chain of Gold Cassandra'nın yazmış olduğu on dokuzuncu Gölge Avcıları kitabı, ON DOKUZ. Bu dünyayla ilgili de beşinci serisine başlamış oldu bu kitapla birlikte. Bir önceki on sekiz kitabın sonrasında gelen Chain of Gold'da Cassie'nin bulduğu konuyu işleme konusunda bir sıkıntısı varmış gibi geldi bana. Dediğim gibi, on dokuzuncu kitap artık yani bu, doğal olarak kadın bazı yerlerde tekrara düşüyor ya da sıkıcılaşıyor. Muhtemelen de çok büyük bir beklentiyle bu kitaba başladığım için Chain of Gold konusu itibariyle beni kendine çok bağlayamadı. Aslına bakarsanız gün ışığında yürüyebilen iblisler konu bakımından oldukça ilgi çekici ve okuyucuda merak uyandırıyor fakat bahsettiğim gibi, konu güzel olsa da işlenişinde beni bazı noktalarda sıktı maalesef ki. Bence zaten Cassie'nin ana serilerindeki son üç kitabı da (Gölgelerin Lordu, Hava ve Karanlık Kraliçesi, The Red Scrolls of Magic) olay örgüsü bakımından çok güçlü değil. Özellikle Gölgelerin Lordu şu ana kadar okurken en sıkıldığım Cassie kitabıydı. Bu kadar çok Gölge Avcısı içeriği yazmaktan ötürü konuları ilerletmekte sıkıntı yaşıyor muhtemelen Cassie.

Olay örgüsü hakkında söylediklerim sizi yanıltmasın, yine oldukça ustalıkla bağlanmış ve iç içe geçmiş hikayeler barındırıyordu Chain of Gold, yalnızca bu hikayelerin işlenişini diğer kitaplar kadar heyecanlı bulmadım. Kıyaslama yapmak gerekirse Chain of Gold bir ilk kitap olarak değerlendirildiğinde Mekanik Melek ve Geceyarısı Leydisi kadar başarılı değil fakat kesinlikle Kemikler Şehri ve The Red Scrolls of Magic'ten daha başarılı.

Kitabın diğer Gölge Avcıları kitaplarından farklı olan ve çok ama çok sevdiğim bir yanı var. Diğer tüm kitaplarda karakterlerimiz Gölge Avcılığıyla öyle iç içeler ki onları bu görevlerinden ayrı düşünmek mümkün bile değil. Chain of Gold'da ise yıllardır Londra'da iblis aktivitesi yok denecek kadar az olduğu için karakterlerimizi dönemlerinin normal gençleri olarak okuma şansını yakalıyoruz. Edward döneminin Londra'sında 16-17 yaşlarında bir genç olmayı, dönemin gece hayatını, çay partilerini, balolarını okumayı öyle sevdim ki! Cassie'nin bu dönemi oldukça iyi araştırdığı çok belli ve bu araştırmalarını da kitaba muazzam bir şekilde yansıtmış. Biraz da intikam meleği gibi olmayan normal Gölge Avcıları okuyalım yahu!

Kitapla ilgili bir diğer BAYILDIĞIM yan ise karakterler... Cassie her zamanki gibi en iyi yaptığı işi yapıyor ve bu kitapta da bizlere muazzam karakterler sunuyor altın tepside. Bu kitap da Geceyarısı Leydisi gibi tonla karaktere sahip ve zaman zaman kimin kim olduğunu karıştırmanız mümkün okurken. Ben bu karışıklığı önlemek adına kitaba başlamadan bir kağıda Herondale, Lightwood, Carstairs ve Blackthorn ailelerinin aile ağacını çıkarıp okuma sürecim boyunca bu kağıdı yanımda tuttum :D Şimdi kitaptaki neredeyse her karaktere karşı duyduğum sevgiyi anlatmaya başlayacağım, hazırlanın!!

Charlie Bowater'ın çiziminden Cordelia ve James.
Cordelia Carstairs: Ana karakterimiz koyu kızıl saçlı, Fars kökenli, yüce Cortana'nın taşıyıcısı, nam-ı diğer Daisy... Cordelia şu zamana kadarki okuduğunuz en aklı başında ana karakterlerden biri olabilir. Clary'nin gereksiz maceraperestliği, Emma'nın fevriliği, Tessa'nın kararsızlığı gibi kötü özelliklerin hiçbiri Cordelia'da yok. Kendisini kahraman olmaya ve ailesinin adını kurtarmaya adamış güçlü mü güçlü ve ayakları yere basan bir kız var karşımızda. Onun istediğini elde etmeye kararlı hallerini, arkadaşları için her şeyi yapmasını, James'e karşı olan duygularını okumayı öyle sevdim ki. Bir güçlü bir kadın karakteri daha hayatlarımıza dahil etmeyi başardı Cassie. Ayrıca Fars kökenli bir karakterin Gölge Avcıları serisine bir ana karakter olarak dahil edilmesi farklı kültürlerin temsiliyeti açısından oldukça önemli bir durum bence. Cassie'yi tebrik ediyorum her zaman kitaplarına farklı perspektifler getirmeyi başardığı için.

James Herondale: Görünüş olarak Will'in kopyası olan Jamie annesinden gelen iblis efendisi kanı nedeniyle kehribar rengi gözlere sahip olan James'in bir sebepten ötürü asıl kişiliğini göremiyoruz bu kitapta. Bu sebepten ötürü üzücü bir şekilde James'e beklediğim kadar ısınamadım. Fakat her şeye rağmen Will'e benzeyen ve hayatta en sevdiği şey kitap okumak olan bir başka Herondale ile daha tanışmış olmak harika bir duyguydu. Bilirsiniz, Herondale'ler her zaman drama queen olmalarıyla öne çıkarlar (bkz: Jace, Will, Kit) James'te ise diğer soydaşlarının aksine daha olgun ve ağırbaşlı bir hava görüyoruz ve bu açıdan farklı bir Herondale okumak gerçekten çok hoşuma gitti.

Lucie ve Matthew.
Lucie Herondale: Lucie bana birçok yandan Tessa'yı o kadar çok hatırlattı ki... Daha önce bundan bahsettim mi bilmiyorum fakat ben Tessa'yı sevmiyorum arkadaşlar... Fakat Lucie Tessa'nın tüm kötü yönlerinden sıyrılmış haliydi benim için; dik başlılığı, okuma ve yazma aşkı, cesurluğu, aile ve arkadaşlarına verdiği değer... Zaten görünüş olarak da Tessa'ya oldukça benziyor fakat karakter olarak da Tessa'nın tüm iyi yönlerini kendinde toplamıştı ve onu okumaya bayıldım.

Matthew Fairchild: Charlotte Fairchild ve Henry Branwell'in oğlu olan Matthew için size iki kelime söyleyeceğim; HAYATIMIN AŞKI. Arkadaşlar size Matthew'dan nasıl bahsetmem gerektiğini gerçekten bilmiyorum. James'in parabataisi olan Matthew'u Ghosts of the Shadow Market ve Gölge Avcısı Akademisi'nden Hikayeler'i okurken de çok sevmiştim fakat Chain of Gold'da kendisine tamamen kalbimi verdim. Cast Long Shadows adlı novellada okuduğumuz sırrın yükünü hala taşıyan Matthew'un bu vicdan azabından kurtulmak için alkol ve mizaha sığınması bana o kadar çok Will Herondale'i hatırlattı ki! Dışarıdan lakayt ve hiçbir şey umurunda değilmiş gibi görünen ama aslında çok derin ve hassas bir kişiliğe sahip olan sarı kedim benim. Diğer Gölge Avcıları'nın aksine sanata olan ilgisi ve modaya olan düşkünlüğüyle ise kalbimdeki yerini perçinlemiş oldu. Hani James drama queen değil demiştim ya, Matthew onun eksikliğini fazlasıyla kapatıyor işte... Bir kez daha drama queen bir karakterle gönlümü çalmayı başardı Cassie. Bu hikayede hiç beklemediğim kadar sevdiğim bir karakter oldu Matthew Fairchild. Benim gizli bilge ve kırılgan bebeğim :( ♥♥♥

Thomas ve Christopher. (Maalesef ki Christopher'ın Charlie Bowater
tarafından çizilmiş bir portresi yok :( )
Thomas Lightwood: Sophie ve Gideon Lightwood'un oğlu, çocukluğunda oldukça cılız ve küçük olan fakat sonradan 1.95 boyunda heyula gibi birine dönüşse de içinde minnoş bir kedi saklı olan Tom... Kitapta diğer dört karakter kadar yer tutmuyor olsa da şu ana kadar bahsettiğim dört karakter arasında en candan ve sıcakkanlı olan kişi Thomas. O kadar iyi bir kalbi var ki, az görünmesine rağmen okurken size kendini fazlasıyla sevdirmeyi başarıyor. Gelecek kitaplarda bu karakteri çok daha fazla görmek için sabırsızlanıyorum!

Christopher Lightwood: Cecily ve Gabriel Lightwood'un oğlu olan Christopher veya Kit, hayalperest, yenilikçi, genelde kendi dünyasında takılan ve bilim düşkünü birisi. Tüm bunlardan ötürüyse Henry ile muazzam anlaşıyor ve onun laboratuvarında vakit geçirmeye de bayılıyor. Cassie'nin sıra dışı Gölge Avcılarını ele almasına bayılıyorum. En değer verilen özelliğin güçlü ve yenilmez bir savaşçı olmak olduğu Gölge Avcıları'nın arasında zihniyle ve akıl almaz fikirleriyle öne çıkan Henry ve Christopher gibi karakterlerin varlığı okuma zevkini oldukça arttıran bir unsur bana göre. Ayrıca Christopher'ın dalgın halleri kitap boyunca beni öyle eğlendirdi ki! Gelecek kitaplarda bu çılgın bilim adamımızı da daha fazla okumak eminim ki harika bir deneyim olacak.

Anna ve Alastair.
Anna Lightwood: Cecily ve Gabriel Lightwood'un kızı olan Anna belki de kitaptaki en ilginç karaktere sahip kişi. 1903 gibi bir tarihte genderqueer bir lezbiyen olarak açık bir şekilde cinsel kimliğini dile getirmesi ve buna uygun yaşaması harika bir örnek oluyor okuyuculara. Cassie'nin farklı cinsel yönelim ve kimliklerden bahsetmeyi çok iyi başarmasını takdir ediyorum her zaman, farkındalık yaratmak çok önemli böyle konularda. Anna da muazzam karizmatik bir karakter, etkileyemeyeceği canlı yok diyebiliriz. Ayrıca kendisi iflah olmaz bir gönül avcısı! Geçmiş deneyimlerinden küçük bir kesit okumuş olmamıza rağmen o kadarını okumuş olmak bile beni çok eğlendirdi. Anna'nın harika moda anlayışı, mizah yeteneği ve stratejist yönünü okumak oldukça zevkliydi. Umarım ki bir sonraki kitaplarda çooook daha fazla yer alır bu karakter çünkü ben Anna'ya ba-yıl-dım! Ayrıca kitabın sonunda bazı şeyleri sorgulayan tek karakter olması da gözümden kaçmadı, yürü be Anna, çöz şu arapsaçına dönen olayları!

Alastair Carstairs: Cordelia'nın abisi olan Alastair'i eğer daha önceden yayınlanmış Nothing But Shadows ve Cast Long Shadows isimli novellaları okumuşsanız sevmemeniz normal. Fakat size şunu söylemek istiyorum, bu kitaba Alastair'i sevmeyerek başlasanız dahi kitabın sonunda ona karşı görüşlerinizin değişeceğine eminim. Bu iki hikayede Alastair'i zorba bir insan olarak görürken Chain of Gold bize Alastair'in gizli kalmış ve aslında kırılgan olan yanlarının olduğunu da gösteriyor. Ailesi için yaptığı fedakarlıkları ve kardeşi Cordelia'ya olan -pek dışa vurmasa da- sevgisini de unutmayalım. Bence bu kitapta en çok gelişen ve dönüşen karakterdi kendisi ve Alastair Carstairs'ten fazlasıyla hoşlandığım için çok mutluyum.

Jesse ve Grace.
Jesse Blackthorn: Tatiana ve Rupert Blackthorn'un oğlu Jesse aslında 17 yaşındayken ölüyor. Gölge Avcısı rünlerinden ilkinin vücuduna işlenmesi sonucu oldukça zayıf bir vücudu olan Jesse bunu kaldıramadığı için hayata gözlerini yumuyor maalesef ki. Peki bu kitapta nasıl var diyorsunuz muhtemelen, işte karşınızda hayalet Jesse Blackthorn! Bazı sebeplerden ötürü ruhu bu dünyada kalan Jesse'yi genelde Lucie ile iletişimi vasıtasıyla okuyoruz. Kitaba başlamadan önce Jesse ile ilgili pek bir düşüncem yoktu ve ona karşı nötr hissediyordum ve kitabı bitirdikten sonra da Jesse'ye karşı muazzam bir sevgi duyduğumu söyleyemem. Okuması zevkli ve gizemli bir karakterdi ve var olması kesinlikle kitabın olay örgüsü için gerekliydi ama henüz Jesse'yi tam anlamıyla tanıyabilmiş değiliz ilk kitapta. Yardımsever ve mizahi bir yönü olduğu için Jesse'yi sevdim fakat onun hakkındaki düşüncelerimin tam olarak oturması için için ikinci kitabı beklemem gerekiyor. Yine de kendisi bu kitaptaki en sevdiğim Blackthorn oldu, orası kesin zaten...

Grace Blackthorn: Tatiana Blackthorn'un evlatlık edindiği ve asıl soyadı Cartwright olan Grace hakkında size ne söylesem spoiler olur diye susmak zorundayım. Tam bir femme fatale olan, büyüleyici güzellikteki Grace bizim biricik James'imizin delicesine aşık olduğu kız. Ben kitapta bu kızın olduğu yerleri okurken sürekli dişlerimi sıkıp durdum çünkü daha kitabı okumaya başlamadan önce bile Grace'ten nefret ediyordum zaten. (Bane Günlükleri'ndeki Geceyarısı Mirasçısı isimli hikayeden ötürü) Bu kitapla da nefretim iyice artmış oldu. Yaptığı şeyler ve olduğu kişinin kendine göre açıklaması ve bahaneleri var tabii ki, empati de yapabiliyorum onunla bazı konularda fakat bu yaptığı hiçbir şeyi doğrulamıyor ve onu haklı çıkarmıyor benim gözümde. Yolmak istiyorum bu kızı fena bir şekilde.

Kitapla ilgili bayıldığım bir diğer şeyse karakterler arasındaki ilişkilerin ele alınışı oldu. James & Lucie ve Cordelia & Alastair arasındaki kardeşlik ilişkisi birbirinden tamamen farklı iki ilişki olmasına rağmen ikisi de farklı açılardan o kadar harikaydı ki okurken bolca duygulandım. Cordelia ve Lucie arasındaki muazzam arkadaşlık ilişkisine diyecek sözüm yok zaten, Lucie Cordelia'yı o kadar çok seviyor ki onu eğlendirmek için Beautiful Cordelia isimli bir macera kitabı yazıyor düşünebiliyor musunuz?! James ve Matthew arasındaki parabatai ilişkisine ise bayıldım, bu kadar farklı iki karakterin birbirini bu kadar iyi anlaması harika şekilde yansıtılmıştı. Her ne kadar bu ikiliyi çok okuyamamış olsak da Cordelia ve James arasında yaşanan her şey de ilgimi fazlasıyla çekti. Cordelia'nın James'i her gördüğünde küçük bir çocuk gibi saçmalaması ve ne yapacağını bilememesi o kadar tatlıydı ki... Team Jordelia forever.

The Merry Thieves ♥
Bir diğer sevdiğim ilişki ise James, Matthew, Christopher ve Thomas yani nam-ı diğer The Merry Thieves arasındaki ilişkiydi. Aman Allah'ım, bu dörtlüyü okumak o kadar keyifliydi ki! Şu ana kadar Gölge Avcıları serilerinin hepsinde büyük arkadaş grupları gördük fakat hiçbirinin dinamiği bu dörtlü kadar harika değildi. Hatta genelde Gölge Avcıları kitabında karakterlerin yalnızca parabatai olduğu kişilerle yakın arkadaşlıklarını okuruz. Fakat bu arkadaş grubunda herkes o kadar birbirine bağlı ve herkes bir şekilde birbirini o kadar iyi tamamlıyor ki sanki hepsi birbirinin parabataisi gibi.Okurken aralarındaki ilişkiye imrenmemek elde değil, bayıldım bu gruba!

Öte yandan Chain of Gold'da Cehennem Makineleri serisindeki sevgili karakterlerimizi ebeveyn olarak okumak çok güzel bir duyguydu. Özellikle Will'in babalığını okumak beni neşeyle doldurdu, her haline bayılıyorum William Owen Herondale!!! Jem'in Sessiz Kardeş olarak Herondale ailesinin aile hekimi gibi davranmasını okumak ise o kadar sevimliydi ve aynı zamanda o kadar üzücüydü ki. Benim minik tatlı Jem'im neler çekti Sessiz Kardeş olduğu dönemlerde ah ah :(

Kitabın ilk baskısına özel olarak eklenmiş olan Fairy Tale of London isimli bir Wessa hikayesi var kitabın sonunda. Wessa'nın düğün gününü anlatan bu hikayeyi okumak beni o kadar duygulandırdı ki... Her ne kadar Tessa'yı sevmesem de Wessa'nın uyumlu bir çift olduğunu inkar edemem ben bile. Ayrıca Will'i tekrar 19 yaşındaki haliyle okuma şansına erişmek harika bir deneyimdi. Umarım bir sonraki kitaplarda da Wessa'nın genç hallerine dair hikayeler sunar bize Cassie çünkü evliliklerinin ilk yıllarını gerçekten çok merak ediyorum ve Will Herondale içeren her şeyi okumaya dünden razıyım :D

Şimdi ufak spoiler'lı küçük bir bölüme geçiyorum shiplediğim kişiler hakkında. Bu kısım kitabın konusu hakkında spoiler içermeyecek fakat karakterler arasındaki ilişkiler hakkında minik temenniler içeriyor olacak.

I live for #thomastair!!! Aman Allah'ım, ben bu ikilinin enerjisini bu kadar seveceğimi hiiiiiiiiiiiiç düşünmemiştim! Cassie lütfen bize ve bu karakterlere hak ettiğimizi ver ve ikinci kitapta Thomastair okumamızı sağla! Bir diğer shipim ise, her ne kadar olması bana göre imkansız olsa da, Matthew ve Lucie... Cast Long Shadows'u okuduğumdan beri amansızca bu ikiliyi shipleiyorum ve bu kitapta da shiplemekte haksız olmadığımı gördüm bazı olaylar sonucunda. Matthew'un Lucie'ye karşı hassas davranışları kalbimi öyle bir sevgiyle doldurdu ki... Siz birlikte olmayacaksınız bundan eminim fakat olsanız harika olurdu Fairondale... 

-spoiler bitti-

Kısacası (ne kadar da kısa tuttun cidden Naz :D) Chain of Gold olay örgüsüyle beklediğim seviyeye ulaşamamış olsa da karakter derinlikleri ve ele aldığı ilişkilerin işlenişi bakımından kalbimi çok fena fethetti. Bilirsiniz ki her Cassie kitabı sizi hem mutluluğun zirvesine çıkarır hem hüzün yağmurlarında yıkar hem de sinir krizlerine sürükler. Chain of Gold da böyle bir kitaptı işte. Kitap boyunca senelerdir beklediğim bu karakterlere kavuşmanın mutluluğunun yanında karakterlerin yaşadığı şeyler yüzünden o kadar üzülüp sinirlendim ki kitap bittiğinde kitaba sarılmakla kitabı fırlatmak arasında kalmıştım. Şimdiden kendinizi hazırlayın Cassandra okurları, Chain of Gold sizin için duygu dolu bir hız treni olacak...

Sonuç olarak Chain of Gold'a bayıldım ve bir sonraki kitap Chain of Iron'un çıkması için Mart 2021'i nasıl bekleyeceğim hakkında hiçbir fikrim yok. İlk okuyuşumu sindirdikten bir süre sonra kesinlikle tekrar okuyacağım Chain of Gold'u.

Çoğu insan Cassie'nin Gölge Avcıları hakkında yazmayı bırakmasını ve artık bu kadar kitabın yeterli olduğunu söylese de ben sonsuza dek bu görüşün aksini savunmaya devam edeceğim. Lütfen sürekli bu dünyayla ilgili şeyler yaz ve bizi muazzam karakterlerinle tanıştırmaya devam et Cassie!

Bu uzun yorumun tamamını okuduysanız size teşekkür ediyorum (bir yandan da sizi tebrik ediyorum tabii ki sfdfsdfa). Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın!


We were all very brave then. I wonder sometimes if it is easier to be brave when one is young, before one knows truly how much there is to lose.


We do not get to choose when in our lives we feel pain. It comes when it comes, and we try to remember, even though we cannot imagine a day when it will release its hold on us, that all pain fades. All misery passes. Humanity is drawn to light, not darkness.


We can always pick up a book and read it anew. Stories offer a thousand fresh starts.


That's everyone's dream, isn't it, really? Instead of many who give you little pieces of themselves-one who gives you everything.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder