31 Ocak 2015 Cumartesi

Titan'ın Laneti - Rick Riordan / Yorum


Yunan tanrılarının ve melezlerin dünyası çok büyük bir savaşa hazırlanıyor. Bu savaş her şeyi yakıp yıkacak, geri dönülmesi olanaksız sonuçlar doğuracak bir savaş olabilir! Percy'nin şimdi kendisi gibi güçlü dostlarına ihtiyacı var, yeni tanıştığı gizemli melez kardeşler ona destek mi olacaklar köstek mi?

Titanların efendisi Kronos en büyük tuzağını kurdu, tanrıları ve melezleri bekliyor! Serinin bu üçüncü kitabında Percy bugüne kadarki en korkunç gerçekle yüzleşiyor: Titanın Laneti. Bu lanete sadece çok güçlüler karşı koyabilirler, peki Percy bunu başarabilecek mi?


Sayfa Sayısı: 306
Baskı Yılı: 2009
Yayınevi: Dogan ve Egmont Yayıncılık
Orijinal Adı: The Titan's Curse
Seri Adı: Percy Jackson ve Olimposlular
Seri Sırası: 3 / 5
Goodreads Puanı: 4.30 / 5





______________________________________________________


Merhabaa.Yine bir kitap yorumuyla karşınızdayım.Bir önceki yorumum da Canavarlar Denizi'ydi fark ettiyseniz.Hazır elime geçmişken üçüncü kitabı da okudum ve şu an içim yanıyor.Çünkü elimde okuyacak PJO kitabı kalmadı :(( Delilik edip seriyi tamamen almadığım için kafamı duvarlara vuruyorum şu an.Neyse uzatmadan kitabın konusunu özetleyeyim.

- ikinci kitabı okumayanlar için spoiler içerir


Canavarlar Denizi'ne yolculuktan sonra melezlerin dünyası karışır.Her ne kadar kamp eski haline yavaş yavaş dönse de Kronos'un ordusu da güçlenmektedir.Her yerde olan canavarları saymıyorum bile.

Gizli göreve çıkmış olan Kıvırcık iki yeni melez bulur; Bianca di Angelo ve Nico di Angelo.Bu melezlerin kaldığı okulda ise çok güçlü bir canavar vardır.Percy,Annabeth ve Thalia Kıvırcık'a yardım için gider.Savaşırlarken hiç beklenmeyen misafirler onlara yardım eder;Tanrıça Artemis ve Avcıları.Annabeth canavarı öldürmek için ona saldırır fakat canavar ortadan kaybolunca Annabeth'i de beraberinde götürür.

Melez Kampı'na perişan halde ve Annabeth'siz dönen melezler Annabeth'i bulmak için göreve çıkmak isterler.Tanrıça Artemis de uyanışta olan çok güçlü bir canavarı avlamak için göreve çıkar.Fakat Artemis pusuya düşürülür.Annabeth de kayıptır.Artemis'in avcılarından bir grup ve Thalie ile Kıvırcık göreve giderler.Evet,Percy'siz.Tabii ki Percy duramaz ve bir şekilde grubun peşine takılır.Onları öldürmek isteyen canavarlardan Percy sayesinde kurtulunca grup mecburen Percy'yi de aralarına alır.5 kişilik grup Annabeth ve Artemis'i ararken macera dolu anlar yaşayacaklardır.

-spoiler sonu

Yine bir Percy Jackson kitabı ve yine kitaba bayılan bir Naz.Evet bu seriyi henüz tam okumamış olabilirim ama şimdiden büyük bir hayranı olduğum kesin.Bir kere karakterleri çok seviyorum.Percy'yi neden sevdiğimi anlatmama gerek yok.Annabeth,her ne kadar bu kitapta çok yeri olmasa da, müthiş zekası ve sivri dilliliği yüzünden kalbimde taht kurmuş halde. Kıvırcık desen o şapşal ama sevimli halleri yüzünden hayranım ona.Her kitapta yeni karakterlerle tanışıyoruz ve hepsini de seviyorum.Örneğin bu kitapta tanıştığımız Zoë,Bianca,Nico'yu da çok sevdim.Zoë ve Bianca her ne kadar başta soğuk olsa da okudukça çok sevdim onları.Nico ise zaten o kadar meraklı ve çocuksu ki sempati duymamak elde değil.



Kitap ilk iki kitap gibi akıcıydı.Aksiyonu oldukça boldu.Ayrıca karakterler git gide büyüdüğü için daha zevk alıyorum okurken.Mesela Percy bu kitapta 14 yaşında,yani benim yaşıma oldukça yakın.O yüzden daha olgun ve mantıklı bir şekilde davranıyor ve bu karakterleri daha iyi anlayıp onlara daha çok bağlanmamızı sağlıyor.


En az ilk iki kitap kadar sevdim Titan'ın Laneti'ni.Biraz daha detaylı bir yoruma girmek isterdim fakat spoiler vermekten korkuyorum.Çünkü ben bu seriyle ilgili o kadar çok spoiler yedim ki size de aynısı olsun istemem.

Hala PJO serisine başlamadıysanız,hemen başlamanızı öneririm.Benim gibi çok geçe bırakmayın,sonra kafanızı duvarlara vurursunuz :D Maalesef elimde serinin diğer kitapları olmadığı için acıdan kıvranıyorum şu an :D Umarım kısa sürede alıp okuyabilirim çünkü çok merak ediyorum.












Canavarlar Denizi - Rick Riordan / Yorum

Percy'nin tuhaf macerası devam ediyor!Bu sene geçen seneye oranla epey sakin geçmişti,meydana bir tane bile canavar çıkmamıştı.Fakat bir yakan top oyunu her şeyi altüst etmeye yetti.Serinin bu ikinci kitabında Melez Kampı'nın sihirli sınırının zayıflaması herkesi dehşete düşürüyor,birisi çok zalim bir planı uygulamaya koydu bile.Percy ve melez arkadaşları bu işe el atmazlarsa yarı tanrıların bu güzel sığınağı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya! 

Canavarlar Denizi'ne uzun bir yolculuk ve büyük aile sırları Percy'nin hayatını cehenneme çevirecek.Bir Yunan tanrısının oğlu olmak bir şeref mi yoksa bela nu,işte bu kitapta belli olacak.


Sayfa Sayısı: 282

Baskı Yılı: 2009
Yayınevi: Doğan ve Egmont Yayıncılık
Orijinal Adı: The Sea of Monsters
Seri Adı: Percy Jackson ve Olimposlular
Seri Sıralaması: 2 / 5 
Goodreads Puanı: 4.20 / 5


_______________________________________________________

Merhabaa!Nasılsınıız,neler yapıyorsunuz?Umarım tatiliniz iyi geçiyordur. Benim tatilim her zamanki gibi sıradan geçse de en azından kitap okuyabildiğim ve bool bol uyuyabildiğim için çok mutluyum ^_^ Bu yazıda da size Canavarlar Denizi'nin yorumunu yapacağıım.

Şimşek Hırsızı'na bayılmıştım,Canavarlar Denizi'ne ise AŞIK OLDUM!Bu seri git gide iyi oluyor.İlk kitapta Percy biraz çekingen ve çocuksuydu doğal olarak.Yani size biri gelip pat diye ''Sen melezsin,hadi Melez Kampı'na gidiyoruz.'' dese siz de çekingen olursunuz.Zaten 12 yaşında olmasının verdiği çocuksuluğu kesinlikle yadırgamıyorum.Fakat bu kitapta Percy bir yaş daha büyümüştü ve şu alengirli melez işlerine az çok alışmıştı o yüzden daha bir keyif alarak okudum ben.

Kısaca konusundan bahsedeyim.Percy bir okul yılını kazasız belasız atlatmıştır,neredeyse yani.Hatta okulda bir arkadaş edinmiştir;herkesin dışlayıp dalga geçtiği Tyson.Okulun son gününde seneyi bitirmiş olmasının sevincini yaşarken olaylar birden karışır.Beden eğitimi dersinde yakan top oynarlarken Percy oynadığı kişilerin öğrenci olmadığını,hatta insan olmadığını fark eder.Onlar canavarlardır ve amaçları Percy'yi öldürmektir.Percy hem kendini hem de Tyson'ı korumaya çalışırken Annabeth çıkagelir ve onları okuldan uzaklaştırır.

Annabeth acilen Melez Kampı'na gitmeleri gerektiğini söyler.Percy,Annabeth ve mecburen Tyson beraberce Melez Kampı'na giderler.Fakat gittiklerinde gördükleri manzara hiç hoş değildir.Melez Kampı'nın tepesindeki kampı koruyan Thalia'nın ağacı zehirlenmiştir ve artık Melez Kampı'nı dış tehditlere karşı korumuyordur.Bunu fırsat bilen canavarlar ise Melez Kampı'na saldırmışlardır.Neyse ki bir şekilde canavarları yenmeyi başaran melezler artık çok büyük bir tehlikededir.


Percy'nin gördüğü rüyalardan Kıvırcık'ın da tehlikede olduğu anlaşılır.Percy,Annabeth ve Tyson Kıvırcık'ı ve Melez Kampı'nı kurtarmak için tehlikelerle dolu yeni bir maceraya atılırlar.

Dediğim gibi,ben kitaba resmen aşık oldum.Karakterler bu kitapta daha olgunlaşmışlardı.Zaten Percy'ye bayılıyorum,pratik zekalı,arkadaşlarını korumak için her şeyi yapan,cesur ve tabii ki esprili bir karaktere bayılmamak elde değil.Bu kitapta Percy çekingenliğini üstünden atmış ve daha atılgan ve cesur bir karaktere dönüşmüş.Hele sonlara doğru her ne kadar Clarisse onu sevmese de onun için yaptığı fedakarlık muhteşemdi.

Annabeth ve Kıvırcık aynılar.Tabii ki onlar da büyümüş.Annabeth ilk kitaptaki gibi mantıklı,zeki ve cesur.Kıvırcık ise aynı Kıvırcık.Şapşal ama dostlarına ölümüne bağlı.Yeni bir karakterimiz var bu kitapta;Tyson.Ben Tyson'a bayıldım.O saf halleri falan çok hoşuma gitti.Percy'yi korumak için çırpınması ise çok tatlıydı.

İlk kitabı da her ne kadar bayılarak okusam da Canavarlar Denizi benim daha çok beğendiğim bir kitap oldu.Zaten tek oturuşta bitti,incecik bir şey.Hatta okurken keşke daha uzun olsa dedim.Tadı damağınızda kalıyor bitirdikten sonra.



PJO serisi genel olarak çok eğlenceli,akıcı ve güzel bir seri.Hala başlamadıysanız kesinlikle kısa sürede başlamanızı öneririm.Belki çocuk kitabı diye düşünebilirsiniz fakat kesinlikle yanılıyorsunuz.Her yaştan okurun eğlenerek ve dersler çıkararak okuyacağı bir seri bu.Hem de serideki karakterler kitaplar ilerledikçe yaşınıza yaklaştığı için olgunlaşıyorlar ve onların büyümelerini okumak muhteşem bir şey.Çok severek okuyacağınızı düşünüyorum.



28 Ocak 2015 Çarşamba

Dört (Bir Uyumsuz Koleksiyon Kitabı) - Veronica Roth / Yorum


Tek bir seçim onu geçmişinden kurtaracak, tek bir seçim onu geleceğine kavuşturacak, tek bir seçim tehlikeleri açığa çıkaracak, tek bir seçim onu sonsuza dek değiştirecek, tek bir seçim onu özgürleştirecek.

Veronica Roth, dünya çapında çok satan Uyumsuz serisine, okurların çok sevdiği Tobias'ın, yani Dört adlı karakterin gözünden yeni bir kitap ekliyor. Transfer, Çömez, Oğul ve Hain başlıklarından oluşan dört hikâyeye ek olarak Tobias'ınTris'le yaşadığı çok özel anların kayıtlarını da içeren Dört, Tobias'ın geçmişine ve kalbinden geçenlere dair heyecan verici ipuçları barındırıyor.

Efsanevi Uyumsuz üçlemesinin başlangıcına tanık olmaya hazır mısınız?
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 280

Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Artemis Yayınları

Orijinal Adı: Four : A Divergent Story Collection
Seri Adı: Divergent (Novellalar toplamı)
Seri Sırası: 0.1 - 0.4 / 3
Goodreads Puanı: 4.23 / 5

_____________________________________________

Şu an mutluluktan ağlayabilirim!Favori serim olan Uyumsuz'un novellalarının oluşturduğu Dört'ü okumak nasıl mutlu etti beni ANLAYAMAZSINIZ.Ahh,Dört seni o kadar çok özlemişim kii.Çok ama çok seviyorum bu seriyi ya.Veronica'nın yarattığı dünyaya ve karakterlere bayılıyorum.Her ne kadar kitabı Dört için okuyanlardan olmasam da (aslına bakarsanız koyu bir Tris fanıyım) bu kitabı okumak fena sevindirdi beni.

Kitabı,söylememe bile gerek yok ama,Dört'ün bakış açısından okuyoruz.Kitapta dört ana bölüm var; Transfer,Çömez,Oğul,Hain.Transfer'de Dört'ün seçim gününe kadar olan hayatını okuyoruz.Tabi çok detaylı değil.Çoğunluk seçim gününden önceki birkaç günü kapsıyor.Bu günler içerisinde elbette adaylık testi bölümü de var.Yani Dört'ün testini çok detaylı olmasa da öğrenebiliyoruz.
Çömez'de ise Dört'ün çömezlik günlerini okuyoruz.Çömezlik günlerinde Fedakarlık'tan geldiği herkesçe bilinmese de Dört kendini topluluğundan soyutlamış bir biçimde yaşamaya çalışıyor.Fakat dövüşlerde ve simülasyon testlerinde elde ettiği başarı ona bu imkanı vermiyor.Yeni dostlar ve düşmanlar ediniyor.Ayrıca bu bölümde ismini nasıl elde ettiğini de detaylıca öğreniyoruz.Oğul'da çömezlik dönemini bitiren Dört için Cesurluk'taki yapacağı görevi seçmeye çalışmasını okuyoruz.Son ana bölüm olan Hain'de ise eğitmen olan Dört'ün çömezlerle,topluluklarla ve kendiyle ilgili değişen ve değişmekte olan düşüncelerini okuyoruz.Ayrıca bu bölümde Tris de kitaba dahil oluyor.Uyumsuz'da yaşanan bir çok olayı Dört'ün gözünden okuyoruz.

Bu dört ana bölüm dışında kalan ve Uyumsuz'dan bölümleri içeren üç kısa bölüm var; ''İlk Atlayan - Tris!'' , ''Dikkatli Ol,Tris.'' ve ''İyi Görünüyorsun,Tris.''.Dediğim gibi,bu bölümlerde Uyumsuz'da olan sahneleri Dört'ün bakış açısından okuyoruz.


Kitap Dört'ü daha iyi tanımamızı sağlıyor.Babasıyla olan ilişkilerini tam anlamıyla öğrenmek beni çok sevindirdi.Marcus'tan iyice nefret ettim.Ayrıca Uyumsuz'daki olayları Dört'ün gözünden okumak ve Tris ile ilgili düşüncelerini öğrenmek benim çok hoşuma gitti.Aralarında geçen bazı diyalogları daha iyi oturtabildim kafamda.


Dört'ün korkularıyla nasıl yüzleştiği ve çömezlik dönemi Uyumsuz'u okuduğumdan beri en merak ettiğim şeylerden biriydi.Kitap sayesinde bu meraklarım da giderilmiş oldu.Ayrıca kitapta Tris'in bilmediği şeyleri Dört sayesinde öğrenebiliyoruz,ya da Tris'in daha Cesurluk'a katılmadığı zamanlardaki olayları Dört sayesinde öğrenmemiz Uyumsuz'daki olayları kafamızda daha mantıklı bir şekilde oluşturmamızı sağlıyor.

Kitap çok ama çok akıcı.Özellikle benim gibi Uyumsuz dünyasının hayranıysanız okumanızın çok kısa süreceğinden eminim.Tris ve Dört arasındaki bazı diyalogların farklılığı dikkatimi çekse de yine de o kadar büyük pürüzler değil bunlar :D





Uyumsuz serisini,o berbat sonuna rağmen,çook seviyorum.Serinin geçtiği dünyayı çok özlemiştim,Dört sağolsun özlemimi giderme konusunda yardımcı oldu bana.Kitaba bayıldığımı belirtmeye bile gerek duymuyorum.Ah Veronica,seni çook seviyorum.  

Eğer ki Uyumsuz'u okuduysanız Dört'ü okumakta hiç gecikmeyin,koşun alın hemen.Eğer ki daha Uyumsuz'u okumadıysanız hemen gidip 4 kitabı birlikte alın ve durmadan art arda okuyun.Bayılacağınızdan şüphem yok!

SON OLARAK




Telepati - Leonardo Patrignani / Yorum


Ya bu hayat çok sayıda ihtimalden sadece biriyse?

Alex ve Jenny on altı yaşında iki gençtir. Alex Milano'da, Jenny ise Melbourne'da yaşamaktadır. Son dört yıl boyunca zaman zaman birbirlerini bilinçlerini kaybettikleri anlarda, hiçbir uyarı vermeden gerçekleşen telepatik iletişimleri sırasında görmüşlerdir.
Bu telepatik nöbetlerin birinde buluşmak üzere sözleşen iki genç, aynı gün aynı yerde durmasına rağmen birbirini göremez. Bu, şaşırtıcı bir keşif yapmalarını sağlar: Farklı boyutlarda yaşamaktadırlar. Jenny'nin evreninde Alex bambaşka biridir. Alex'in evreninde ise Jenny altı yaşında ölmüştür. Onlar birbirlerini bulmaya çalışırken Çoklu Evren patlayıp yok olmanın eşiğine gelmiştir ama Jenny ve Alex'in kesinlikle buluşması gerekmektedir çünkü Dünya'nın geleceği buna bağlıdır. Yaklaşmakta olan kaderi yalnızca aşkları değiştirebilecektir…

"Telepati birçok açıdan harika ve başarıyı Açlık Oyunları kadar hak ediyor. Sinematik içeriğe sahip bu eğlenceli kitabı bitirmek için kendinizle yarışacaksınız. Patrignani gençlik edebiyatına yeni bir soluk getirecek."
-Glenn Cooper-
(Tanıtım Bülteninden)




Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
YayıneviPegasus
Orijinal Adı: Multiversum
Seri Adı: Multiversum
Seri Sırası: 1/3
Goodreads Puanı: 3.61 / 5 


___________________________________________________

Merhabaa.Tatiliniz nasıl geçiyoor?Ya da tatilde olmayanları da düşünerek şöyle sorayım,günleriniz nasıl gidiyor?Benimkiler gayet iyi çünkü nihayet düzgün bir şekilde okuyabiliyorum.Okulun son haftalarında dünyadan bağlantım tamamen kesilmiş bir şekilde ders çalıştığımdan haliyle okumaya da vaktim yoktu,çok şükür ki atlattım o dönemleri ve eski hızıma kavuştum.Sizin de kafanızı doldurdum bunlarla pardon :D Neyse,şimdi size Telepati'nin yorumunu yapacağım efenim. Saygılar :D

Alex 12 yaşından beri sara nöbetleri tarzında nöbetler geçirmektedir.Bu kısım size normal gelebilir,herkesin yaşayabileceği bir şey sonuçta. Ama anormal olan Alex'in nöbetleri değil,nöbetleri esnasında görüp duydukları.Alex nöbetleri esnasında bir kız görüyor ama bu kızla net bir iletişimi yok. Ta ki bir gün kız ona adını söyleyene kadar.

Alex'in rüya kızının adı Jenny.Alex'in deli olduğunu düşünebilirsiniz ama deli değil,Jenny gerçekten var.Jenny de Alex'in geçirdiği tarzda nöbetler geçiriyor ve nöbetleri esnasında Alex'i görüyor.Nasıl oluyorsa ikisi de birbirleri hakkında adları dışında hiçbir şey bilmeseler de birbirlerinin var olduklarından eminler.

Yine bir nöbet esnasında Jenny,Alex'e Melbourne'da yaşadığını söyler.Bunu duyan Alex hemen hazırlık yapıp Melbourne'a gider.Jenny ile buluşmak için bir yer belirlerler.Vakit geldiğinde iki genç de o yere gider fakat birbirlerini göremezler.Olayın şokunu atlatmaya çalışan Alex en yakın arkadaşı Marco'yu arar.Marco'nun olay hakkında bir teorisi vardır;çoklu evren. Alex her ne kadar bunu mantıksız bulsa da daha sonradan Marco'nun anlattıklarıyla bu teori ona da mantıklı gelmeye başlar.

Alex ve Jenny'nin aklındaki büyük sorun çözülmüştür.Yani gerçek oldukları kanıtlanmıştır.Fakat ufak (!) bir sorun vardır,yaşadıkları evren farklıdır.Alex'in evreninde Jenny 6 yaşındayken ölmüştür.Jenny'nin evreninde ise Alex Jenny'yi tanımayan,bambaşka biridir.İki genç birbirine kavuşma planları yaparken aslında olayın sadece ikisini ilgilendirmediğini fark edecektir.Dünya'nın kaderi onların elindedir.



Pegasus Yayınları'nın sayfasında tanıtımını gördüğümde dikkatimi kapağıyla çekmişti Telepati.İsminden direk bilim kurgu olduğunu anlamıştım ve konusu da dikkatimi oldukça çekmişti.Çıktığında hemen sepete attım ve bir süre kitaplığımda beklettim.Keşke bekletmeseymişim diyorum çünkü kitabı gerçekten çok sevdim.

Bilim kurgunun en sevdiğim tür olduğunu blogumu takip ediyorsanız az çok biliyorsunuzdur.Kitapta anlatılan kurgusal dünya bilim kurgunun en iyi örneklerinden biriydi diyebilirim.Olayın geçtiği dünyaya tam anlamıyla bayıldım.Paralel evrenler her zaman ilgimi çekmiştir zaten ve yazarın bu konuyu biraz üstünkörü de olsa iyi ele aldığını düşünüyorum.

Karakterleri tanıtmak isterdim size fakat kitapta çok fazla özelliklerinden bahsedilmemiş karakterlerin.Size söyleyebileceğim tek şey iki karakterin de çok fazla kararlı ve korkusuz olduğu.İkisi de bir anda her şeylerini bırakıp tek başlarına dünyanın bir ucuna yolculuğa çıkabiliyorlar.Birbirlerini bulmak için yaptıkları şeyler ise saygı duyulacak cinsten.Fakat bu iki karakterin birbirlerini sadece nöbetleri esnasında görüp birbirlerine bu kadar bağlanmaları ve ailelerini ve daha birçok şeyi hiçe saymaları bana saçma geldi.


Kitabın temposu çok yüksek.Başından sonuna kadar hiç de düşmüyor bu tempo.İki karakter de sürekli nöbet geçirdiğinden ''Acaba şimdi hangi paralel evrene gidecekler?'' diye düşünüyorsunuz sürekli.Her evren bambaşka olayları sahneliyor ve bu benim çok hoşuma gitti.

Kitapta olaylar çok hızlı gelişiyor.Haliyle biraz kafam karıştı okurken.Ayrıca Çoklu Evren Teorisi biraz üstünkörü anlatılmıştı.Kitabın sonunda aklımda bir sürü soru işareti vardı.Büyük ihtimalle bu daha serinin ilk kitabı olduğundan öyledir ama yine de bu kadar soru işaretinin ve kafa karışıklığının olması normal mi bilemem tabii.

Kitabın sonu hakkında söyleyebileceğim tek şey,muhteşem olduğu.Olaylar iyice kızıştı derken bir olayla ''Oh güzel,rahatladım.'' moduna giriyorsunuz.Fakat sonraa,boom; yazar bombayı kucağınıza koyup kaçıyor ve siz bombanın patladığıyla kalıyorsunuz.Fena şaşırdım sonunda.Yazar müthiş bağlamıştı konuyu.

Kısacası eğer bilim kurgu severlerdenseniz bu kitaba da bir şans vermelisiniz.Sizi çok etkilemese de az da olsa kafanızı kurcalayacak ve size eğlenceli vakit geçirtecek bir kitap.







25 Ocak 2015 Pazar

Marslı - Andy Weir / Yorum


Goodreads okurlarına göre 2014'Ün En İyİ Bİlİmkurgu ROMANI! Altı gün önce, Mark Watney Mars'a ayak basan ilk insanlardan biriydi. Şimdi ise, orada ölmesi neredeyse kesin.

"Çok uzun zamandan beri okuduğum en iyi kitap. Zeki, eğlenceli ve gerilim dolu. Marslı, bir romandan isteyebileceğiniz her şeye sahip."
-Hugh Howey, Wool serisinin yazarı-

"Sürükleyici… Defoe'nun Robinson Crusoe'su sanki daha zeki biri tarafından yazılmış gibi."
-Larry Niven, Hugo, Nebula ve Locus ödüllü Halka Dünya romanının yazarı-

"Bu kitap tam da benim gibi okuyucuların seveceği türden."
-John Scalzi, Yaşlı Adamın Savaşı serisinin Hugo ve Locus ödüllü yazarı-

"Andy Weir'in yazdığı Marslı şimdiye kadar okuduğum en iyi bilimsel bilimkurgu romanı. Bu romanı -başka bir kitap hakkında hiç böyle bir şey söylemedim- edebi anlamda da elden bırakmak mümkün değil." 
-Dan Simmons, Hugo ödüllü Hyperion serisinin yazarı-


"Marslı aklımı başımdan aldı!"
-Ernest Cline, Başlat romanının yazarı-

"Aksiyon ve uzay macerasının kusursuz bir karışımı."
-Library Journal-
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 416
Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: İthaki Yayınları

Orijinal Adı: The Martian
Goodreads Puanı: 4.36/5


______________________________________



Merhabaaa,nasılsınıız?Ben çok iyiyim çünkü süper ötesi bir kitap bitirdim az önce.Evet bu kitap Marslı!!Hala kitabın etkisindeyim,umarım spoiler vermeden yorumlayabilirim kitabı.Öncelikle kitabı biraz özetleyerek başlayayım.
Mars'a keşif için gönderilen Ares 3 tayfasının işi başta istenilene çok uygun bir şekilde ilerlemektedir.Fakat işler Sol 6'ya (Mars'taki gün birimi Sol) gelince karışır.Gemi dışı faaliyet yapmak için Mars yüzeyine inen ekip tehlikeli bir fırtınayla karşı karşıya kalır.Ekipteki altı kişinin de güvende olması çok zordur.Gemiye neredeyse ulaşmak üzerelerken bir anten teli ekibin botanisti ve makine mühendisi olan Mark'ın kıyafetine saplanır,tabi vücuduna da girer.Fırtınanın etkisiyle savrulan Mark'ı ekip arkadaşları her ne kadar deneseler de bulamazlar ve öldüğünü düşünerek onu Mars'ta bırakıp Dünya'ya dönüş yolculuğuna çıkarlar.


Büyük bir şans eseri Mark ölmemiştir.Uyandığında ise onu kötü bir gerçek karşılayacaktır,koskoca bir gezegende tek başınadır.Dünya ile iletişim kurabileceği bir düzeneğe de sahip değildir.Sadece bu olsa iyi.Yiyeceği,suyu,havası,tahmin de edebileceğiniz gibi kısıtlı.Yani Mark koskocaman bir gezegende de olsa kapana kısılmış durumda.


Kurtulmak için şansı yok,NASA'nın onu fark etmesi ise çok düşük bir ihtimal.Bütün bu olumsuzluklara rağmen Mark umudunu ve espri yeteneğini hiç kaybetmiyor.Uğraşıp,didinip kendi şanslarını yaratıyor.Tabii bu şansları yaratmaya çalışırken neredeyse ölüme yaklaştığı dakikalar bile oluyor ama o gerçekten hiç ama hiç pes etmiyor.Çabası takdire şayan.

Kitap hakkında ne yorum yaparsam yapayım kesinlikle çok sönük kalacağının farkındayım çünkü kitap insanüstü bir zekayla yazılmış ve müthiş bir detaycılıkla kurgulanmış.Okurken ağzınızın açık kalmaması imkansız.

Bilim kurgu benim en sevdiğim tür diyebilirim fakat daha önce okuduğum hiçbir bilim kurgu bu kadar bilimsel değildi.Mutlaka üstünde kafa yorunca kitaptaki olayların açığını bulabilirdiniz ama Marslı,pufff.Okuduğum çoğu şeyi araştırdım,soruşturdum ve hepsi bir şekilde doğrulandı.Elbette bu kitapta da mantık hataları vardır fakat diğer bilim kurgu kitaplarının yanında bu hataların iğne ucu kadar kalacağından hiç şüphem yok.


Dediğim gibi,çooook bilimseldi.Çok çok çoookk hem de.Ama bu beni kesinlikle sıkmadı.Beni araştırmaya yönelten kitapları hep sevmişimdir.Marslı sayesinde bir sürü yeni bilgi öğrendim ve araştırdım.Belki de yavaş okumamın sebebi buydu.Kitabı 5 günde bitirdim,ki bu bana göre oldukça uzun bir süre.Çünkü kitap kalın bir kitap değil.Fakat oldukça fazla bilimsel bilgi barındırıyor ve okurken bilgileri sindirmek için yavaş okumak zorunda kalıyorsunuz.Bence bu kitabı daha keyifli bir hale getiriyor.

Şimdi karakterimiz Mark'a gelelim.Kendisi hayatımda okuduğum en en en zeki,en pozitif ve en harika espri yeteneğine sahip karakter olabilir.Böyle kaotik bir durumu nasıl bu kadar komik ve eğlenceli bir hale getirebilir bir karakter?Kitapta bazı yerlerde o kadar çok güldüm ki çevremdekiler tuhaf bakışlar attılar bana,olsun alıştım artık :D Zekiliğinden söz etmeye bile gerek duymuyorum,insan Mars'ta nasıl hayatta kalabilir ki bu kadar olumsuzluğa rağmen?Adam resmen kendi suyunu üretti,Mars'ı kolonileştirdi! Hatta Mars kamyoncusu bile oldu.Ahh Mark,alem adamsın gerçekten.



Ben Mark'ın yerinde olsaydım o kazadan kurtulduktan sonra Mars'ta tek başıma olduğumu anladığım anda kesinkes korkudan ölürdüm.Hadi diyelim korkudan ölmedim,kurtulabilmek için aklıma hiçbir şey gelmezdi ve bildiğim her şeyi unuturdum.Ayrıca aşırı karamsar ve beceriksiz bir insan olduğumdan aklıma bir şey gelde de onları ya olmaz diye yapmaz ya da yaparken ölürdüm.Yani her türlü ölürdüm :D O yüzden Mark'ın soğukkanlılığına ve çabalamak için içinde sürekli bir güç bulmasına hayran kaldım.

Sanırım filmi 25 Kasım'da çıkacak.Mark'ı Matt Damon canlandıracakmış.Bunu bilmeden önce bile nedense aklımda Mark olarak Matt Damon canlanmıştı.Diğer karakterler de hemen hemen aklımdakilerle uyuşuyor.Merak ediyorsanız filmin IMDB sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

Açıkçası filmin kitabı tam olarak yansıtacağını düşünmüyorum.Tabii ki o Mars ya da gemi atmosferini falan yaratırlar fakat kitap çoğunlukla Mark'ın düşüncelerinden oluşuyor.Bunları nasıl yansıtacaklar merakla bekliyorum.Bir an önce çıksın şu fiiilm *-*

Eğer bilim kurgu seviyorsanız bu kitabı mutlaka ve tereddüt etmeden alıp okumalısınız.Fakat hazır olun,eminim ki bu kitap hayatınızdaki en gerçekçi ve en bilimsel bilim kurgu kitabı olacak :D

20 Ocak 2015 Salı

Pabucumun Ajanı 2 - Asude / Yorum

Macera yandığı yerden devam ediyor!

Evet, o ateş hâlâ yanıyor ve kimse söndürmek istemiyor!

Tuna Üstüner'le yaşadığım delidolu, dengesiz, kavgalı, bir o kadar da tutku dolu aşkım bana yepyeni bir hayat bahşetmişti. Öncelik sırasında birinciliği kimseye kaptırmayan bu adamın kollarında, bakışlarının gölgesinde, sahiplenici varlığının esaretinde olmak müthişti. Yeni bir kimliğe sahip olmuş, Deniz Üstüner olmanın lüksüne varmıştım. Kurumsal Kasıntım beni kendi dünyasına almış ve benim dünyama girmişti. Her şey o kadar güzeldi ki, bir hayal gibi…

Ta ki o güne kadar!

Saklanan sırlar çözülüp, gizlenen yalanlar açığa çıkınca, o hayal dünyası da yıkıldı. Ama benim o enkazın altında kalmaya hiç niyetim yoktu. Peki, buz tutan bir kalbi yeniden ısıtabilir miydim? Belki bunu ben yapamazdım, ama kaçınılmaz olarak yeniden bir araya geldiğimizde, Tuna'nın kalbi bu savaşa tek başına girmek zorunda kalacaktı.

Bir yandan yaralı kalplerimizle biz, diğer yandan tatlı ve gizemli bir aşka yelken açan Yasemin ve Mert…

Kazanan aşk mı, ayrılık mı olacak?
Bildiğim tek şey, bu hikâyede herkes yanacak!
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 655

Baskı Yılı: 2014

Yayınevi: Ephesus Yayınları
Goodreads Puanı: 4.75 / 5

______________________________________________________________

Sınav haftası yüzünden elimde sürünen,çürüyen fakat müthiş bir kitap olan Pabucumun Ajanı 2 yorumuna hoş geldiniz efendim.Goodreads'teki başlama tarihim 3 Ocak olarak görünüyor,bitirme tarihim ise 19 Ocak.TAM TAMINA 16 GÜNDÜR BİR KİTABI OKUYORUM.

Asude'nin diline,yazım tarzına ve karakterlerine bayılıyorum.Her ne kadar bu kitapla birlikte sadece iki kitabını okumuş olsam da kesinlikle favori yazarlarım arasında kendisi.İlk kitabı oldukça beğenerek ve gülerek okumuştum,bunda da öyle olacağından emindim ve çıktığı anda kitabı aldım.Her ne kadar geç okumuş ve okuma sürem birazcık (!) uzun sürmüş olsa da kitaba kesinlikle bayıldıım!!

-ilk kitabı okumayanlar için spoiler içerir-

Kitap tam tamına ilkinin bittiği yerden başlıyor; Deniz ve Tuna'nın sıkışık Ankara trafiğinde tutkulu öpüşmesiyle!Yani buradan çiftimizin ilişkisinin iyi olduğunu anlayabilirsiniz.Keşke kitap boyunca böyle devam etse fakat Kurumsal Kasıntı'yla Geveze kızımız hiç tartışmadan durabilir mi?Hem de ne büyük tartışmalar.

Deniz'in bulaştığı mafya belası hala başında,nasıl kurtulacağını bilememekle birlikte konuyu Tuna'ya açmaktan da korkuyor çünkü onu kaybedeceğini düşünüyor.Deniz bu,işi kendi başına çözmeye çalışırken başına çok daha büyük çoraplar örüyor tabii ki. 

Tuna ise Deniz'e aşık olduğunu kendine hala itiraf edememiş durumda.Deniz'e karşı büyük bir çekim hissettiği aşikar ama ona aşık olduğunu düşünmüyor hala - ki bu kısımlar beni deli eden kısımlardı-.

Kitapta yeni bir çiftimiz var; Yasemin ve Mert.Allah'ııım nasıl tatlılar bir görseniz.Tabii Mert kendini ilk kitapta Yasemin'e Memur Murat olarak tanıttığı için onların da ilişkileri yalanlarla örülüyor.Kitapta gelişimini en merak ettiğim ilişki Mert ve Yaso'nun ilişkisi oldu çünkü biliyorsunuz bizim deli kız Deniz ve Uranüslü Tuna'nın ilişkisi aşırı inişli çıkışlı ve buna alıştık.Mert ve Yaso'nun ise daha sade ama çok sevimli bir ilişkisi var :D

Deniz başındaki mafyayla,evliliğini öğrenen annesiyle,Uranüslü kocasının cadı Belgin halasıyla ve Yaso'nun dertleriyle uğraşırken Tuna ise başındaki en büyük bela olan Deniz'le uğraşıyor.E tabi durum böyle olunca kitapta eğlence de eksik olmuyor.

-spoiler bitti

Kitaba BÜSBÜTÜNÜYLE bayıldım.Dediğim gibi,Asude'nin karakterlerine bayılıyorum zaten.Hele ki Deniz!!Öyle arkadaşım olsa kesinlikle sırtım yere gelmezdi :D Mert ve Yasemin zaten süper derecede sevimliler.Bunu söyleyince büyük ihtimalle linç edileceğim fakat Tuna'yı hiçbir zaman bayıla bayıla sevemedim ben :(( Tamam o bir Uranüslü,karizmasına kapılmamak elde değil fakat gereksiz yere çok fazla sert çıkışları var bence.

Kitaptaki olaylar o kadar hızlı ve şaşırtıcı gelişiyor ki elinizden bırakamıyorsunuz.Sınav haftasından birkaç gün önce başlama gafletine düştüm ve kitaptan,oldukça fazla ders çalışmama rağmen,2 günde 400 sayfa falan okudum.Daha sonra okumamak için kitabı sakladım resmen fakat bu aklımın kitaba gitmesine engel olamadı tabii.

Aslında serinin pek farklı bir hikayesi yok.Cool ve kalpsiz adam geveze ve tatlı kıza aşık olur ve olaylar gelişir tarzında bir çok kitap var ama yine de Asude'nin yazım dili kitabı öyle müthiş yapıyor ki her ne kadar aynı tür birçok kitap olsa da türlerinin arasından sıyrılıp kitabı kalbimizin en değerli köşesine oturtuyor.

Kitap,özellikle de Deniz&Tuna ilişkisi,çok inişli çıkışlı.Normalde bu kadar çok modu değişen kitaplar bana biraz banal gelir ama Asude'nin kitapları bana hiç öyle gelmiyor ve beni hiç sıkmıyor.Bu kitapta da ilk kitapta olduğu gibi oldukça fazla güldüm ve çok eğlendim,iniş çıkışlı ilişkilerinden bile baya zevk aldım.

-spoiler
Allah'ııım Deniz 'in isteme sahnesinde sancıdan ölse de doktora gitmemek için  direnmesi ve töreni tamamlamaya çalışmasında resmen kahkaha attım.Çok seviyorum bu çatlak kızı ya :D
-spoiler

Karakterleri çok seviyorum.Deniz'e bayılıyorum yani,aşırı tatlı,aşırı cadı,kusursuz değil ama onu gerçekçi ve müthiş kılan o.Tuna'yı bir türlü çok sevemediğimi söylemiştim.Bence ilk kitaptan beri aşırı gereksiz çıkışları ve hareketleri var. -spoiler Özellikle her kavga etmelerinden sonra Deniz'i kovması çok saçmaydı.Madem seviyorsun iki dakika dinle kızı değil mi ama. -spoiler Gerçi kitabın sonlarına doğru sevmeye başladım onu da çünkü normal insan moduna girebildi çok şükür :D Mert zaten ilk kitaptan beri çok sevdiğim bir karakter.Sevimli,şakacı,cool ama Tuna gibi gereksiz çıkışları yok.Yasemin gibi titiz ve Deniz kadar olmasa da cadı bir karakterle birleşince müthiş bir uyum yakalıyorlar.Yasemin'e cadı dediğime bakmayın,onu da çok seviyorum.Deniz'i mafya belasından kurtarmak için tüm önceliklerini geriye atıp sadece Deniz'le ilgilenmesi harikaydı.Keşke benim de Yaso ve Deniz gibi arkadaşlarım olsa :D

Kitapta Dikkat!Aşk Çıkabilir'e yer yer göndermeler yapılmıştı ve bu benim o kitabı da çok merak etmeme neden oldu.Kısa sürede onu da okumak istiyorum.Kitaba bayıldım,eğer ki tereddütleriniz varsa ve ilk kitabı okumadıysanız mutlaka okuyun.Ya da eğer ki ikinci kitap elinizdeyse ve okunacaklar listenizde altlardaysa hemencecik o kitabı üste çekin ve okuyun.Pişman olmayacaksınız!


17 Ocak 2015 Cumartesi

#Mim Sosyal Medya Tag


Ah biliyorum,bugün blogu mimlerle doldurdum ama o kadar birikmişler ki yapmadan duramadım vaktim varken :D (Aynı zamanda kitap da okuyamadım yoğunluktan bari açığı böyle kapatayım dedim :D ) Bu eğlenceli mime beni etiketleyen Buse'nin Kitaplığı'na çok teşekkür ederim ^_^

Facebook Sorusu: Herkesin sana okuman için baskı yaptığı bir kitap?
Genelde çevremdekilere ben baskı yaparak kitap okuttururum.Arkadaşlarımın çoğu Wattpad bağımlısı olduğu için genelde Wattpad'den kitaplar öneriyorlar bana.Basılı kitap olarak da Gamze (mime etiketleneceksin kaçarın yok :D ) Şahmelek'i okumam için baskı yapıyor bana.Baskı değil aslında ama biraz ısrarcı davranıyor diyelim :P

Tumblr Sorusu: Sen okuduktan sonra popüler olan bir kitap?
Labirent:Ölümcül Kaçış'ı okuduğumda daha yeni çıkmıştı ve ben okuduktan sonra bir anda popülaritesi arttı.Serinin tutulması muhteşem oldu bence çünkü,her ne kadar son kitap çok iyi olmasa da,elde ettiği başarıyı hak eden bir seri.

MySpace Sorusu: Beğenip beğenmediğini hatırlamadığın bir kitap?
Öyle bir kitap yok sanırım çünkü okuduğum kitaplar hakkında ne hissettiğimi hep hatırlarım.
Instagram Sorusu: Çok güzel olduğu için Instagram'a koymak istediğin kitap?
Marie Lu'dan Efsane veya Deha.BAYILIYORUM O SERİYEEE!!!

YouTube Sorusu: Filme çevrilmesini istediğin bir kitap?
Film uyarlamaları çoğunlukla kitapla tamamen alakasız şeyler olduğundan ön yargım olsa da Cehennem Makineleri Serisi'ni ve Keşke Senden Nefret Edebilseydim'i beyaz perdede izlemek isterdim açıkçası.

Goodreads Sorusu: Herkese önerdiğin bir kitap?
Genelde herkese seri öneriyorum.Efsane serisi,Ölümcül Oyuncaklar,Cehennem Makineleri,Labirent Serisi bunlardan birkaçı :D

Ben de Sonsuz Kitaplar Malikanesi'nden Gamze'yi,Part of the Book'u ve Kristal Kitap'ı mimliyorum ^_^ 

#Mim Smiley Mim



Çok eğlenceli bir mimle karşınızdayıım :D Bu mimde yukarıdaki resimden beş ifade seçip sizi nasıl anlattığını yazıyorsunuz. Beni mimleyen Athena'nın Güncesi'nden Ezgi'ye çok teşekkür edip hemen mime geçiyoruum :D 

2) Klişe aşk hikayeleri ve klişe karakterler okurken ben.
4) Desteklediğim çiftler en ufak bir diyalog bile kursa ben.
5) Konusu geçen bir kitabı ortamda sadece ben okuduğumdaki ifadem.
7) Yazarlar kitapların sonunu belirsiz ya da olabilecek en gıcık,en merak ettirici şekilde bitirdiklerinde ben.
12) Sevdiğim kitaplar veya seriler bitince ben (bunun katbekat fazlası acı çekiyorum tabii ki :((( )


Ben de Kitap Karavanı'ndan Selen'i (her zaman yaptığım gibi yani asdfgh),Sonsuz Kitaplar Malikanesi'nden Gamze'yi ve Buse'nin Kitaplığı'nı mimliyoruum :D


#Mim Şimdi Mevsimi




Merhabaaaaa!!Biliyorum,biliyorum blog baya boş kaldı bu aralar fakat sağlam bir gerekçem var; SINAV HAFTASI!!! Çok şükür ki bugün atlatabildim o lanet dönemi ve hemen bloga yazı girmeye karar verdim.E haliye bu yoğun dönemde kitap okuyamadığımdan ve mimler baya biriktiğinden işe bir mim yazısıyla başlamak istedim.Beni etiketleyen Kitap Keyfim'e ve 1 Kitap Meselesi'ne çok teşekkür ederim ^_^ 

1.Kışın okumalık favori bir kitabın var mı?

Her zaman her tür kitabı okuyabileceğim için bu soruya net bir cevap veremeyeceğim fakat Sarah Jio kitapları diyebilirim sanırım.Ne zaman Sarah Jio okusam içim ısınıyor,kitaplar mutluluk veriyor insana.Hem şu ana kadar okuduğum dört kitabının üçünü kışın okuduğum düşünülürse mantıklı bir cevap oldu sanırım :D



2. Kapağı mavi olan bir kitap?

Belki klasik olacak ama kitabı çok sevdiğimden Aynı Yıldızın Altında diyorum.

3. Yılbaşı ağacında yıldız olarak kullanabileceğin bir kitap?

Geçen sene içerisinde çok fazla çok beğendiğim kitap okudum fakat eğer ki seçmem gerekirse sanırım Labirent: Ölümcül Kaçış ya da Labirent: Alev Deneyleri derdim.Seriye bayıldığımdan ve iki kitabı da çok sevdiğimden kesin bir karar veremem üzgünüm :D

4. Kış tatili için mükemmel olan kurgusal bir dünya?

Kim yılbaşı tatilini Hogwarts'ta geçirmek istemez ki?!?!!Tabii ki de HP evreninde herhangi bir yerde bile olmaya can atsam da bu yer Hogwarts olsaydı,hele de kışın, tadından yenmezdi.




5. Birlikte kış tatiline gideceğin bir kitap karakteri?

Uyumsuz'dan Tris.Mevsimle alakası yok aslında.Onu o kadar çoooook seviyorum ki herhangi bir dönemde onunla tatile çıkmak için delirirdim :D

6. Bu sene için listende olan bir kitap?

Opps,çok fazla var.Ama yakın zamanda okuyacaklarım arasında Canavarlar Denizi ve Titan'ın Laneti kesinlikle var onu söyleyebilirim :D

7. Favori tatil içeceğin,atıştırmalığın ve filmin?

Şu sıralar sıcak çikolataya fena taktım,içeceğim sıcak çikolata olsun.Atıştırmalığım her türlü çikolata ve filmim de Eğer Yaşarsam olsun :D

Ben de yeni blog açmış olan çok yakın arkadaşım Sonsuz Kitaplar Malikanesi'nden Gamze'yi,Kitap Kurdunun Düşünceleri'nden Mercan'ı,Fuşyamsı Düşünceler'den Ayşenur'u ve Bin Tatlı Yıl'dan Sinem'i etiketliyorum ^_^





12 Ocak 2015 Pazartesi

KVBT 3. Tur 5. Gün | Uyurgezer Anılar - Kathleen Alcott / Ön Okuma




Aslında Uyurgezer Anılar turumuz dün sonlandı fakat sizinle ön okumayı paylaşmak istedik.Öyleyse kitabımızdan kısa birkaç bölüm okumaya ne dersiniz? O zaman sizi aşağıya alalım ^_^


 

10 Ocak 2015 Cumartesi

KVBT 3. Tur 3. Gün | Uyurgezer Anılar - Kathleen Alcott | Okumak İçin 5 Neden


Uyurgezer Anılar turumuzun 3. gününden herkese merhabaa!Bu yazıda sizinle kitabı okumak için 5 nedeni paylaşacağıım ^_^


1. Kitabın kurgusu çok orijinal ve farklı.

2. Yazarın dili ve anlatım tarzı çok etkileyici.

3. Aile bağlarını iyi bir şekilde ele alan bir kitap.

4. Kitaptaki olaylar ve kişiler çok gerçekçi.

5. Ida,Jackson ve James arasındaki ilişki her ne kadar farklı bir ilişki olsa da çok etkileyici.


Facebook sayfamızda kitaptan bir sürü güzel alıntılar bulabilirsiniz,ayrıca yarın gece sonlanacak bir çekilişimiz de var sayfada.Şansınızı deneyin derim ben :)

a Rafflecopter giveaway

8 Ocak 2015 Perşembe

KVBT 3.Tur 1. Gün | Uyurgezer Anılar - Kathleen Alcott / Yorum + Çekiliş


Gözlerimin arkasındaki boşlukta anılarım rengârenk…

Ida çocukluğundan beri her anını ikisi de uyurgezer olan Jackson ve James kardeşlerle birlikte geçirmiştir. Nerede bir "I" varsa, orada muhakkak bir de "J" vardır. Dış dünya onları komşu ve arkadaş olarak görse de onlar kendilerince, kan bağları olmayan kardeşlerdir.

Onlarınki konuşmadan anlaşmaya dayalı, kuralları ve sınırları olmayan bir ilişkidir. Ama üçü olgunlaştıkça ve duyguları karmaşıklaştıkça Ida ve Jackson, kardeşten çok daha öte olduklarını fark ederler. Jackson'ın uyurgezerliği etrafındakilere zarar vermeye başlayınca ve James ruhsal sorunları sebebiyle hastaneye yatırılınca, ailesini yıkma tehlikesi oluşturan, hükmedemediği olaylar karşısında Ida ne yapacağını bilemez hale gelir.

Aile tanımıyla mücadele eden, toplumsal algıları sorgulayan ve insanları birbirine bağlayan karmaşık bağları keşfe çıkan olağanüstü bir ilk roman.




Sayfa Sayısı: 240

Baskı Yılı: 2014

Yayınevi: Martı Yayınları

Orijinal Adı: The Dangers of Proximal Alphabets
Goodreads Puanı: 3.30 / 5

__________________________________________________

Merhabaa!Üçüncü turumuzun ilk gün yazısıyla karşınızdayım :D Her turda ayrı bir heyecan yapıyorum fakat iki turdur ilk yazıları yazma görevi bende olduğu için ayrı bir gerginlik var üzerimde. Ayrıca kitap çok değişik bir anlatıma sahip olduğu için yorumlamakta sıkıntı çekebileceğimi düşünüyorum,onun stresi de var üstümde.Daha fazla uzatmadan hemen yorumuma geçiyoruum.


Ida,acı bir kaza sonucunda annesini kaybetmiştir.Yan kapı komşuları Jackson ve James ise babalarını kaybetmiştir.Dolayısıyla ebeveynleri,her ne kadar onlar pek fark etmeseler de,bir bağ kurarlar.Tabi bu üç çocuk da birbirlerine bağlanır.İlişkileri yıllar geçtikçe karışık bir hal alır çünkü artık onlar o masum üç çocuk değillerdir.Bir de işin içine Jackson ve Ida'nın birbirlerinden hoşlanması girince olaylar iyice sarpa sarar.

James ve Jackson çocukluklarından beri uyurgezerdir.James bunu 12 yaşında bırakmış olsa da Jackson'ın rahatsızlığı gün geçtikçe kötüye gitmektedir,öyle ki bu Ida'ya zarar verecek boyuta bile ulaşmıştır.Bu sorunların yanına James'in psikolojik rahatsızlıkları eklenince Ida ailesi olarak gördüğü kişilerin dağılmasını engelleme çabasına girecektir.

Kitap,yazının başında dediğim gibi,değişik bir kitap.Geçmişe dönüşlü bir şekilde anlatıyor olayları.Böyle olunca haliyle bazen kafanız karışabiliyor.Yazarın anlatım dili hoş,ama biraz karışık.Bazı cümleler çok uzundu,cümlenin sonuna geldiğinizde başını unutuyordunuz.Ama bazı cümleler de öyle etkileyiciydi ki defalarca kez okuyup üstünde dakikalarca düşündüm.


Kitabın değişik olduğu kadar karakterler de değişik.Örneğin Jackson uyurgezerliği esnasında etrafa tehlike saçmasına rağmen bununla yüzleşmiyor.Hatta Ida'yla defalarca kez kavga ediyorlar bu yüzden.Ida ise kendini James ve Jackson'ı korumaya öyle adamış ki zamanla bu üçlünün birbirine zarar verdiğini göremiyor.

Başlarda Ida,Jackson ve James arasındaki ilişki çok hoştu.Annesiz bir kız ve babasız iki çocuk sürekli beraberler,her şeyi beraber yapıyorlar.Ne kadar sevimli değil mi? Fakat sonradan bu ilişki aşırı karmaşıklaşmaya başladı.Zaman geçtikçe aralarındaki bağ güçlense de ilişkileri uçuruma sürüklenmekten kurtulamadı.

Şu ana kadar tur kitaplarımız arasında okuduğum en karmaşık ama beni en tatmin eden kitaptı Uyurgezer Anılar.Başlarken beklediğim kitap kesinlikle bu değildi,toz pembe Amerikan filmleri tarzında bir kitap bekliyordum arka kapağını okumama rağmen.Fakat bu kitap beni gerçekten ters köşeye yatırdı.Hayatı,acımasız gerçekler de dahil olmak üzere,her şekilde anlatan bir kitap.Kısacası kitap benim çok hoşuma gitti.Farklı türde bir kitap okumak isteyen herkese öneririm.

Aşağıda 1 kitap hediyeli çekilişimize katılmayı unutmayııın!Ayrıca Facebook sayfamızda da 1 kitap hediye ediyoruz.Katılan herkese bol şanslar!!


Bu turda bize destek olan Martı Yayınları'na çok teşekkürler.













a Rafflecopter giveaway

4 Ocak 2015 Pazar

Tersyüz - Amy Harmon / Yorum

"Tersyüz bize modern yaşamın unutturduğu duyguları hatırlatıyor. Güzellik sadece yüzeysel olabilir ama bu hikâye ta içinize işleyecek ve uzun süre aklınızdan çıkmayacak." 
-A Love Affair With Books -

"Zaman zaman sizi neye uğradığınızı şaşırtan bir kitap okursunuz. Bu kitap benim için tam olarak böyleydi. Bugüne kadar okuduğum en güçlü hikâyeydi ve bana inanın, çok çok fazla kitap okuyorum. " - Holly Kelly, Rising kitabının yazarı.-

"Hiçbir Çirkin, Ambrose kadar yakışıklı, hiçbir Güzel de Fern kadar naif olmamıştı! Tersyüz sizi toplum yargılarının ötesine götürerek, yaralı ve genç kalplerin bir attığı bu duygusal hikâyeyle içine çekecek." -Romancekolik-

"Tersyüz, sevginin, arkadaşlığın, kaybetmenin ve hayata dair ikinci bir şansın, duygusal, yürek burkan ama aynı zamanda içinizi ısıtacak, kolay kolay unutamayacağınız öyküsü." 
-Tuğçe'nin Kitaplığı-

Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 376
Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: Yabancı

Orijinal Adı: Making Faces
Goodreads Puanı: 4.45/5

__________________________________________

Selaaam!Aslında kitabı bitireli neredeyse üç gün oluyor ama yine üşengeçliğim tuttuğundan anca giriyorum yorumunu.Allah'ıım bu nasıl bir kitap,yorumunu nasıl yapacağım hiçbir fikrim yok.En iyisi konuyu kısaca anlatarak başlamak.

-biraz spoiler içerebilir

Fern küçük bir kasabada yaşayan ve kendini çirkin bulan bir kız.En yakın arkadaşı,sırdaşı kuzeni olan Bailey.Bailey'in ise kas distrofisi var yani belden aşağısı felç,dolayısıyla tekerlekli sandalyeye bağımlı.Durumu git gide kötüleşiyor ve kollarını bile zor kullanıyor artık.Bailey ve Fern arasında öyle bir bağ var ki,Fern artık Bailey söylemeden ne istediğini anlayıp yapıyor.Bailey'in öyle bir zor durumda olması Fern'in ona karşı anaç bir tavır takınmasına neden olmuş.Dışarıdan bakınca tuhaf bir ikili olarak görünüyorlar; çirkin,kızıl saçlı,cılız bir kız ve tekerlekli sandalyede bir çocuk.İçlerine girince ise bambaşka ve renkli dünyaları olduğu ortaya çıkıyor,bana göre muhteşem ikililer yani.

Bir de Ambrose var,okulun yakışıklı çocuğu.Müthiş bir güreşçi,hayatı boyunca bir kere bile kaybetmemiş.1.97 boyunda,kaslı ve çok güçlü bir yapısı var.Yani Fern için tamamen ulaşılmaz birisi.Fern çok küçük yaştan beri seviyor Ambrose'u,durum şu ki Ambrose onun farkında bile değil.

Fern'in diğer bir yakın arkadaşı Rita da Ambrose'dan hoşlanıyor.Rita harika güzellikte bir kız,hep Fern'in olmak istediği türden birisi.Rita'nın edebi yönü Fern'e göre zayıf olduğundan Ambrose'a Rita adına mektuplar yazmaya başlıyor Fern.Yazdıkça daha da aşık oluyor çünkü sevdiği adamın bambaşka yönleri gözlerinin önüne seriliyor.Bir şekilde bu mektup olayı ortaya çıkıyor ve Fern'i hiç fark etmeyen Ambrose kötü bir yoldan onu fark etmiş oluyor.

11 Eylül olayları zamanında geçiyor kitap.Bu sırada Amerika ordusuna katılması için gençler arıyor.Ambrose orduya katılmak için gönüllü oluyor ve arkadaşları da onunla gidiyor.Maalesef ki beş kişi olarak giden gruptan sadece Ambrose geri dönüyor.Döndüğü hali ise hem fiziksel hem de ruhsal olarak gittiği halinden çok farklı oluyor.

Döndüğünde çareyi kendini soyutlamakta buluyor Ambrose fakat Fern onun peşinden o kadar çok koşuyor ki dayanamayıp Fern ve tabii ki neredeyse onun bir parçası olan Bailey ile arkadaş oluyor.

-spoiler bitti


Yani gerçekten ne desem bilemiyorum bu kitap hakkında.Çok büyük beklentilerle aldığım bir kitaptı çünkü Goodreads puanı aşırı yüksekti ve yorumlar da bir o kadar muhteşemdi.Beklentilerimi karşıladı mı?Evet fazlasıyla karşıladı,hatta karşılamaktan öteye gidip beni darmaduman etti.

Karakterlerin hepsine bayıldım.Hiçbiri mükemmel değil ama hepsi o kadar içimizden ve samimi ki sevmemek mümkün değil.Fern'in o duygusallığı,utangaçlığı ve Ambrose'a olan samimi aşkı...Ambrose'un o güçlü duruşu altında yatan narin kişilik... Bailey,ah Bailey hakkında ne desem bilmiyorum.Sanırım okuduğum tüm kitaplar arasında beni en çok etkileyen karakter oldu. Hayata çok geride başladığını düşünebilirsiniz,çünkü çok kötü bir hastalığı var.Ama o, o kadar canlı,o kadar hayata bağlı ve o kadar cesur ki aslında hayatta hepimizden önde.

Her ne kadar kitaptaki asıl karakterler Fern ve Ambrose olsa da Bailey benim için asıl karakterdi.Fern'i Ambrose'tan korumaya çalışması,engelleri olmasına rağmen güreşe olan tutkusundan hiç vazgeçmemesi,arkadaşlarını korumak için her şeyi yapması...Buraya beni etkileyen daha onlarca özelliğini yazabilirim.Muhteşem bir karakterdi Bailey.

Genelde kitapları okurken alıntı çıkaramam fakat bu kitapta o kadar fazla alıntı buldum ki defterim Tersyüz alıntılarıyla doldu.Yazarın yazdıkları büyüleyici,okurken kayboluyorsunuz içinde kitabın.Karakterlerin hislerini,düşüncelerini öyle aktarmış ki yazar ne hissederlerse aynısını kalbinizin derinliklerinde hissediyorsunuz.

Kitaptaki yaşanan olaylar çok gerçekçi,belki de bu yüzden çok etkiledi beni.İtiraf ediyorum,bazı yerlerde ağladım.Hala aklıma geldikçe duygulanıyorum.NEDEEEEN?!?!??!!?!

Kesinlikle okuduğum en güzel kitap olduğunu söyleyebilirim.Yeni yıla böyle bir kitapla başlamak müthiş bir şey.Eğer ki tereddüt ediyorsanız hiç etmeden alın okuyun bu kitabı.Eminim siz de bu hikayenin içinde kaybolacak,Fern,Bailey,Ambrose üçlüsünün yanında olmayı içten bir şekilde isteyeceksiniz.