29 Aralık 2015 Salı

2015 Favorilerim



Herkese merhaba!! Bir yılın daha sonuna gelmek üzereyiz,üstümüzde yeni yılın ve o yılın bize neler getirebileceğinin heyecanı var.Biz kitap kurtları içinse yeni yıl okunacak ve yayınlanacak yeni kitaplar,yeni kitap adaptasyonları filmler demek.O yüzden heyecanımız katbekat fazla oluyor :D 

Bu yıl okuma hedefim 80 kitaptı ancak beklentimin oldukça üstüne çıkarak 114 kitap okudum ve bu beni inanılmaz mutlu etti. 2016 için hedefimi 50 ya da 60 kitap olarak belirlemeyi düşünüyorum çünkü o malum kabus dolu sene,yani üniversite hazırlık senesi benim de kapıma dayanacak :( Her yaz kafamı kaldırmadan okurdum ancak bu yaz kafamı kaldırmadan ders çalışacakmışım gibi görünüyor :(

Bu yazıda size bu yıl en çok beğendiğim kitap,film ve şarkılardan bahsedeceğim.Listeye alınma kıstası bu yıl çıkmış olmaları değil,benim onları bu yıl okumuş,izlemiş ve dinlemiş olmam :D O zaman başlayalıım! 

Favori Kitaplarım

Her ne kadar top 5 listesi yapmak istesem de bir türlü sayıyı 5'e indirgeyemediğim için top 7 listesi yapmaya karar verdim :D 

(not:Yorumladığım kitapların yorumlarına üstüne tıklayarak ulaşabilirsiniz ^_^)

8- Cress - Marissa Meyer
6- Şampiyon - Marie Lu 
4- Anna and the French Kiss - Stephanie Perkins
3- Magnus Chase ve Asgard Tanrıları - Yaz Kılıcı - Rick Riordan
2- Bıçak Sırtı - Michelle Hodkin

Bu sene en ama eeeen beğendiğim kitap Ateş Çemberi oldu! Aslında Bıçak Sırtı'nı da çok beğendim ve çok arada kaldım hangisini birinci seçsem diye ancak Ateş Çemberi'ni son dönemlerde okuduğumdan ve üstümdeki etkisi hala taze olduğundan 1 numarayı Ateş Çemberi'ne layık gördüm :D 

Favori Şarkılarım

Büyük bir Directioner olduğumu söyleyerek başlayacağım bu kısma,çünkü senenin favori şarkısı olarak One Direction'ın yeni albümünün bütününü göreceksiniz ilk sırada,o yüzden belirteyim dedim :D

4- I Know Places - Taylor Swift
1- Made in the A.M. - One Direction (Özellikle de Perfect,Infinity,If I Could Fly,What a Feeling,History ve Walking in the Wind)


Favori Filmlerim

Çok fazla film izleyen biri olmadığım için liste bu kategoride biraz kısalarak 5 sayıya düşüyor :D

5- The Scorch Trials (Labirent : Alev Deneyleri)
4- Avengers : Age of Ultron (Yenilmezler : Ultron Çağı)
3- Star Wars Episode 3 - Revenge of the Sith (Evet bu sene izledim bu seriyi,vurmayın :(( )
2- The Martian (Marslı)

Bu senenin en beğendiğim filmi ise Alaycı Kuş - Bölüm 2 oldu.O kadar beğendim ki kitap yorumu girmeye bile üşenen ben geldim bloga yorumunu girdim :D Cidden muhteşem bir seriye harikulade bir finaldi.İzlemeyen varsa izlemesini öneririm kesinliklee! 

Bu yıl da benim için böyle geçti.Şahsen ben verimli ve iyi bir yıl geçirdiğimi düşünüyorum.Umarım sizin için de güzel bir yıl olmuştur 2015. Herkesin muusmutlu,sevdikleriyle birlikte,sağlıklı huzurlu bir yıl geçirmesi dileğiyle,şimdiden iyi yıllar! 


25 Aralık 2015 Cuma

Ateş Çemberi - Alexandra Bracken / Yorum




Bu bir son değil, sonun başlangıcı.Artık lider benim. Bütün bir neslin kaderi benim ellerimde. Kuzeye, tutsak olmuş binlerce çocuğu özgürlüğe kavuşturmaya gidiyorum. Zihnimi bir silah olarak kullanmaktan Başka çarem yok. Kaybedecek zamanım yok. Hata yapma lüksüm yok. Çünkü tek bir hata, tüm dünyayı yakıp kavuracak olan bir yangının fitilini ateşleyebilir. Özgürlük nefesim kadar yakınken bana, biliyorum: Bunun geri dönüşü yok!

"Bracken'ın bu sürükleyici ve tüyler ürpertici distopyası hafızalarınıza kazınacak."
-Kirkus Reviews-

"Baş döndürücü bir aksiyon ve heyecan dolu bir macera."
-Publishers Weekly-

"Distopya türünde yeni bir soluk. Kesinlikle kaçırılmaması gereken bir seri."
-Romantic Times-




Sayfa Sayısı: 592
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Parodi Yayınları

Orijinal Adı: In The Afterlight
Seri Adı: The Darkest Minds
Seri Sırası: 3 / 3
Goodreads Puanı: 4.42 / 5
_____________________________________________________________

Herkese selam! Nasılsınız? Umarım herkes iyidir. Beni sorarsanız ben bu aralar kendimi biraz yorgun hissetsem de genel olarak iyiyim. Giriş bölümleri yazmakta gerçekten iyi değilim o yüzden fazla uzatmadan kitabın konusuna geçiyorum.

-ikinci kitabı okumamış olanlar için spoiler içerir-

Bildiğiniz gibi,ikinci kitabın sonunda Ruby,arkadaşları ve diğer çocuklar saklandıkları yerden kaçarken bir patlama olmuştu ve Jude ölmüştü. (hala ağlamaklı oluyorum aklıma geldikçe) Fakat Alex yine bir sürpriz yaparak kitabın sonunda kucağımıza bir bomba bırakmıştı; İANN'ın tedavisi vardı ve Ruby o tedavinin içinde olduğu flash belleğe sahipti! 

İkinci kitap patlamadan hayatta kalan çocuklar ve Çocuk Birliği ajanlarının şehirden kaçış güvenli hale gelene kadar saklanmaya çalışmasıyla başlıyor.Kaçış yollarını öğrenmek içinse görevlendirilen kişi Ruby. Kitabın Ruby'nin yolları gözlemlemesiyle başladığını söylemek daha doğru olur.Kaçmaları için gerekli bilgiyi elde ettikten sonra saklandıkları yere güvenli bir şekilde ulaşmaya çalışan Ruby şok olacağı bir gerçekle yüzleşiyor; ajanların psi çocuklar hakkındaki asıl planları. Kendini ve sorumlu olduğunu hissettiği bir grup çocuğu kurtarmak için Cole ile bir plan yapmaya başlayan Ruby bu planı gerçekleştirirken herkesi korumakta kararlı,ama başarılı olabilecek mi?

-spoiler bitti-


Genelde en sevdiğim serilerin tüm kitaplarının yorumlarını bloguma girmeye çalışıyorum ve bu geleneği Ateş Çemberi ile devam ettirmek istedim.Çünkü Karanlık Zihinler en sevdiğim 5 seri arasında çok rahat bir şekilde girebilecek bir seri. 

Fuarda Parodi'ye sorduğumda Ateş Çemberi'nin büyük ihtimalle bu seneye yetişmeyeceği söylenmişti.Eh,tabii ben de üzülmüştüm ama yapacak bir şey olmadığından durumu kabullenmiştim. O yüzden Ateş Çemberi'nin çıkacağını ilk öğrendiğimde önce şok olup sonra sevinçten Haka dansı yaptım.Ön siparişe girmesini dört gözle bekleyip girdiği ilk gün sipariş ettim ve elime ulaşmasını beklerken heyecandan dokuz doğurdum. Her ne kadar yavaş okuyacağıma dair kendime söz vermiş olsam da -en az 1 hafta süre koymuştum kendime çünkü bitmesine hazır değildim- kitabı 3 günde bitirdim... Şu an o kadar karışık duygular içerisindeyim ki kitabı layığıyla yorumlayabilecek miyim emin bile değilim.Hadi o zaman,deneyip görelim.

Öncelikle şunu söylemeliyim; Karanlık Zihinleri bir kesim çok severken bir kesim hiç sevmiyor. Sevmeyen kesimin sevmeme nedeni ise kitabın -kitapların- yavaş ilerlemesi. Yavaş ilerleyen kitapları okuma sıkıntım olmadığı için bu seriye bayılıyorum ben.Fakat siz yavaş ilerleyen kitapları okumayı sevmiyorsanız bile size önerim şu; ilk kitapta sıkılıp kitabı yarım bıraktıysanız yapmayın,bu seriye bir şans verin.Gerçekten pişman olmayacağınızı düşünüyorum ben.

Ateş Çemberi,serideki en iyi kitaptı bana göre.Hatta bu yıl okuduğum en iyi kitaplardan biriydi.İlk iki kitabın biraz yavaş ilerlediğini kabul ediyorum ve doğru söylemek gerekirse Buz Kapanı'nda sıkılmıştım ben.Fakat bu kitapta heyecan ve merak sürekli doruktaydı.Özellikle ikinci kitabın sonunda ortaya çıkan "şey" ile ne yapacaklarını çok merak ettiğimden sürekli bir merak içerisinde okuduğum kitabı.Ayrıca bu kitap,ilk iki kitaba göre daha aksiyonlu ve heyecan verici. Yani kitabı okurken hiçbir bölümünde sıkılmadım,oldukça akıcıydı.

Siyah, hafızamın rengi.
Bizim rengimiz.
Hikayemizi anlatırken kullanacakları tek renk. 

Karakterlere gelelim şimdi de.Bu serinin her bir karakterini -Clancy canavarı hariç- çok ama çok seviyorum. Ruby benim gözümde çok güçlü bir karakter.Oldukça cesur ve fedakar olduğunu da belirtmeme gerek yok sanırım? Kamplardaki çocukları kurtarmak için kendi aşkından,canından bile vazgeçmeye razı kız,daha ne olsun! İlk kitaptan bu yana yeteneğini kontrol etmeyi öğrenmesi,boyun eğmiş bir kızdan güçlü,savaşçı ve mücadeleci bir kıza dönüşmesi beni çok etkileyen özelliklerinden biri. Ayrıca ilk kitapta Thurmond'dan kurtulduğunda günün birinde arkadaşlarını kurtaracağı sözünü vermesi bile onu çok sevmem için yetmişti çünkü Ruby insanlara gerçekten çok fazla değer veren iyi birisi.


Liam,ah Liam... Bu çocuğa ciddi anlamda aşığım. Çocuk resmen yardım meleği,iyilik perisi.Çocukları kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapıyor o da fakat savaş değil barış yanlısı ve beni kendine bağlayan özelliği de bu.O kadar iyimser bakıyor ki dünyaya! Ya çok seviyorum,öyle böyle değil. Duygularını saklamıyor,direkt söylüyor,Ruby'ye her açıdan destek olmaya çalışıyor,fedakar,melek gibi, kırılgan ama aslında güçlü. Her şeyi geçtim,çocuk koşulsuz şartsız herkesi seviyor ve değer veriyor! Kibar,ilgili,romantik... Şimdi durmazsam hiç duramayacağım sanırım :D 

Cole ise Liam'ın yumuşak kişiliğinin tam tersi bir karaktere sahip. Vahşi bir havası var.Alaycılığına ba-yı-lı-yo-rum! Tam bir lider ve dediğini de yaptırıyor insanlara.Bu iki kardeş gerçektentamamen zıtlar; iyi çocuk-kötü çocuk tarzında.Yanlış anlamayın Cole kötü değil ama sert olması kötü çocuk profili yaratıyor onda. Sahip oldukları bu zıtlıklar sayesinde ise kitap boyunca sürekli karşıt fikirleri savunuyorlar.İşin Liam için kırıcı olan tarafı ise Ruby'nin Cole'ün tarafını tutması.Ayrıca Ruby ve Cole çok fazla birlikte vakit geçiriyorlar ve Ruby eskiden Liam'la konuştuğu şeyleri Cole ile konuşmaya başlıyor ve bu da Liam için oldukça kalp kırıcı oluyor.Liam ve Ruby arasındaki iletişim sorununun en büyük sebeplerinden bir Cole diyebiliriz ama Cole'a kızamadım ben,aynı şekilde Ruby'ye de.Çünkü ikisi birbirlerini çok iyi anlıyor ve daha önce ikisi de kendilerine bu kadar benzer insanlarla karşılaşmamış.Yani bu yüzden beraber oldukça fazla vakit geçirmeleri beni rahatsız etmedi.Fakat Liam'ın bu konuya üzülmesi kalbimi paramparça etti diyebilirim,hiç kıyamam ben o çocuğa ya. Kitap bu atışmalardan ve iletişim bozukluklarından dolayı oldukça fazla duygu değişimine neden oldu bende.Bu üçlü için üzüldüm,kahroldum hatta. Fakat haklı bir taraf seç derseniz seçemem.Çünkü bana göre hepsi haklı,sadece aynı davayı farklı yollardan savunuyorlar.

Clancy hakkında her ne kadar konuşmak bile istemesem de sessiz kalmak ve kendimi yiyip bitirmek istemiyorum ve şu cümleleri söylüyorum; CLANCY SENDEN NEFRET EDİYORUM,EN BAŞTA GEBERMELİYDİN,NİYE SENİ ÖLDÜRMEDİLER SANKİ NEDEN NEDEN NEDEN! (SPOILER - kitabın sonunda hiç de üzülmedim ona iyi oldu oh,Ruby'nin merhamet gösterip anılarını silmesi çok saçmaydı,güçsüz bir şekilde hayatını devam ettirmeli ve sinirinden kıvranarak ölmeliydi pis yaratık)

Gelelim Chubs,Vida ve Zu'ya. Bizim küstah ineğimiz Chubs ile vahşi güzelimiz Vida yakınlaşıyor!! Ya bu muhteşem bir şey! Çok fena shipliyorum!! Kitap boyunca atışmalarını okurken sırıtmama engel olamadım :D Zu'nun yaşadıkları ise beni baya üzdü,kıyamam ben sana küçük meleğim benim. Ayrıca Zu beni yaptığı bir şeyle çok şaşırttı ve sevindirdi de! Bir ipucu vermem gerekirse şunu söyleyebilirim; küçük Zu olgunlaşma yolunda bir adım atıyor.Hiç beklenmedik bir anda olan bu gelişme eminim sizi de çok şaşırtacak.

Rubiam hakkında konuşmazsam olmaz.ÖLÜMÜNE destekliyorum Rubiam'ı.Bir ikili birlikteyken bu kadar müthiş olmamalı,yani bu yasaklanmalı yoksa okuyucular ölüp gidecek,yazık bize de.Fakat bu çiftin kitapta beni çok yaraladığını söylemeden geçemem.Farklı fikirleri desteklediklerinden sürekli tartıştılar,ikisi de birbirlerinden bazı şeyler gizledi fakat ikisi de birbirlerine fena aşıklar.Aralarında engeller olması kalbimi parçaladı.Yine Alex ve yine sıradan bir acı çektirme seansı. 

Stewart'lar arasında Liam'ı seçsem de Ruby ve Cole'un da müthiş bir kimyası olduğunu inkar edemem.Birbirlerine psikolojik olarak ve karakter bakımından çok uyumlular.Eğer ki Liam diye muhteşem ötesi bir karakter olmasaydı mutlaka sana aşık olurdum Cole,üzülme :D

Kitapta ağladığımı söylememe gerek yok sanırım.Bazı yerlerde mutluluktan ağladım,bazı yerlerde ise acıdan.Diğer iki kitapta da olduğu gibi hıçkırmaktan nefes alamadığım zamanlar oldu.Soruyorum sana Alex,neden NEDEN? Neden bize bu kadar acı çektiriyorsun her kitabında,ölelim mi yani n'apalım biz intihar mı edelim? Kitaptan ,her kitaptan yediğim gibi, büyük spoiler yemiştim fakat bu ağlamama engel değildi tabii ki. Kitabı bitirmemin üstünden 3 saat falan geçmiş olmasına rağmen gözlerim kan çanağı gibi çünkü aklıma geldikçe ağlıyorum,zalim Alex seni. Gerçi ben kitaba başlarken de çok duygusaldım çünkü bu seriyi bitirmek istemiyordum,o yüzden bu kadar ağlamış olmam benden kaynaklı bir sorun da olabilir.


Her ne kadar kızsam da Alex'ciğim bir tane ya.Kadın nasıl bu kadar dahiyane ve mükemmel yazabiliyor anlamıyorum ben. Ortaya koyduğu kurgu,karakterler ve gelişimleri normal bir zihinden çıkmış olamaz diye düşünüyorum ben.Ne yiyip içiyor acaba bu hayal gücüne ulaşmak için? Kadın ne yazsa okuyacağım yazarlar listesine en üst sıralardan girmeyi başardı,her kitabında beni kanser etse de yine de çok seviyorum onu.Bizi Ruby,Liam,Cole,Vida,Chubs,Zu gibi muhteşem karakterler ve Karanlık Zihinler gibi olağanüstü bir seriyle tanıştırdığı için de çok minnettarım ona.Tabii bu seriyi Türkiye'ye getiren Parodi'ye de kocaman öpçükler.

Bir favori serimin daha sonuna geldim,kalbim çökmüş durumda. Her kitabında dumur olduğum,duygu selinde boğulduğum,karakterlerine ölüp bittiğim bu müthiş seriyi mutlaka okumalısınız arkadaşlar! Hayatınızdan bir adet Ruby geçmeli mutlaka,pişman olmazsınız ^_^

Karanlık Zihinler yorumu için tık.
Buz Kapanı yorumu için tık.



8 Aralık 2015 Salı

KVBT 15. Tur 4. Gün | Hançer - Akis / Ezgi Bağcı | Yorum + Çekiliş



Gölgeydi… Gölgelere boyanmıştı adam… Ölümün kanlı kıyılarında bir gezgin olmaya zorlanmıştı. Işık düşmemiş maskesizliğine, bir kadının aksi sirayet etmişti. Kızıla boyanmıştı kadın… Gençliği öyle uzakta kalmıştı ki, ufku izleyen ve günbatımının hüznüne kapılan kanadı kırık serçe çırpınıyordu yüreğinde. Çöl misali kurak olan bir karanlıkta susuz kalmış ruhuyla sarılmıştı, adama. Ve aynı adam yangın içirmişti yüreğine… Bu sefer en baştan tanıdılar birbirlerini. Yeşil, karanlığını arındırdı toprakta… Aşk, gölgeleri süpüren ölümün karanlığına sürükleyen bir yansımaydı yüreklerinde.


Sayfa Sayısı: 325
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Postiga


_______________________________________________________________

Herkese merhabaa! Nasılsınız? Beni sorarsanız şu sıralar biraz başım sıkışık ancak ona rağmen bu turla ilgilenmek,alıntılar yapıp yorum girmek ve en önemlisi okumak beni çok mutlu ediyor.Fakat belirttiğim gibi vaktim olmadığından bu yorum maalesef kısa bir yorum olacak. Uzatmadan konuya geçiyorum.

-ilk kitabı okumayanlar için spoiler içerir

İlk kitabın sonunda bildiğiniz gibi Melek,Marco'nun onunla birlikte olma sebebinin sadece anahtar olduğunu düşünür ve bu yüzden ayrılırlar. Kitap Melek ve Marco'nun birbirlerinden uzaktayken hayatlarına devam etmesini anlatıyor başlarda. İkisi de bunu başarmakta her ne kadar zorlansa da birbirlerinden uzak durmakta kararlılar. Günün birinde Melek'in dünyasını değiştiren bir not geliyor ona. Marco'nun tanıdığı birinden gelen bu not sonucunda Marco ile yüz yüze gelen Melek,cevaplara sadece notun sahibinden ulaşabileceğini öğreniyor. Marco'nun da sorularının cevapları aynı kişide olduğundan o kişiyi ve cevapları bulmak için beraber bir yolculuğa çıkıyorlar,hem de ne yolculuk ama!

-spoiler bitti

İlk kitabın 100 sayfasında falan sıkıldığımı söylemiştim,aynı şey bu kitap için de birazcık geçerli oldu diyebilirim.Belki de bunun nedeni benim şu sıralar yoğunluktan herhangi bir şeye odaklanamamamdır,bilemiyorum.Fakat kitap sonradan bir açıldı ki! Belirli bir bölümden sonra kitap oldukça heyecanlanıyor ve elinizden bırakamıyorsunuz.

Karakterlere gelince; Melek'in o masumluğunu gerçekten seviyorum.Marco'nun o tehlikeli havasıyla güzel bir kontrast oluşturuyorlar.Ancak benim favorim Alvino! Aman Allah'ım bu nasıl bir müthişlik! Esra ile aralarında geçen diyalogları okurken gülümsemeden duramadım resmen,çok fena destekliyorum bu çifti! :D

Karakterlerin bir önceki kitaptan bu yana değişim geçirdiklerini anlayabiliyoruz. Melek hala masum bir tarafa sahip olsa da çok daha güçlü,aynı şey Esra için de geçerli.Alvino pek değişmemiş ancak artık o sırılsıklam aşık! Ve bu onu çok ama çok tatlı yapıyor ^_^ En büyük değişim ise Marco'da tabii ki. Geçen kitapta Marco'yu sevmediğimi söylemiştim çünkü gerçekten ama GERÇEKTEN çok katıydı! Katı insanları sevmiyorum ya,hele ben de Melek gibi konuşkan,cıvıl cıvıl bir insan olduğum için hiç anlaşamam öyle insanlarla.Fakat bu kitapta Marco'nun o ketum tarafının törpülendiğini çok rahat bir şekilde hissedebiliyorsunuz,ve açıkçası ben bu Marco'yu daha çok sevdim ^_^

Yazarın dili akıcı fakat bence öncelikle biraz alışmak gerekiyor diline.Yanlış anlamayın,ilk kitapta da dili beğenmiştim bu kitapta da beğendim ancak sanırım dile alışmak için bir 40-50 sayfa okumak gerekiyor.Zaten sonra dil sizi içine çekiyor ve oldukça keyif alarak okuyorsunuz.

Kitap genel olarak beğendiğim bir kitap oldu.Başlarında sıkılsam da sonradan gerçekten büyük merakla okudum ve ilk kitaptan daha çok beğendiğimi rahatlıkla söyleyebilirim.

Kitabımızı iki kişiye hediye ediyoruz.Rafflecopter çekilişi için aşağıya,Facebook çekilişi için ise buraya bakabilirsiniz. Herkese bol şans!




7 Aralık 2015 Pazartesi

KVBT 15.Tur 3. Gün |Hançer - Akis / Alisa Samira - Ezgi Bağcı / Müzik Listesi + Çekiliş


Vampirler'in 15. turundan herkese merhabalar!! Bu tur Ezgi Bağcı'nın Akis kitabını konuk ediyoruz. Benim bugünkü görevim ise sizlerle kitap için hazırladığım müzik listesini paylaşmak.Umarım keyifle dinlersiniz! ^_^



Kitabımızın Facebook çekilişine buradan, Rafflecopter çekilişine ise aşağıdan ulaşabilirsiniz ^_^

30 Kasım 2015 Pazartesi

Mucize - R.J. Palacio / Yorum



Kaderinde Sıradışı Olmak Varsa Sıradan Kalamazsın…

Merhaba, adım August. Size nasıl göründüğümü anlatmayacağım. Aklınıza ne geliyorsa muhtemelen ondan daha kötü görünüyorumdur.

August (Auggie) Pullman yüzünde fiziksel bir bozuklukla doğduğu için, normal bir okula gidemiyordu… şimdiye kadar. Yakında Beecher Ortaokulu'nda beşinci sınıfa başlayacak ve ömrünüzde bir kere bile "yeni çocuk" olduysanız, bunun ne kadar zorlu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Dondurma yemek ve Xbox'ında oyun oynamak gibi sıradan şeyleri seven Auggie aslında sadece sıradışı yüzü olan, sıradan bir çocuk. Peki, yeni sınıf arkadaşlarını, görünüşünün ardında kendisinin de onlar gibi olduğuna ikna edebilecek mi?





Sayfa Sayısı: 336
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus
Orijinal Adı: Wonder
Goodreads Puanı: 4.42 / 5

____________________________________________________________

Herkese selaam! Nasılsınız,hayat nasıl gidiyor? Bana sorarsanız gayet iyi gidiyor her şey.Aslında ödevlerden,derslerden başımı kaldıramıyorum ama garip bir mutluluk havası var üstümde,aman bozulmasın lütfen :D Lafımı fazla uzatmadan sizlere tatlı,iç burkan ama aynı zamanda güldüren harika bir kitap olan Mucize'nin konusunu anlatmaya başlıyorum.


August Pullman 10 yaşında sıradan bir çocuktur,yani görünüşü dışında sıradan. Her 10 yaşında çocuk gibi dondurma yemeyi seven, Xbox oyunlarına tutkulu ve Star Wars aşığı bir çocuk olan Auggie'nin yüzünde doğuştan gelen bir fiziksel bozukluk vardır.Bu yüzden de 10 yaşına kadar evde eğitim görmüştür.Ailesi beşinci sınıfa geldiğinde Auggie'nin artık okula başlamasına karar verir fakat bu Auggie için oldukça zor bir karardır. Eninde sonunda okula gitmeyi kabul eden Auggie,sıradışı yüzünün arkasındaki sıradan çocuğu arkadaşlarına gösterebilecek mi??

Kasım ayında altı kitap okudum ve bunlardan üçüne 5 puan verdim.Bu üç kitap arasında beni en ama en çok etkileyen kitap ise Mucize oldu. Mucize aslında bir çocuk kitabı fakat okuyan herkesi etkileyebilecek,hatta sarsacak bir kitap olduğuna inanıyorum. Bunun nedeni ise kitabın oldukça önemli mesajlar barındırması. Kitaptaki mesajlar dış görünüş hakkındaki ön yargılarımızı sorgulamanızı,sorgulamamızı,sağlayacak mesajlar ve o kadar güzel işlenmiş ki bu mesajlar okurken kalbinize dokunmaması imkansız.

Kitabın konusunu okuyunca büyük ihtimalle oldukça duygusal,sizi sürekli duygulandıracak bir kitap olduğunu düşünmüşsünüzdür Mucize'nin,ancak çok yanılıyorsunuz. Evet,kitabın konusu çok duygusal fakat Auggie o kadar komik,neşeli ve kendiyle barışık ki okurken her ne kadar duygulandığınız -hatta ben bazı yerlerde ağladım- yerler olsa da Auggie'nin o pozitif havası sayesinde uzun süre üzgün kalamıyorsunuz çünkü Auggie YIKILIYOOR!

Kitap altı farklı karakterin ağzından anlatılıyor; biricik Auggie'miz,Auggie'nin ablası Via, Auggie'nin arkadaşı Summer ve Jack,Via'nın sevgilisi Justin ve Via'nın arkadaşı Miranda. Kitapta en çok bölümü olan kişi doğal olarak Auggie.Auggie'nin ağzından kendini dinlemek, farklı görüntüsünün altındaki muhteşem çocuğu keşfetmek çok müthiş bir deneyimdi benim için. Her şeyi bir yana bırakırsak Auggie sadece 10 yaşında bir çocuk ve böyle zor bir durumla o tertemiz çocuk aklının ve yüreğinin başa çıkmasını okumak gerçekten benim için oldukça duygu dolu bir yolculuk oldu.


Auggie'nin bölümleri de beni çok etkilese de en etkilendiğim bölüm Via'nın bölümleri oldu. Hatta ağladığım bölümlerden biriydi Via'nın kısmı. Herkesin ilgi odağı olan bir kardeşin ışığının gölgesinde kalması ve bunun için kardeşine kızamaması beni çok etkiledi. Via da sadece 14 yaşında bir genç kız,liseye yeni başladığından uyum sorunları yaşıyor,en yakın arkadaşlarını kaybediyor ve bu yüzden bunları paylaşacak ebeveynlere ihtiyacı var.En ihtiyaç duyduğu zamanda ise ailesi Auggie'nin okul işleriyle,Auggie'nin sorunlarıyla ilgileniyor ve Via yalnız başına sorunlarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Genel olarak anlayışlı bir kız ve Auggie'ye karşı aşırı korumacı fakat kitapta patlama noktasına geldiği bir durum oluyor ve doğru söylemek gerekirse ben kesinlikle hak verdim ona. Via en sevdiğim karakterlerden biri oldu benim. Aslında tüm karakterleri sevdim o yüzden beni en etkileyen karakter Via oldu desem daha doğru olur.

Kitap çok ama çok akıcı,elime aldığım gün bitirdim,ki hafta içi ve oldukça yoğun bir dönemimde başlamıştım. Kullanılan dil o kadar samimi ki okurken karakterlerle bağ kurmadan edemiyorsunuz.Bu özelliği sayesinde de beni ilk sayfadan ele geçirmeyi başardı! Bazı kitaplar iki farklı karakterin ağzından anlatıldığında bile kitabın akıcılığı kaybolur ancak bu kitap altı farklı karakterin ağzından anlatılmasına rağmen sürükleyiciliği hiç bozulmuyor. Her karakterde Auggie'nin hayatına farklı bir bakış açısı kazanıyorsunuz ve bu kitaba,karakterlere daha çok bağlanmanızı sağlıyor.

Kitapta bolca ağladım,bolca güldüm ve en önemlisi kendimi bolca sorguladım.Daha önce de belirttiğim gibi kitap kesinlikle ön yargılarınızı sorgulamanızı,onları yıkmanızı sağlayacak bir kitap.Okurken sürekli okuluma Auggie gibi bir çocuk gelse benim ve çevremdekilerin tavrının nasıl olacağını düşündüm. 16 yaşında biri olmama rağmen Auggie'yi ilk gördüğümde şaşırırdım ancak sonradan büyük ihtimalle normal,hatta biraz daha ilgili davranırdım.Fakat böyle düşününce aklıma şu geldi ; Auggie ona ekstra bir ilgi gösterilmesini,acınmasını istemiyor,sadece sıradan bir çocuk olmak istiyor.Okulunuzdaki herkese aşırı ilgili davranmadığınız gibi Auggie'ye de sıradan davranmalısınız aslında.Fakat özel durumu yüzünden okullardaki bir kesmin ondan uzak durup bir kesmin de aşırı ilgili olacağını düşünüyorum ben. 

Çevremdeki insanlar 14-18 yaşları arasında,yani bir lise öğrencisiyim.Lisede okumamıza ve aklı başında,yetişkin insanlar olmamıza rağmen Auggie gibi biri gelse acımasız davranacak kişiler olduğunu düşünüyorum ben.Kitaptaki çocuklar,yanlış hatırlamıyorsam, 9-12 yaşları arasında yani yaşları küçük. O yüzden Auggie'ye karşı çok daha acımasızlar.Bir vebalı gibi ona dokunmaktan sakınanlar,tuhaf tuhaf lakaplar takıp dalga geçenler mevcut aralarında.Ancak aralarında pamuk gibi kalbi olan Summer ve Jack gibileri de mevcut. Belirtmek istediğim şey şu, insanoğlunun içinde her yaşta acımasızlık bulunuyor.Önemli olan onu törpüleyip,gizleyip her an nazik olmayı seçmek.

Her yaştan kişinin okumasını tavsiye ediyorum Mucize'yi. Okuyun,okutturun bu muhteşem kitabı! Cidden harika bir kitap çünkü! Puanım tabii ki de 5! İmkanım olursa tüm yıldızları verirdim bu kitaba,o kadar harika işte! 

Sizlerle beni etkileyen birkaç alıntıyı paylaşmak istiyorum;

Tanrı'dan doğmuş olan herkes dünyayı yener.
***
Haklı ile nazik olmak arasında seçim yapmanız gerektiğinde,nazik olmayı seçin.
***
"Neden bu kadar çirkin olmak zorundayım,anneciğim?" diye fısıldadım.
"Hayır bebeğim,öyle değilsin..."
"Öyle olduğumu biliyorum."
Yüzümü öpücüklere boğdu. Suratımın çok aşağısında kalan gözlerimi öptü. İçeri çökmüş gibi görünen yanaklarımı öptü.Kaplumbağa ağzımı öptü.
Bana moral vermek için güzel şeyler söyledi ama sözleri yüzümü değiştiremiyordu.
***
Keşke her gün Cadılar Bayramı gibi olsaydı. Böylece sürekli maske takardık ve maskelerin altında nasıl göründüğümüzü öğrenmeden önce birbirimizi tanıyabilirdik.
***
Herkes hayatında bir kez olsun ayakta alkışlanmalı çünkü hepimiz dünyayı dize getirdik! - Auggie 




22 Kasım 2015 Pazar

Açlık Oyunları : Alaycı Kuş - Bölüm 2 / Film Yorumu



Herkese merhaba! Şu ana kadar pek fazla film yorumu girmedim ve aslında filmlere yorum girmeyi beceremediğim için pek fazla film yorumu yazmayı düşünmüyordum da. Ancak konu en sevdiğim serinin son filmi olunca elbette yorumunu girmeden duramazdım.Veee işte karşınızda Alaycı Kuş - Bölüm 2 yorumu.

Şimdiden uyarayım,eğer seriyi okumamış ve ilk üç filmi izlememişseniz spoiler içerir.

Biliyorsunuz ki Peeta'nın Katniss'e saldırmasıyla -tabii Coin'in konuşması falan da vardı yanlış hatırlamıyorsam- bölüm bir bitmişti.İkinci bölüm de ilk filmin kaldığı yerden devam ediyor diyebiliriz. Zaman atlaması falan yok yani. Katniss'in içindeki isyan ruhu Capitol'ün,daha doğrusu Snow'un Peeta'ya yaptıklarından sonra iyice alevleniyor. Devrimin yüzü olan Katniss artık bir yüz olmaktan bezmiş durumda ve sembol olmaktansa savaşçı olmayı yeğliyor ve kendine çok büyük bir hedef koyuyor; Başkan Snow'u öldürmek. Hedefine ulaşmak amacıyla hareket eden cesur ve lider bir Katniss izliyoruz bu filmde de. Konuyu spoiler vermeden tam olarak nasıl özetleyebileceğimi bilmiyorum o yüzden maalesef kısa kesiyorum özeti. 

Aslına bakarsanız bu yorum yazısından çok duygularımı belirttiğim bir yazı olacak.Açlık Oyunları'nı sinemada izlemedim ve dürüst olmak gerekirse izlemeden önce kitabı da okumamıştım. Böyle bir serinin ve filmin olduğundan elbette ki haberdardım,o kadar çok sükse yapmıştı ki haberdar olmamak mümkün değildi fakat neden bilmiyorum,izlememiş ve okumamıştım işte.Sonra bir gün televizyonda verildi bu film ve ben gerçekten filmin her şeyine bayıldım. E durur muyum,tabii gittim ve seriyi de alıp okudum. Bundan önceki iki filmin çıkmasını dört gözle bekledim ve ilk çıktığı gün hemen sinemaya koştum ikisini izlemek için de.Ancak Bölüm 2'de hiç dört gözle beklemedim çıkış tarihini,Bölüm 1'den çıktığım ilk andan beri korktum hatta çünkü en ama en sevdiğim seri bitecekti. Korkulan an geldi ve film çıktı.İlk gün gidemedim fakat ikinci gün tabii ki sinemaya koştum. Kitap seride en az beğendiğim kitaptı hatırladığım kadarıyla ancak Bölüm 2 açık arayla seride en ama eeeen beğendiğim film oldu.

Oyunculukları anlatmama gerek var mı bilmiyorum ama biraz değinmek istiyorum. İlk üç filmden de bildiğiniz gibi oyunculuklar,özellikle de Jen, harika. Alaycı Kuş genel olarak Katniss'in duygusal buhranlarını,üstüne binen yükleri anlattığı için oyunculukların çok iyi olması gerekiyordu ve Jen bunun altından iki filmde de başarıyla kalkmayı başardı bence. Fakat beni ilk bölümde de bu bölümde de şaşırtan bir oyuncu vardı; Josh. Kitapta Peeta'nın çektiklerinin zorluğunu kavrayamamışım ben,sanırım Katniss odaklı olarak okuduğum içindi bu.Fakat sinema perdesinde Peeta'nın o durumunu izlemek beni gerçekten çok sarstı. İlk bölümün son sahnesinde yataktaki o çırpınışı,o vahşi ama korkmuş bakışları,ikinci bölümde ise kendini kontrol etme çabası o kadar müthişti ki... Josh çok ama çok iyi bir iş çıkarmış diye düşünüyorum,yani ben gerçekten oldukça etkilendim. Filmde canımı sıkan tek nokta Peeta'nın sahnesinin az olmasıydı,bir Team Peeta olarak üzüldüm açıkçası. Kitapta daha aktif bir rolü olduğunu hatırlıyorum ama kitabı yaklaşık 3 sene önce okuduğum için yanılıyor da olabilirim.

Az önce de belirttiğim gibi,kitabı okuyalı uzun bir süre oldu.Kitap ve film benzer miydi derseniz şunu söyleyebilirim,tam hatırlamadığım için kesin bir yorum yapamam ancak benim gözüme çarpan çok büyük değişiklikler yoktu. Genel hatlarıyla kitaba bağlı kalınmış ve bu beni çok mutlu etti. Ama karşılaştırma yapmak gerekirse ilk bölüm kitapla daha fazla benzeşiyordu,bu bölümde birkaç farklı yer vardı fakat dediğim gibi beni rahatsız etmedi bunlar.

Filmin ilk yarısı biraz durgundu fakat bu gerekli bir durgunluktu bence.Pat diye savaşa giremezlerdi sonuçta,bir hazırlık aşaması olmalıydı.Durgun olmasına rağmen bence sıkıcı değildi, durgunluktan kastım aksiyon olmamasıydı ancak belirttiğim gibi,gerekli bir aşamaydı bu.Ben zaten filme girdiğim ilk andan beri baya ağlamaklıydım o yüzden ilk sahnelerden itibaren pür dikkat ve her an ağlamaya hazır şekilde izlediğim için hiç sıkılmadım.

Gelelim ikinci yarıya.İşte olaylar burada patlak veriyor.Heyecandan dimdik oturarak,üzüntüden dopdolu gözlerle izledim bu yarıyı. İki-üç sahnede o kadar çok ağladım ki nefes alamadım bir ara. Kitabı okuyanlar bunların hangi sahneler olduğunu tahmin edecektir. Çok ama çok güzeldi ikinci kısım. Tek bir kötü yönü vardı bence; ikinci yarıdaki bazı olaylar çok hızlı ve detaysız geçti bence.Aksiyonu ve olayları iki yarıya da dağıtsalardı daha iyi olurdu ancak ben buna rağmen çoook beğendim filmi.

-spoiler

Finnick'in ölümünde hıçkırarak ağladım resmen. Birkaç yerde o sahnenin çıkarılabileceğini duymuştum ve sevinmiştim çünkü Finnick benim favori karakterimdi.Kitapta da çok hızlı gerçekleşen bir ölümdü ve filmde biraz daha detaylandırılmasını ve Finnick'in yasının tutulmasını istemiştim ancak pek aradığımı bulamadım bu konuda.Gerçi canlarını kurtarmak için kaçıyorlar sonuçta ne kadar yas tutabilirler ama yine de ne bileyim,Finnick benim için çok önemli olduğundan çok daha yas havasında geçmesini beklemiştim ölümünden sonraki sahnelerin.

Prim'in ölümü çok hızlı oldu.O yüzden orada ağlamadım ancak Katniss'in Prim'in kedisine bağırmasında ve Peeta'nın çuha çiçeği (primrose) ekmesi ve Katniss'in bunu görmesi sahnesinde baya ağladım.Her şey Prim için başlamıştı ve o masum kız tüm bu vahşetin bitişini göremedim ya,çok üzüyor beni bu.

Son sahnelere bayıldım! Effie ve Haymitch öpücüğü!!!!! Hayatım boyunca bekledim bunu ben ya! :D Annie'den gelen o mektup ve fotoğraftan önce tam artık kendimi toparladım derken o sahneyle yine ağlamaya başladım. 

Filmdeki favori sahnelerimden birini yazmasam olmaz.

Peeta: You love me,real or not real?
Katniss: Real.

Bir an Katniss ve Peeta'nın çocuklarını göstermeyecekler diye panik yaptım ama tabii ki gösterdiler! Ya çok tatlılardı!! Katniss'in kızına söylediği o repliklerin kitaptakilerin aynısı olması benden tam puan aldı! O sahnede tabii ki yine ağladım,ağlamasam şaşardım zaten :D 

-spoiler

Film çıkışında içime bir şey oturdu.Filmden çıkalı 9-10 saat geçmesine rağmen boğazımdaki o yumru hala gitmiyor. Ben bu seriye ciddi anlamda çok bağlıydım.Kitap bittiğinde de aynı duyguları hissetmiş ve uzun bir süre kurtulamamıştım bundan. Büyük ihtimalle 1-2 hafta da filmin etkisinden kurtulamayacağım. Böyle müthiş bir seriyi bize kazandırdığı için Suzanne Collins'e ne kadar teşekkür etsek az.Böyle müthiş filmleri izleme şansını bize kazandırdığı için filmde emeği geçen herkese,karakterlerin duygularını tamamen bize hissettiren oyunculara ne kadar minnet duysak az.Katniss,Peeta,Gale,Haymitch,Effie,Finnick,Johanna,Prim,Beetee ve daha birçoğu; sizi çok ama çok özleyeceğim. Hayatıma girdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Puan vermeme gerek var mı bilmiyorum ama tabii ki 5 üzerinden 55555 veriyorum filme.En kısa sürede izlemelisiniz,eminim sizi de duygu seline sürükleyecek bir film olacak Alaycı Kuş - Bölüm 2.

20 Kasım 2015 Cuma

Kızıl Kraliçe - Victoria Aveyard / Yorum

İnsanların Kana Göre Sınıflara Ayrıldığı, Bir Düzen… Büyülü, Tanrısal Yetenekleriyle Diğerlerine Hükmeden Gümüşler, Onların Gölgesinde Hayatta Kalmaya Çalışan, Sıradan Kızıllar… İktidar Tehlikeli Bir Oyundur. Peki, Kazanmak İçin Ne Kadar Kan Kaybetmek Gerekir? Kanla Bölünmüş Bir Dünyada, Kazananı Belirsiz Bir Varoluş Mücadelesi…

Mare Barrow'un dünyasında kanın rengi, varoluşun biçimini belirlemektedir. Doğaüstü yeteneklerle donatılmış Gümüşler, köle gibi çalıştırdıkları ve savaşta ölüme gönderdikleri Kızıllara hükmetmektedir.

Yoksul bir Kızıl kasabasında yaşayan on yedi yaşındaki Mare, talihsiz olaylar sonucu bir Gümüş sarayında çalışmaya başlar. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar'ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda olduğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır. Yalanlar üzerine kurulu bir düzende Kızılların Gümüşlere, bir prensin diğer prense ve Mare'nin kendi kalbine karşı mücadele ettiği bu tehlikeli oyunda tek mutlak gerçek, ihanettir.



Sayfa Sayısı: 392
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus 
Orijinal Adı: Red Queen
Seri Adı: Red Queen 
Seri Sıralaması: 1 / 4
Goodreads Puanı: 4.11 / 5

______________________________________________________


Herkese selaam! Şu an baya mutluyum çünkü uzun bir süredir ilk defa kitap yorumu giriyorum.O kadar üşengeç bir insanım ki okumama rağmen yorumlar birikiyor ve girmiyorum,aaa Naz çok ayıp ama! Kendimi kınama faslını geçerek sizin halinizi hatırınızı soruyorum.Nasılsınız,iyi misiniz?Hayat nasıl gidiyor?İstanbul'da olanlar için; fuara gittiniz mi,gittiyseniz nasıl geçti ve neler aldınız? Yorum yapmaktan korkmayın lütfen,insan yemiyorum! :D 

İstanbul Kitap Fuarı benim için oldukça iyi geçti diyebilirim. İlk ve ikinci Cumartesi gittim ve her gittiğimde elim dolu döndüm :D Hele ikinci Cumartesi çok iyiydi çünkü Leonardo Patrignani ve Josh Malerman'dan imza alabildiim! İkisi de çok samimi ve ilgiliydi.Özellikle Josh o kadar tatlıydı ki! Yarın Zorlu AVM'de imzası var sanırım,gidebilecek olanlar mutlaka gitsin :D Birazcık (!) gecikmeli olarak bir fuar yazısı girmeyi düşünüyorum aslında ancak büyük ihtimalle üşenirim :D Umarım bu üşengeçliğimi üstümden atıp fuar ganimetlerimi sizlerle de paylaşabilirim! :D

Çok gevezelik yaptım sanırım,e doğal olarak bir aya yakındır yorum girmediğim için çenem biraz düştü.Sizi daha fazla sıkmadan AYLARDIR beklediğim KIZIL KRALİÇE (büyük yazıyorum çünkü okumayı bitirmiş olmama rağmen hala çıktığına inanamıyorum) yorumuyla baş başa bırakıyorum :D



Mare Barrow,17 yaşında bir Kızıl.Kızıl ne diye düşünüyorsunuz büyük ihtimalle o yüzden hemen açıklayayım.Mare'in yaşadığı coğrafyada halk kanlarının renklerine göre ikiye ayrılmış durumda; Kızıllar ve Gümüşler.Kızıllar köleler; Gümüşlerin ihtiyaçlarını karşılamak için ölümüne çalışıp,Gümüşleri korumak için ölüyorlar.Gümüşler ise toplumun elit kesimi.Kanları gerçekten Gümüş renginde ve hepsinin özel yetenekleri var.Kimisi çok güçlü,kimisi ateşi yönlendirebiliyor,kimisi suyu,kimisi ise zihinleri yönlendirebiliyor.

Kızıllar tamamen Gümüşlerin kölesi durumundalar,eziyet görüyorlar ve tahmin edebileceğiniz gibi hiçbir hakları da yok.Belirttiğim gibi Mare de bir Kızıl. 18 yaşına gelen Kızılların eğer sürekli bir işi yoksa askerliğe alınıyorlar ve Mare'in sürekli bir işi yok.Yani mecburi hizmet görevi yaklaşıyor.Mare askerlikten kaçma planları yaparken beklediği fırsat ayağına geliyor; bir Gümüş sarayında iş buluyor. Ona yabancı bu yepyeni ve tehlikelerle dolu dünyada kendini daha tehlikeli bir durumda buluyor.Nasıl mı? Şans eseri Mare'in de özel yetenekleri olduğu keşfediliyor! Ama o bir Kızıl! Anlamadığı ve karmakarışık bir hayata girmek zorunda bırakılan Mare bir anda kendini yalanlar,tehditler ve isyanlar arasında buluyor.

Fuara ikinci kez gitme nedenim,aylardır beklediğim hayata tutunma kaynağım.Pegasus'un Instagram hesabını arşınlamama neden olan güzide kitap.İşte karşınızda KIZIL KRALİÇE!! Cidden abartmıyorum aylardır bekliyorum bu kitabı ve en son delirme noktasına  gelmiştim.Her iki lafımdan biri "Red Queen ne zaman çıkacak!!!??!??!??!!!" olmaya başlamıştı ki Pegasus nihayet bu şaheseri çıkardı,ta ta ta taam. Fakat fuarın ilk gününe yetişmedi ama ben "İnternetten alırım sıkıntı olmaz,nasılsa çıkıyo alohaa ^_^ " kafasını yaşarken Pegasus kitabı Pazartesi günü ve KUTULU olarak fuarda satışa sunacağını açıkladı ve bu kutular sadece FUARA ÖZELDİ. Ve ben kafayı yedim. E durur muyum,tabii ki kutulu almak için bir sonraki hafta da o 92 saatlik fuar yolunu çektim. -Yahu en büyük fuar alanı neden dağ başında anlamış da değilim hala.- Her neyse sonunda kutulu şekilde Kızıl Kraliçe'me kavuştum. (*ve sonsuza dek mutlu yaşadılar*)

Kitabı yabancı vloggerlar,bloggerlar o kadar çok övdü ki haliyle bende beklenti tavan yaptı.Hayal kırıklığına uğrayacağımdan korka korka kitaba başladım.Uğradın mı diye sorarsanız,eh hayır ama tam beklediğini buldun mu diye sorarsanız bunun da cevabı hayır.

Kitabın geçtiği dünyaya bayıldım.İsyan hikayeleri okumayı gerçekten çok seviyorum.Her distopya kitabına yorum girerken distopyalara bayıldığımı söylediğimi biliyorum ama yine söyleyeceğim; ben ciddi anlamda distopyayı çok ama çok seviyorum.Bu açıdan Kızıl Kraliçe beni oldukça tatmin eden bir kitap oldu. Kurulan dünyanın oldukça iyi yansıtıldığını düşünüyorum.Fakat bir eksi yönü vardı,toplum hiyerarşisi Kızıl Yükseliş'le çok benzerdi.Tabii ki de farklı kısımları vardı fakat okurken şu kan meselesi bana çoğu yerde Kızıl Yükseliş'i hatırlattı.

Karakterleri birazcık tanıtayım.Kitabın konusundan da anlayabileceğiniz gibi Mare kitabın baş karakteri,değerli Kızılımız. Cal,kralın büyük oğlu yani tahtın varisi olan prens.Çok iyi bir kral olma potansiyeline sahip ve çok iyi bir asker.Maven kralın küçük oğlu,nazik ve düşünceli prens. Kraliçe Elara ise Maven'in annesi,Cal'ın üvey annesi.Kendisi tam bir pisliktir. (*gözlerinden ateşler saçar*)

Karakterlerle biraz bağ kurma sorunu yaşadığımı söyleyebilirim.Bunun nedeninin ise karakter duygularının biraz yavan şekilde anlatılmış olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.En azından bu benim için öyleydi.Mare'in de,Cal'ın da Maven'in de yaptığı ve onaylamadığım oldukça şey oldu. Fakat kitabın dünyasını düşününce hepsinin haklı sebepleri olduğunu görebiliyorum. Herkesin kendi çıkarlarını gözettiği bir dünyada kendini korumazsan nasıl hayatta kalabilirsin ki? Nefret ettiğim üç karakter var ve bunlardan ikisi Kraliçe Elara ile Evangeline.Diğerini söyleyemem çünkü gerçekten çok büyük spoiler olur. Bunu size yapamaam!

Kitap,belirttiğim gibi,oldukça akıcıydı.Karakterlerle aramda pek bağ kuramamış olsam da başından sonuna kadar hikayeye bağlandım.Ya cidden harikaydı,öyle böyle değil! Her sayfayı merakla çevirdim ve elimden bırakamadım.Hatta okulda hocayı beklerken okuyordum ve hoca girdiğinde çok heyecanlı bir yerde bırakmak zorunda kaldım ve neredeyse ağlayacaktım sinirden,çünkü ÇOOOK AMA ÇOK güzeldi! Şu an fangirl'lük yapıp zıplamak istiyorum kitabı hatırladıkça!! Unutmadan buraya yazayım,MARE VE CAL'I ÇOK PİS SHIPLİYORUM.


Kitap oldukça aksiyonluydu ve ben hep heyecanlı bir şekilde okudum.Şunu belirtmeliyim ki özellikle son 90-100 sayfada ağzım açık okudum.Hele bir olay var ki,resmen kitabı fırlatasım geldi ama tabii ki fırlatmadım çünkü o KIZIL KRALİÇE.AYLARDIR BEKLİYORUM BEN BU KİTABI,KIYAMAM ONA. (ayrıca kitabı 30 liraya almamın da etkisi var bu durumda)

Kitabı son kez Kızıl Yükseliş'le kıyaslayarak yorumumu bitiriyorum.Kızıl Yükseliş'i çok beğenmiş ve 5 vermiştim.Sonradan düşündüğümde 4,5 da verebileceğimi fark ettim çünkü yine karakterlerle aramda bağ kuramamıştım.Ayrıca Kızıl Yükseliş'te hiç aşina olmadığımız,yepyeni bir dünyayı okumak biraz adaptasyon sorununa yol açmıştı bende fakat yine kıyamayıp puanımı 5 olarak tuttum.Kızıl Kraliçe'ye gelince;bu kitapta da karakterlerle bağ kurma sorunu yaşamış olsam da kesinlikle Kızıl Yükseliş'ten çok ama çok daha fazla beğendiğim bir kitap oldu.Her ne kadar birkaç eksiği olsa da yine kıyamıyorum ve 5 puan veriyorum ^_^


(not: İkinci kitap Glass Sword yurt dışında 9 Şubat 2016'da çıkıyor.Neden bu kadar çabuk okudum ki diye kızmadan edemiyorum kendime açıkçası.Kitap Goodreads'te 4 kitaplık bir seri olarak görünüyor ve henüz diğer kitaplarının adı ve kapakları belli değil.Yukarıda ise Glass Sword'un müthişimsi kapağını görebilirsiniz *-*) 


27 Ekim 2015 Salı

KVBT 14. Tur 5. Gün | Lanetli - Jennifer L. Armentrout / Yorum



Asıl lanet korkmamaktır.

Dünyada sadece insanlar yok. En azından, Ivy'nin yaşadığı New Orleans'ta durum böyle. Faeler, insanları onlardan koruyan Düzen'le sürekli savaş halinde. New Orleans'ın çılgın gece hayatını yaşayanlar ise bu savaştan habersiz.Ivy öz anne-babasını hatırlamıyor, üvey anne-babasıyla erkek arkadaşını korkunç bir olayda kaybetti. Artık tek varlığı, Düzen'le birlikte Faelere karşı yürüttüğü amansız savaşı. Ivy çok yakında bazı sürprizlerle karşılaşacak. Ve bu sürprizden hiç de hoşlanmayacak.

Jennifer L. Armentrout, Lanetli ile yepyeni bir maceranın kapısını aralıyor. Şimdi koltuğunuza kurulun ve her sayfasında sizi alıp götürecek Lanetli efsanesini okumaya hazır olun!
(Tanıtım Bülteninden)





Sayfa Sayısı: 442
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: DEX

______________________________________________________

Turun son gününden herkese merhabaa! Bugün sizlerle kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşacağım.Biliyorum son zamanlarda tur yorumları ve görevleri dışında yazı giremiyorum bloğa ama cidden çok yoğunum ya,kafamı ödevlerden kaldıramıyorum.Ödevim olmadığında ise kitap okuyorum ve böylece yorum girmeye vaktim kalmıyor,bakalım kısa sürede düzeltmeye çalışacağım blogtaki bu durgun hali :D Neyse daha fazla uzatmadan yorumuma geçiyorum.

Baş karakterimiz Ivy'nin acılarla dolu bir geçmişi var.Çok küçükken ailesini kaybetmiş ve evlatlık verilmiş.3 yıl önce yine acı bir şekilde evlatlık verildiği ailesini ve erkek arkadaşını kaybetmesi Ivy'yi içine kapanık bir insan yapıyor diyebiliriz.

Ivy sıradan bir genç kız değil,Düzen adı verilen örgütün bir üyesi.Bu örgüt Fae adı verilen sıradan insan görünüşüne sahip ancak insanları besin olarak kullanan Ötedünya'dan gelen bir ırkı avlıyorlar.Ivy'nin gerçek ailesi de evlatlık verildiği ailesi de bir Düzen üyesi olduğundan Düzen'in içinde büyümüş bir kız.Düzen üyesi olmak tehlikeli bir iş olduğu için ve büyük kayıplar yaşadığı için Ivy mümkün oldukça insanlarla bağ kurmaktan kaçınmaya çalışıyor.

Düzen üyeleri her zaman kayıp verse de son zamanlarda kısa sürede verilen kayıpların artması Düzen'i endişelendiriyor ve bu konuyu araştırmaya başlıyorlar.Araştırırken aralarına yeni biri katılıyor; Ren! (Ren'in baş erkek karakterimiz olduğunu tahmin etmek çok zor değildir sanırım :D )

Öldürülen Düzen üyelerinin arkasındaki sır perdesini aralamaya çalışırken Ivy kendisi ve Düzen hakkında birçok şey keşfediyor,Bunlar neler öğrenmek isterseniz sizi kitabı okumaya davet ediyorum :P

Daha önce Jennifer kitabı okuduysanız,ki büyük çoğunluğun Lux Serisi'ni okuduğunu farz ediyorum,kitaplarının ne kadar akıcı olduğunu biliyorsunuzdur.Lanetli de bu yönden beklentimi fazlasıyla karşılayan bir kitap oldu. Dediğim gibi,şu sıralar çok yoğunum ve gerçekten okumaya pek vakit bulamıyorum.Ona rağmen 440 sayfalık bir kitabı yaklaşık 3 günde bitirmemi sağlayacak bir akıcılığı vardı.Biliyorum 3 gün çok da az bir süre değil ama yoğunluktan bir manga cildinin elimde 1 hafta süründüğünü söylersem anlarsınız sanırım bu sürenin benim için kısa olduğunu :D

Kitap yine diğer Jen kitapları gibi esprili bir dile sahipti.Eğer şu sıralar okuma problemi çekiyorsanız bu kitabı ya da herhangi bir Jen kitabını okumayı kesinlikle denemelisiniz bence.Baştan sona kadar okuyucuyu kitaba bağlı tutmayı başaran ve eğlendiren kitaplar yazmayı çok iyi bir şekilde başarıyor Jen.

Karakterler konusuna gelecek olursak,doğru söylemek gerekirse ben karakterlerle aramda pek bağ kuramadım. Belki tam kendimi vererek okuyamadığım için olmuştur bu.Baş karakterlerle aramda bağ kurarsam kitabı okumak benim için onlarca kat daha zevkli oluyor.Bu kitabı okurken de zevk aldım tabii ki ancak Lux serisiyle karşılaştırmadan duramadığım için -çünkü Lux'taki Kat bir blogger ve kitap aşığı ve baya bağ kurmuştum ben onla :D - Lanetli Lux Serisi'nden bir tık daha geride kalan bir kitap oldu benim için. Ayrıca en sevdiğim karakter Tink oldu.Tink Ötedünya'dan gelmiş bir peri,evet PERİ!! Ve Ivy ile yaşıyor,Ivy'nin başının belası diyebiliriz onun için.Sürekli Amazon'dan saçma sapan şeyler sipariş etmesi,Harry Potter izleyip kendinden geçmesi beni çok güldürdü :D

Kitaptaki aksiyon seviyesi hep yüksek,sürekli yüreğiniz ağzınızda okuyorsunuz diyemem kitabı ama benim için oldukça yeterli seviyede aksiyon barındırıyordu.Özellikle son 50 sayfada soluksuz okudum diyebilirim.

Kitabın sonu hakkında konuşmak istiyorum biraz da çünkü kafayı yedirtti bana.Aslında tur ekibimizde kitabı en son okuyan ben olduğumdan ve herkes kitabın çok ters köşe yaparak bittiğini söylemesine rağmen,hatta ve hatta kitabın son sayfalarına göz gezdirirken spoiler yemiş olmama rağmen kafayı yedim gerçekten! JEN NEDEN BİZE ACI ÇEKTİRİYORSUN,N E D E N? 

Kitabın kapağına bayıldım! Ancak kitapla hiç ama hiç alakası yok kapağın :D Yanlış anlamayın DEX orijinal kapağı kullanmış.Hatta Jen kendi sitesinde kitapla alakası olmadığının farkında olduğunu ama hep bir su altı temalı kapağa sahip olmak istediğini yazmış,çok samimi bu kadın ya çok seviyorum! :D 

Kitabın tasarımıyla ilgili değinmek istediğim bir şey daha var;sayfa kalitesi.DEX gerçekten çok müthiş kitaplar çıkarıyor ancak keşke sayfa kalitesi daha iyi olsaydı.Aynı şey Beni Yakma'da da vardı ve ben kitabı okurken sayfaları yırtmaktan çook ama çoook korkmuştum.Bize bu paniği yaşatmayın DEX'cim :(

Kısacası Lanetli oldukça beğendiğim bir kitap oldu.1 puan vermemin nedeni ise karakterle aramda bağ kuramamış olmam :D 

Destekleri için DEX Yayınları'na çok teşekkürler ^_^


24 Ekim 2015 Cumartesi

KVBT 14. Tur 2. Gün | Lanetli - Jennifer L. Armentrout / Müzik Listesi



Vampirlerin 14. turundan herkese merhabaa! Bu tur herkesin Lux serisiyle tanıdığı sevgili Jennifer L. Armentrout'un kitabı olan Lanetli'yi konuk ediyoruz.Benim bugünkü görevim sizlerle kitap için hazırladığım müzik listesini paylaşmak.Yorumumu turun son günü okuyacaksınız fakat yine de belirtmek istiyorum,kitabı gerçekten baya beğendim.Detaylarını yorumumda anlatacağım :D Uzatmadan müzik listesine geçiyorum :D




Şarkı seçiminde çok iyi olduğumu söyleyemem ancak bana göre Wicked Ones ve Electric Love gerçekten bu kitaba çok uyuyor :D Umarım siz de şarkıları beğenmişsinizdir :D 

Kitabı bir adet Rafflecopter bir adet Facebook üzerinden olmak üzere iki kişiye hediye ediyoruz.Facebook çekilişine katılmak isteseniz sizi şöyle,Rafflecopter çekilişine katılmak isterseniz de sizi Fuşyamsı Düşünceler'in yazısına alalım ^_^ 

28 Eylül 2015 Pazartesi

KVBT 13. Tur 4. Gün | Kuzey Masalı - Zeliha Eren / Cast Seçimi


Herkese merhaba! Kuzey Masalı turumuz son hızla devam ediyor.Bugün benim görevim sizlerle kitap için hazırladığımız -aslında yazarın hazırladığı demek daha doğru olur- cast seçimini paylaşmak.O zaman daha fazla uzatmadan başlıyoruum!

1- Masal Kılıç



Masal için yazarımızın seçtiği isim Emma Stone. Bizce Emma Stone tam bir Masal,yazar seçmese biz seçerdik kesinlikle onu Masal olarak.O güzel kızıl saçları,muzip tavırlarıyla Emma Stone Masal için biçilmiş kaftan.

2- Kuzey Karaarslan

 



Karl Urban
Kuzey için seçtiğimiz cast yazarınkinden farklı.Yazarımız Kuzey için Karl Urban'ı düşünmüş ancak biz Tyson Ballou'yu gördüğümüz anda "İşte Kuzey bu olmalı!!" dedik. Bizim için Kuzey'in o sert havasına sahip kişi kesinlikle Tyson Ballou *-*

3- Alex Cavendish

Alex için yazarın düşündüğü isim ise Adam Cowie ve bence bu seçim Alex'e tam tamına uygun.Alex'in o soylu havasını barındıran Adam Cowie'den başka birini düşünemiyorum.

4- Jane


Kitabı okurken yazarın yan karakterler için yaptğı cast seçimleri hakkında bir bilgim yoktu fakat Jane'i aklımda direk Dianna Agron olarak canlandırmıştım,daha sonradan araştırırken yazarın da Jane'i Dianna Agron olarak canlandırdığını öğrenince çok sevindim çünkü bence Jane rolüne Dianna'dan başkası uymaz.Şu zarifliğe ve güzelliğe bakar mısınıız??

5- Zack 


Zack içinse yazarın düşündüğü isim Brant Daugherty. Ben Brant'i çok ama çook sevdiğimden Zack için çok uygun olduğunu düşünüyorum. Zack'in o esprili havasına tam uyan bir karakter olmuş bence ^_^


6- Mila 


Mila,Kuzey Masalı'nda sadece bir sahnede görünen bir karakter ancak serinin Zack'i anlatan üçüncü kitabı Yemezler Güzelim'deki ana karakter olduğu için cast seçimine onu da eklemek istedim.Hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz için yazarın seçimine güvenip Mila'yı Barbara Palvin olarak sizlere sunuyorum :D

Eveet,cast seçimi yazısı burada sona eriyor. Kitabı iki kişiye imzalı olarak hediye ettiğimizi duymadıysanız,e şimdi duydunuz işte :D Çekilişe katılmak için son günler,aşağıdaki Rafflecopter çekilişinden ya da Facebook sayfamızdaki çekilişe katılabilirsiniz. Herkese bol şans! ^_^


a Rafflecopter giveaway

26 Eylül 2015 Cumartesi

KVBT 13. Tur 2.Gün | Kuzey Masalı - Zeliha Eren / Yorum + Çekiliş

Konuşmaktan çok homurdanarak iletişim kuran, Bilişim İstihbarat Servisi'nin yakışıklı ve sert ajanı Kuzey Karaarslan, dünyayı birbirine katan özel bir anahtarın sahibi olan zeki, baş belası ve kızıl kafalı Masal Kılıç ile karşılaştığında başına gelen ilk şey, pembe iç çamaşırlarıydı.
Bunun sadece bir başlangıç olduğunu anlaması ise hiç uzun sürmedi.

Kuzey, hayatı boyunca eline pers gülü renginde oje almamıştı. Bir dakika! Kuzey eline hiç oje almamıştı ki! Ta ki renklerin kitabını yazan, sakar bir belaya kalbini kaptırana dek…

Erkek türüyle sınırlı kalmayıp, son model arabalarından bile kıskandığı Masal için cayır cayır yanarken, dünyayı kurtarmak o kadar da kolay değildi. Operasyonun kilit ismi Masal da onunla aynı kulvarda koşuyordu. Çünkü Kuzey etrafındayken, dibi tutan yemekten farkı kalmıyordu.

İki zıt kutbun sıfırlı ve birli hikâyesiyle, bilişim dünyasına aşk dolu bir yolculuk yapacaksınız. Kemerlerinizi bağlamayı unutmayın!
Tavsiye: Sakin olmadan okuyun!

"Alışılmadık bir macera, hız kesmeyen bir aşk... Satırlarında kaybolacaksınız."
- Asude-

Sayfa Sayısı: 574

Baskı Yılı: 2015

Yayınevi: Ephesus Yayınları

Seri Adı: Bilişim İstihbarat Serisi
Seri Sırası: 1 / 3
__________________________________________________________

Kitap Vampirleri'nin 13.turundan herkese merhabaa,biraz geç olsa da ayrıca herkese iyi ve hayırlı bayramlaarr!! Bu tur Zeliha Eren'in kaleminden Kuzey Masalı'nı konuk ediyoruz.Daha yazının başında olsam da şimdiden bu tatlı mı tatlı kitabı -kapağının resimlerini aşağıya ekleyeceğim- bize gönderdikleri için Ephesus Yayınları'na teşekkür ederim ^_^ Ayrıca bu eğlenceli kitabı,çatlak karakterleri yazan sevgili yazarımız Zeliha Eren'e de çok teşekkürler ^_^ Daha fazla uzatmadan kitabın konusuna geçiyorum.


Masal Kılıç,26 yaşında,sakarlıklarıyla fizik kurallarını altüst eden,sakar olduğu kadar dahi ve Amerika'da bilişim alanında doktora yapan bir genç kızdır. Ailesine sürpriz yapmak için Amerika'dan Türkiye'ye uçan Masal uçuş sonunda yine sakarlığını konuşturur fakat bu sefer zarar gören kendisi değildir;dağ gibi,sert görünümlü ve yaptığı sakarlık yüzünden Masal'ı bakışlarıyla öldürmeye çalışan birine zarar verir. Sadece bavulunu almak isterken zincirleme kazaya neden olup bir bavuldan adamın başına PEMBE iç çamaşırları döktüğünde Masal ölümünün bu adamdan olacağından emindir fakat bir şekilde kaçmayı başarır. Kısa bir süre sonra sakarlığı sayesine bu adamla karşılaşınca -evet,yine adam zarar görür :D- Masal bu sefer kesin öleceğini düşünür fakat adamın arkadaşı Zack araya girerek Masal'ı acılı bir ölümden kurtarır.Zack adamı,yani Kuzey'i kibarlık yapıp Masal'ı evine bırakmaya ikna eder -aslında pek ikna denemez :D- ve Kuzey de Zack'in diline düşmemek için mecburen bu kızıl belayı evine bırakır.

Kuzey Karaarslan Infinity Tech adında bir teknoloji şirketinin sahibidir ve aynı zamanda çok gizli bir istihbarat servisinde ajandır.O kızıl beladan kurtulduğuna sevinirken gizli bir göreve gitmesi gerektiğini öğrenir.Koordinatları aldıktan sonra buluşma yerine gider fakat ters giden bir şeyler yüzünden buluşma çığırından çıkar.Alanı terk ederken birini görür;KIZIL BELA! O kızın orada ne işi olduğunu anlamasa da kızı da kendisini de kurtarmayı başarır.Masal ise kendini birden tehlikeli bir dünya içinde bulmuştur.Bu dünya her ne kadar kendi bildiği bilişim dünyasıyla benzese de gerçekler çok daha karmaşıktır.Üstelik olayın çözülmesi için gerekli olan bir şey,bir kişi vardır;kendisi! Bu gizemli olayı anlamaya çalışırken bir de Kuzey denen o adamla uğraşması gerekmektedir!Yani Masal çıldırmamak için olağanüstü bir çaba sergilemek zorundadır.

Blogumu takip ediyorsanız ya da bazı yazılarıma denk gelip okuduysanız aşk romanlarını pek sevmediğimi bilirsiniz.Bunun nedeni aşk ağırlıklı romanların genelde belirli bir sayfadan sonra sürekli aynı olayları tekrarlamasıdır benim için.Hele roman dram ağırlıklıysa okurken gerçekten sürünüyorum.Her dram/aşk romanı kötü olacak diye bir kaide yok tabii ki fakat ben genelde o tarz okurken pek zevk almıyorum.Ayrıca şu sıralar çok büyük beklentilerle başladığım kitaplar beni genelde hayal kırıklığına uğrattığı için Kuzey Masalı'na beklentim sıfır şekilde başlamıştım ve kitaba kelimenin tam anlamıyla BAYILDIIM!! Kitap bir romantik komedi ve ben romantik komedileri -tabii iyi yazılmış olanları- okumayı seviyorum. Tabii ki bu kitap da aşk ağırlıklı fakat okurken gerçekten hiç sıkılmadım çünkü aşırı eğlenceliydi!


"Ayrıca sakarlığına da dikkat et! Biliyorsun,Çırağan Sarayı milli saraylardan ve devlet tarafından korunuyor. Eminim ulusal felaket ilan edilmek istemezsin."
Pekala,buraya kadardı.Biraz sakar olabilirdi ama Kuzey de bin yıllık çınarları bile kıskandıracak kadar odundu.Masal ağzını açıp bir şey diyor muydu?
"Biraz daha emir vermeye devam edersen,bu gece Çırağan Sarayı'nın yok oluşu en son endişen olacak." 

Şu sıralar herkesin isyan ettiği bir konu var,Wattpad kitaplarının basılması.Açıkçası ben Wattpad kitaplarının basılmasına karşı değilim,karşı olduğum her Wattpad kitabının basılması.Çok fazla Wattpad okuyan bir insan değilim ama eminim ki oradaki hikayelerin arasında kitap olmayı hak eden birçok hikaye vardır ve Kuzey Masalı da kesinlikle o kitaplardan birisi.Şu sıralar basılan kitapların konusu genel olarak aynı ve oldukça klişe olay örgülerine sahipler.Kuzey Masalı eğlenceli olmasıyla,çatlak karakterleriyle - özellikle de Masal'a hayranım ^_^ - ,özgün olay örgüsüyle diğer kitapların arasından sıyrılıyor.Ephesus Yayınları'na tekrardan teşekkür etmek istiyorum bu güzel kitabı bastıkları ve bizimle buluşturdukları için.

Dediğim gibi şu ana kadar çok okumamış olsam da romantik komedileri okumayı seviyorum.Yine Ephesus Yayınları'ndan çıkan Pabucumun Ajanı serisi favori romantik komedilerimdendi ve Kuzey Masalı de hemen o serinin yanında yerini aldı.Okurken içinizi kıpır kıpır eden,yüzünüzde sürekli bir tebessüm oluşturan kitaplar vardır ya,Kuzey Masalı da onlardan işte. Birçok yerde oldukça güldüm,özellikle de Masal'ın sakarlık yaptığı kısımlarda.İçindeki espriler,atışmalar çok doğal,zorlama değil yani.Kısacası bu kitabı okurken gerçekten çok ama çok eğlendim ben ya!Özellikle son bölüm ve sonsözü okurken sırıtmadan ve gülmeden duramadım,harikaydı o kısımlar! :D

-spoiler 
Kuzey'in kız istemede girdiği haller çok komikti bence :D Ee Kuzey Bey,sen bile o zehir gibi kahveyi içmek ve o kız isteme merasiminde ter dökmek zorundasın kaçarın yok :D Ayrıca Masal'ın Kuzey'i gecenin bir köründe kaldırıp tuhaf tuhaf meyveler istemesi falan da çok güldürdü beni.Hele Kuzey'in Masal doğum sancısı çekerken donup kalması falan çok eğlenceliydi :D 
-spoiler

Karakterlerden bahsedelim biraz da. Baş karakterimiz Masal'a bayıldıım!Bir önceki paragrafta belirttiğim gibi sakarlık yaptığı kısımlarda çok güldüm çünkü okurken aklıma kendimi getirdi.Evet,hayatınızda görüp görebileceğiniz en sakar insan olabilirim ben :( Sakarlık maalesef en kötü özelliklerimden biri olduğu için bu konuda bana benzeyen bir karakteri okumak çok hoşuma gitti.Ayrıca Masal'ı sevmemek mümkün değil ki zaten :D Çok enerjik,kıpır kıpır,renkli bir insan.Renkli derken kelimenin tam anlamıyla renkli yani.Kızıl saçlar,yemyeşil gözler,renk kartelasında bile bulunmayan renkte kıyafetler falan derken kız tam bir renk cümbüşü :D Masal gibi bir arkadaşım olsun isterdim gerçekten fakat ikimizin de sakarlık potansiyeli oldukça üst safhada olduğu için dünyayı harabeye çevirebilirdik.Arkadaşlığımız dünya üzerindeki diğer canlılar için oldukça tehlike oluştururdu yani :D

Gelelim Kuzey'e.Doğru söylemek gerekirse bence Kuzey biraz klişe bir karakter.Genelde romantik komedilerde bulunan sert,kaba erkek modeli yani.Maalesef ben sert insanlardan pek hoşlanmadığım için kitabın ilk 130-140 sayfasında Kuzey'i pek sevemedim.Fakat Masal,nam-ı diğer Kızıl Bela onu yola getirince gerçekten çok tatlı oldu. -Aman kendisine tatlı dediğimi duymasın,bu lafı sadece ona Masal söyleyebilir :D- Sonuçta romantik,yakışıklı ve seksi bir erkeğe kimse dayanamaz değil mi,e yani ben de bir süre sonra Kuzey'i sevdim :D Özellikle kıskançlık yaptığı sahneler oldukça eğlenceli ve komikti.Adam kızı arabalarından bile kıskanıyor,daha ne olsun! :D

Kuzey ile Masal arasındaki ilişki bence biraz hızlı gelişti.Daha tanışmalarından 2 gün sonra öpüşüp koklaşmaları biraz tuhaf geldi bana ama onların atışmalarını ve ilişkilerini okumak çok zevkli olduğu için bu benim için çok büyük bir sorun haline gelmedi.

Yan karakterlerden en sevdiğim Jane oldu kesinlikle.Masal ile arasındaki arkadaşlık çok sevimliydi ve imrenilecek kadar güzeldi. Açıkçası onla ilgili şeyi -spoiler veremem hayıır- daha kitabın başından tahmin etmiştim ama yine de güzeldi olayların bağlanması falan.Ayrıca yine yan karakterlerden olan Zack ve Alex'i de çok sevdim.Yazarımız Wattpad'de bu ikilinin de hikayelerini yazıyoor! Daha doğrusu Alex'in hikayesini yazmayı bitirmiş ve şu an Zack'in hikayesini yazmakta.Alex'in hikayesine buradan (tanıtımında Kuzey Masalı'ndan spoiler barındırıyor maalesef,bunu göze alıyorsanız bakabilirsiniz :D ),Zack'in hikayesine buradan,yazarın Wattpad profiline ise buradan ulaşabilirsiniz ^_^

Biraz da kapaktan bahsetmek istiyorum.Bildiğiniz gibi -ya da şimdi öğreneceğiniz gibi :D - Ephesus Yayınları şu sıralar çıkardığı kitapları ciltli çıkarıyor ve eski kitapları da ciltli basıyor. (Açıkçası eski kitapları normal kapaklıyken alıp okuduğum için şimdi ciltli çıkması üzmüyor değil...)  Yaptıkları cilt kalitesi,ciltlerin rengarenk olması ve en önemlisi de fiyatların uygunluğu biz okurları sevinçten havaya uçuruyor tabii kii! Bende sadece 3 tane ciltli Ephesus kitabı var ancak hepsinin cilt kalitesi birbirinden güzel. Ciltli basmalarında en bayıldığım özellik,belirttiğim gibi ciltlerin kitabın kapağına uygun şekilde renkli olması.Veeee Kuzey Masalı'nın cildi de pembe!Pardon pembe değil,pers gülü pembesi :D O kadar sevimli ki,okurken sürekli kapağı kapatıp cildiyle bakıştım falan :D Gerçekten çok tebrik ediyorum Ephesus'u gösterdikleri bu özen için ^_^

Kısacası okurken kahkaha atacağınız,içindeki karakterlerde kendinizi bulabileceğiniz tatlı mı tatlı bir aşk hikayesi arıyorsanız Kuzey Masalı tam sizlik! Rafflecopter veya Facebook çekilişimize katılıp kitabı İMZALI kazanma şansı elde etmek istiyorsanız sizi Rafflecopter için aşağıya,Facebook çekilişi için Facebook sayfamıza alalım ^_^





a Rafflecopter giveaway