30 Nisan 2015 Perşembe

Eksik Parça - Michelle Hodkin / Yorum


Bir gün uyandığında son birkaç gününü hatırlayamadığını düşün... Mucizevi bir şekilde kurtulduğun kazada tüm arkadaşlarını kaybettiğini, Ailenin yeni bir sayfa açmak için taşınmak zorunda kaldığını, Kendi geçmişinle ilgili senden daha fazlasını bilen bir çocukla tanıştığını, Tüm yaşadıklarından sonra yeniden âşık olabildiğini, Gerçek olması imkânsız halüsinasyonlar gördüğünü, Aklını kaçırdığından endişelenmeye başladığını düşün. Ne yapardın? Mara Dyer işte bu sorunun cevabını öğrenmek üzere… 

"Mara Dyer'ın unutulmaz bir rüyayı andıran, gizemli ve romantik hikâyesi sizi esir alacak." 
-Cassandra Clare, New York Times çoksatanı Mortal Instruments serisinin yazarı-

"Eksik Parça kara mizah, merak uyandıran gerilim ve samimiyet arasında nadir bulunan bir denge kurmayı başarmış. Bir an kahkaha atarken hemen arkasından korkup tüm ışıkları açarak battaniyenin altına girmek istedim. Michelle Hodkin, tüyler ürperten betimlemeleri ve iç ısıtan romantik sahneleriyle yetenek ve kalitesini gözler önüne sermiş. Daha önce böyle bir roman okumamıştım." 
-Veronica Roth, New York Times çoksatanı Divergent serisinin yazarı-

"Eksik Parça, zekice yazılmış, büyüleyici bir gerilim romanı. Gizemli erkekleri, tehlikeli kadınları ve çok karmaşık aşk hikâyelerini sevenler için mükemmel bir eser." 
-Kirsten Miller, New York Times çoksatan yazarı-

"Vay canına. Michelle Hodkin'in ilk kitabı sizi son sayfasına kadar merakta bırakacak." 
-Beth Revis, New York Times çoksatan yazarı-

"Şiirsel ve tatlı olduğu kadar ürkütücü ve karmaşık hikâyesiyle Eksik Parça'yı elimden bırakamadım. Bu kitabı okurken bütün ışıkları açın." 
-Rachel Hawkins, New York Times çoksatan yazarı-
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 424

Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus

Goodreads Puanı: 4.12 / 5
Orijinal Adı: The Unbecoming of Mara Dyer
Seri Adı: Mara Dyer
Seri Sırası: 1 / 3
___________________________________________________________________

Merhabaaaa,nasılsınız?Bir günde ikinci kitap yorumumu girmenin mutluluğunu yaşıyorum :D Son zamanlarda o kadar üşengecim ve o kadar yoğunum ki,kitap okumama rağmen bir türlü tur yorumları dışında yorum giremiyorum.Daha Şampiyon'un da yorumunu girmem lazım.Bu döngüyü Eksik Parça'yla bozduğum için çok mutluyum,yeey! :D Neyse,siz benim saçmalamalarımı daha fazla okumak zorunda kalmayın diye hemen kitabın konusuna geçiyorum :D
Kitap Mara'nın çok yakın arkadaşı olan Rachel'ın doğum gününde başlıyor.Partide Rachel'ın başka bir yakın arkadaşı olan Claire de var ve Claire ile Mara pek iyi anlaşamıyorlar.Claire,Rachel'a hediye olarak bir Ouija tahtası,yani ruhlarla bir nevi iletişime geçmeye yarayan bir şey almış ve bununla bir ruh çağırmayı denemeleri fikrini ortaya atıyor.Mara ise bundan huzursuz olsa da Rachel çok istediği için kabul etmek zorunda kalıyor.

Claire,Rachel'ın ''Nasıl öleceğim?'' diye sormasını söylüyor.Rachel bunu sorunca şaşırtıcı bir cevap elde ediyorlar;MARA.Rachel ve Mara tedirgin olunca oyunu bırakıyorlar.

Hoop,6 ay sonraya gidiyoruz.Mara bir hastanede uyanıyor,her yeri hortumlarla kaplı.Neden burada olduğu hakkında hiçbir fikri yok.Ailesine sorduğundaysa yıkılma tehlikesi olan bir binaya gittiği ve bina yıkılınca hastaneye kaldırıldığı cevabını alıyor.Asıl vurucu cevap ise binada yalnız olmadığı,yanında Rachel,Claire ve Claire'nin abisi Jude da var.Ve bu binadan sağ kurtulan tek kişi Mara.Olayı sonuca ulaştırabilecek tek kişi Mara ama o hiçbir şey hatırlamıyor.

Mara,bu trajik olay sonrası yaşadığı travmayı atlatabilme bahanesiyle ailesiyle birlikte şehirden taşınır.Gittiği şehirde yeni bir okula başlar ve bu okulun adı çıkmış müthiş bir çocuğu vardır;Noah Shaw.Noah'ın gizemli davranışları yüzünden Mara kendini ona çekilmekten alıkoyamıyor.

Mara kendi sorunlarıyla (halüsinasyonlar,ölü arkadaşlar vesaire) boğuşurken bir de üstüne Noah'a olan hisleri eklenince işler iyice karmaşık hale geliyor.

Bu kitabı orijinal dilinden yarılamıştım ama bir türlü ısınamamıştım kitaba.Fakat şimdi okuduğumda resmen kendimi ilk seferinde beğenmediğim için bıçaklamak istedim.NEDEN NAZ,NEDEN! Kitaba tek kelimeyle BAYILDIM.

Kitabın ilerleyişi başlarda klasik Amerikan dizileri/kitapları gibiydi.En baştaki o ölüm meselelerinden bahsetmiyorum,Noah ve Mara'nın tanışması,ilişkilerinin ilerlemesi,Mara'nın okulda yaşadığı sorunlar falan.Buna rağmen daha ilk bölümden itibaren kafanızda öyle sorular oluşuyor ki sıradan bir başlangıcı olsa da okumaktan alıkoyamıyorsunuz kendinizi.Fakat 120-130 sayfa sonra falan kitaptaki olaylar iyice sürükleyici olmaya başlıyor.

Kitap boyunca aklımda sorular vardı.Mara'ya ne oldu?Rachel,Claire ve Jude nasıl öldü?Mara'nın cidden psikolojik sorunları mı var yoksa bu paranormal bir olaya mı bağlı?Paranormal olaya bağlıysa bu nasıl oldu ve neden Mara'nın 17 yaşında ortaya çıktı? Daha birçok soru yazabilirim buraya çünkü aklım sorularla dolu.Kitap bittiğinde sorularının hepsi cevaplandı mı derseniz,hayır hayır hayıır!Hatta bir ton soru daha eklendi üstüne.Bitireli bir saat geçmiş olmasına rağmen hala çok şaşkınım.

Mara,bence gerçekten çok güçlü bir kız.Üç arkadaşını kaybetmiş,yepyeni bir yere taşınıp,hiç bilmediği bir okula başlamış olmasına rağmen sergilediği davranışlar oldukça olgun ve tutarlı.Tabii gördüğü halisünasyonları saymazsak.Etrafınızda sürekli ölü arkadaşlarınızı görseydiniz ne yapardınız?Delirirdiniz herhalde,yani ben delirirdim.Ama Mara bu her ne kadar onu korkutsa da saklamayı -tam anlamıyla olmasa da- başarabiliyor.Genelde kitaplarda kız karakterler mızmız ve gıcık olurlar ama Mara'yı sevdim cidden.

Ah bir de gelelim Noah'a.Noah Shaw.Adını söylemek bile ne kadar hoş değil mi ^^ Kitabı okurken sürekli olarak Noah'ın olduğu bölümlerde salya akıtmakla meşguldüm.Ya bir kere çocuk İngiliz,İngiliz aksanı çekiciliği diye bir gerçek var ve bu çekicilik Noah gibi biriyle birleşince,of of :D Aman yarabbi :D Çocuk çok cool ama bir o kadar da anlayışlı ve düşünceli.NOAAAAAAH!! diye çığlık atmak istiyorum yani :D Neyse ben başlarsam cidden kimse durduramaz beni,o yüzden en iyisi siz okuyun da görün :D

Şu an düşüncelerimi pek toparlayamıyorum,o yüzden ne yazsam bilmiyorum :D Çünkü hala şoktayım.Kitap bittiğinde 10 dakika boyunca yere odaklandım ve içimden NE NE NE NEEE! diye düşünmekle meşgul oldum.Bu kadar şaşırtıcı bitebileceğini düşünmemiştim.Özellikle son 60-70 sayfada olaylar tavan yapıyor ve son sayfada yazar zirvede bırakıyor ve siz de ''BİR 10 SAYFA DAHA OLMALI,BÖYLE BİTEMEZ!'' diye sinir krizleri geçiriyorsunuz.İşte kitap bittiğinde ben böyleydim,tam anlamıyla :D 

Kitap çok heyecanlıydı bence.Derslerde okumamak için kendimi zor tuttum resmen,derste sürekli ''Acaba ne olacak ki ya!??!?!!?'' diye düşünmekten içim içimi yedi.Anlatım dili insanı o kadar sarıyor ki resmen kendimi kitabın içindeymiş gibi hissettim.

Kitap muhteşemdi ya,başka ne desem bilemedim çünkü ne yazarsam yazayım hakkını veremeyeceğimi düşünüyorum kitabın.Sadece bilin ki bu sizin kafanızı müthiş derecede karıştıracak,beyninizi milyonlarca karınca basmış gibi hissettirecek ama bundan da zevk almanızı sağlayacak bir kitap.Evet,Michelle Hodkin beni mazoşist yaptı.Şu an ikinci kitabı okumak için deliriyorum,okuyabilirsem İngilizcesini okumaya çalışacağım yoksa herhalde kafayı yerim :D 

Kitabı kesinlikle okuyun,okutun ve tekrar okuyun,okutun.Böyle bir kitabı herkesin okuması ve herkesin Noah Shaw'ın mükemmelliğiyle,bu kurgunun garip ama büyüleyici havasıyla tanışması gerek.Eminim ki kitap bittikten sonra şoka gireceksiniz ve Pegasus'a ikinci kitabın çabucak gelmesi için baskı yapacaksınız.Belki böylece biraz daha erken okuyabiliriz The Evolution of Mara Dyer'ı,ne dersiniz? :D 








KVBT 8. Tur 4. Gün | Eylül - Elif Melissa / Yorum + Okumak İçin 5 Neden





Eylül kendini büyük bir boşlukta hissetmektedir. Kim olduğunu hatırlayamaması genç kızın canını günden güne daha çok sıkmaya başlar. Gördüğü rüyalar, evine gelen gizemli mektuplar ve sırlarla dolu bir çocuk Eylül'ün hayatındaki tüm dengeleri alt üst edecektir. Artık her şey bir oyunun parçasıdır. Her dakika beyninde dönüp duran, cevaplandırılması gereken sorular ve geri dönüşü olmayan bir yol... Güvenin yok olduğu, acıyla baş başa geçen günler...
Asla unutamayanların hikâyesi Eylül'ü okurken çözülen her bir olayda daha çok şaşıracaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Fenomen Kitaplar







_______________________________________________________________

Vampirlerin sekizinci turundan herkese merhabaaaa!Bu turda bir Wattpad fenomeni olan Eylül'ü konuk ediyoruz.Uzatmadan hemen konuya geçiyorum.

Eylül sıradan ve güzel bir hayata sahiptir.Onu seven bir sevgilisi,ailesi ve arkadaşları vardır,hayatında her şey yolundadır.Fakat bir gün bilmediği bir sebepten dolayı sevgilisi Uğurcan ondan ayrılır.Eylül doğal olarak büyük bir ruhsal çöküş yaşar.Sevgilisi tarafından terk edilen her genç kızın yapacağı gibi odasına kapanır.Bir gün annesi gelip tatil için kısa bir süreliğine yazlıklarına gideceklerini ve Eylül'ün de onlarla geleceğini söyler.Eylül başta bunu istemez çünkü eğer giderse Uğurcan'la karşılaşacağı kesindir.Çünkü Uğurcan ve ailesinin de gittikleri yerde yazlıkları vardır.Eylül her ne kadar bunu istemese de ailesini kırmamak ve güçlü kız imajını bozmamak için ailesiyle yazlığa gider.

Burada Uğurcan'la karşılaşır ve bir şekilde barışıp tekrar çıkmaya başlarlar.Yazlıkta kaldığı süre boyunca Eylül çok mutlu ve huzurludur.Tekrar eski,mükemmel hayatına dönmüştür.Fakat her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu tatilin de sonu geliyor ve Eylül ile ailesinin yola çıkma zamanı geliyor.Fakat Eylül çok huzursuz,kötü bir şeyler olacağını hissediyor ve maalesef ki haklı çıkıyor da.

Yolculuk sırasında arabaları kaza yapan Eylül bu trajik trafik kazasında ailesini kaybeder.Tabii ki Eylül perişan olur.Kazadan ölümcül bir yara almadan çıkmış olsa da hastaneye götürülür ve acı bir gerçek ortaya çıkar; Eylül'ün beyninde bir tümör vardır ve acilen ameliyata alınması gerekmektedir.
Ameliyattan sonra ise Eylül için her şey farklı bir boyut kazanmıştır çünkü Eylül eski hayatına dair hiçbir şey hatırlamamaktadır.Eylül hafızasını ve anılarını geri kazanmaya çalışırken bu zorlu dönemde kime güvenebilecektir? 

Sürekli söylerim,ben romantik kitapları okumayı ciddi anlamda sevmem çünkü bana gerçekten çok cıvık geliyorlar.Fakat her ne kadar romantizm müptelası olmasam da Eylül oldukça hoşuma giden bir kitap oldu.Sanırım bunun nedeni romantizmin yanında merak unsurunun da bulunmasıydı.

Kitaptaki konu oldukça klişe,bunu kabul ediyorum.Kız hafızasını kaybeder,sevgilisi onu bırakmaz ve kendini hatırlatmak için savaşır vesaire vesaire.Fakat böyle klişe bir konuya sahip olmasına rağmen kitap kesinlikle kendini okutturmayı başarıyor.Yazarın dili müthiş akıcı ve yalın,bu kitaba artı bir puan kazandırıyor.

Aşk romanı yazıyorsanız içinde klişelerin bulunması kaçınılmazdır ve bu kitapta da oldukça klişe yerler vardı,bu beni kimi zaman sıktı hatta çook sıktı.Örneğin;Eylül sürekli Uğurcan'a trip atıyor ve sudan sebeplerle kavga ediyorlardı.Benim romantizm okumamamın asıl nedeni budur zaten,sürekli nedensiz bir gerilim,nedensiz tripler barındırır.Açıkçası bir dargın bir barışık şekilde devam eden ilişkileri okumak kesinlikle bana göre değil,sıkıyor beni.Kitabın eksi yönlerinden birisi buydu.

Gelelim diğer eksi bir yöne.Kitabın olay örgüsü başlarda gayet iyi bir hızla ilerliyordu fakat son 50-60 sayfada o kadar çok şey birden oldu ki şok oldum.Sanki sırf şaşıralım diye tüm klasik Türk filmi/dizisi konuları serpiştirilmişti o sayfalara.Çok tahmin edilebilirdi yani.

Böyle eleştirdiğime bakmayın,sonunu gerçekten beğendim.Her ne kadar nasıl biteceğini tahmin etsem de bitirdiğimde yüzümde bir tebessüm oluştu,çok hoş bir şekilde bağlanmıştı yani.

Gelelim karakterlere.Eylül için başta gerçekten çok üzüldüm.Bir anda tüm hayatı tepetaklak oldu kızın.Ailesini kaybetti ve bunu hatırlamıyor bile.Çok korkunç bir şey bence.Hem daha sonra hayatına giren insanlar -spoiler vermemek için söyleyemiyorum maalesef ki :D-  arasından kime güveneceğini bilemedi.Ciddi anlamda çok kötü bir şey bu.Fakat daha sonra çok mızmız bir kız olmaya başladı,en ufak şey hakkında bile Uğurcan'la kavga ediyordu ve bu benim ciddi anlamda çok sinirimi bozdu.Ah,Uğurcan!Ya çok sevdim ben bu çocuğu.Eylül'e kendini hatırlatmak için yaptığı şeyler,onun için yaptığı fedakarlıklar,ona olan aşkı... Sen bırak bu kızı gel bana Uğurcan.Öhö öhö,tabii ki kıskanmadım arkadaşlar manyak mısınız? -_- Uğurcan ve Eylül'ün ilişkisi her ne kadar çok inişli çıkışlı olsa da çok sevimliydi bence.

Eylül'ün arkadaşları,özellikle Özge, o kadar fedakardı ki!Gerçekten bu beni çok duygulandırdı.Çok yakın arkadaşınızın,yıllarca yediğinizin içtiğinizin ayrı gitmediği kişinin sizi hatırlayamadığını düşünün.Siz onun için bir yabancısınız.Ne yapardınız?Katlanması çok zor bir durum bu fakat onlar her ne kadar Eylül onları unutmuş olsa da Eylül'ü hiç unutmuyorlar ve hiçbir zaman desteklerini ondan esirgemiyorlar.

Kısacası Eylül içinde klişeleri barındırsa da hoş ve sevimli bir kitaptı.Eylül'ün anılarını geri kazanma yolculuğunu okurken zaman zaman hüzünlenecek,meraktan kitabı elinizden bırakamayacak, kıskançlıktan deriin derin ahlar çekecek ve sevinçten deliye döneceksiniz.

Şimdi gelelim okumak için 5 nedene.

1- Çünkü Eylül içinde aşırı sevimli ve kıskanılası bir çift olan bir kitap.

2- Kitabın kapağındaki renkler aşırı müthiş değil mi ama ^_^ Sırf kitaplığınızda bulunup kitaplığın havasını değiştirsin diye bile alınıp okunur bu kitap :D 

3- Kitapta Uğurcan var,UĞURCAN! Bence hemen onunla tanışıp siz de Uğurcan severler kulübüne katılmalısınız :P

4- Kitabın anlatım dili çok iyi ve aşırı sürükleyici.

5- Kitaptaki arkadaşlık ve aşk ilişkileri harika.Eylül'ün arkadaşları ve Uğurcan'ın onun için yaptığı şeylere duygulanmamak elde değil.İşte bu harika karakterleri tanımak için bu kitabı okumalısınız.


Destekleri için Fenomen Kitaplar'a çok teşekkürler.



a Rafflecopter giveaway

27 Nisan 2015 Pazartesi

KVBT 8. Tur 1. Gün | Eylül - Elif Melissa / Kitap Tanıtımı + Çekiliş



Eylül kendini büyük bir boşlukta hissetmektedir. Kim olduğunu hatırlayamaması genç kızın canını günden güne daha çok sıkmaya başlar. Gördüğü rüyalar, evine gelen gizemli mektuplar ve sırlarla dolu bir çocuk Eylül'ün hayatındaki tüm dengeleri alt üst edecektir. Artık her şey bir oyunun parçasıdır. Her dakika beyninde dönüp duran, cevaplandırılması gereken sorular ve geri dönüşü olmayan bir yol... Güvenin yok olduğu, acıyla baş başa geçen günler... 

Asla unutamayanların hikâyesi Eylül'ü okurken çözülen her bir olayda daha çok şaşıracaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 400

Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Fenomen Kitaplar







___________________________________________________________

Kitap Vampirleri'nin 8. blog turuna hoşgeldiniiz,dırırırıım :D Bugün benim görevim sizlerle kitap tanıtımını paylaşmak,büyük bir görevim yok maalesef ki.Perşembe günü detaylı bir kitap yorumuyla karşınızda olacağım.

Eylül,çok büyük bir okuyucu kitlesi olan bir Wattpad hikayesi.Onu bu kadar sevenler bence hiç de haksız değil :) Neyse,devam edersem yorumumu şimdi yazacağım :D Eğer ki bu güzel kitabın yazarının diğer çalışmalarını da incelemek isterseniz sizi şöyle yazarın Wattpad sayfasına alalım :)

Facebook çekilişimize katılmak isterseniz de sizi şöyle alalım :D

Destekleri için Fenomen Kitaplar'a çok teşekkürler ^_^


a Rafflecopter giveaway

18 Nisan 2015 Cumartesi

KVBT 7. Tur 4. Gün | Kayıp Yüzlerin Fısıltısı - Iris Johansen / Alıntılar



Turun 4. gününden herkese merhaba :) Bu yazıda sizinle kitaptan alıntılar paylaşacağım,şimdiden iyi okumalar ^^






-"Hiç benzer yanımız yok,ama olmasına gerek de yok.Bu bizim ilişkimizi daha ilginç yapıyor."
-"Bazı şeyler risk almaya değer."
-"Hepimiz arada yardıma ihtiyaç duyarız."
-Margaret başını iki yana salladı. "Ben hayatta kalmaya çalışan bir savaşçıyım." dedi sadece."Öyle olmak zorundaydım,Caleb.Ben iyimser bir melek değilim.Karanlıktan uzak durmaya çalıştım.Karanlık hep vardı ve karanlıktan kurtulmamın tek yolu içeri biraz ışık girmesine izin vermekti.Bunda yanlış bir şey yok."
-"Sen Eve'i gerçekten seviyorsun ve bunu maskelemeye ya da saklamaya çalışmıyorsun.Bu... çok hoş.İnsanların çoğu,kendilerini koşulsuz şekilde hiçbir duyguya bırakamıyorlar."

Facebook çekilişimize buradan katılabilirsiniz.Destekleri için Martı Yayınları'na teşekkürler.

a Rafflecopter giveaway

16 Nisan 2015 Perşembe

KVBT 7. Tur 2. Gün | Kayıp Yüzlerin Fısıltısı - Iris Johansen / Yorum + Çekiliş



Hayatta kalmak istiyorsan, hislerini işine karıştırmaman gerek"

Eve Duncan, küçük kızı Bonnie'nin öldürülmesinin ardından uzun yıllar matemden çıkamamış, ancak yine de hayata tutunmayı başarmış bir adli tıp heykeltraşıdır. Görevi, kimliği belirsiz kurbanların yüzünü yeniden yaparak kim olduklarını bulmaya yardımcı olmaktır. Jim Doane ise suikastçı olarak Özel Kuvvetler'de görevli oğlu Kevin'ın öldürüldüğüne inanan ve intikam hırsıyla yaşayan bir babadır. Jim, oğlunun etrafında dönen gizemi çözüme kavuşturmayı kafasına koymuştur. Amacına ulaşmak için yapması gereken ilk şey ise Eve'i kaçırmaktır.

Kendini bir anda sıra dışı olayların ortasında bulan Eve hayatında daha önce hiç görmediği bu adam için neden bu kadar önemli biri haline gelmiştir? Ve asıl önemli olan, Eve hayatta kalmayı başarabilecek midir?

Sayfa Sayısı: 384

Baskı Yılı: 2015

Yayınevi: Martı Yayınları
Goodreads Puanı: 3.96 / 5



___________________________________________________

Turun ikinci gününden herkese merhabaaaa.Bu tur Martı Yayınları'ndan çıkan Kayıp Yüzlerin Fısıltısı adlı gerilim-gizem türündeki kitabın turunu yapıyoruz.Giriş bölümü için yazacak pek bir şey bulamadım şu an :D O yüzden direk konu kısmına geçiyoruum.

Eve Duncan işinde oldukça başarılı bir adli tıp heykeltıraşıdır. Kızı Bonnie'nin kaçırılıp öldürülmesinden sonra zor zamanlar yaşamış olsa da kendini toparlamayı başarmış ve hayatına devam etmiştir.Sıradan bir hayatı vardır,tabii bir adli tıp heykeltıraşının ne kadar sıradan bir hayatı olabilirse.Sevdiği ve onu seven sevgilisi Joe,evlatlık kızı Jane onun daima yanında olmuş ve onu desteklemişlerdir.Kısacası Eve hiçbir zaman yalnız kalmamıştır.Ama birileri onun yalnız kalmasını beklemektedir ve bunun için elinden gelen her şeyi yapmaktan geri kalmayacaktır.





Eve'in yalnız kalmasını bekleyen gizemli kişi ise Doane,yani psikopatın teki.Oğlunun öldürüldüğüne inanıyor ve intikam istiyor.Bunun içinse Eve'e ihtiyacı var.Eve'e ulaşmanın tek yolu var;onu kaçırmak.Doane,Eve'i kaçırabilmek için onu yalnız yakalamak zorunda.Bunun içinse etrafındaki kişileri uzaklaştıracak sadistçe planlar yapıyor ve bunları uygulamaktan da geri kalmıyor. Bakalım Eve bu psikopattan kurtulmayı başarabilecek mi?

Kitap oldukça akıcıydı.Okumak için pek fazla vaktim yoktu ve yetiştiremeyeceğimden korkuyordum fakat okumak için başına oturduğumda hemen bitti diyebilirim.İçindeki merak unsuru oldukça fazla ve kitap bu yüzden oldukça sürükleyici.Okurken bir sonraki sayfada neler olacağını düşünmeden edemiyorsunuz.

Polisiye ya da gerilim türünde kitapları okumayı sevsem de pek tercih etmem aslında.Şu ana kadar okuduğum az sayıda bu türde kitap vardır ve ister istemez Kayıp Yüzlerin Fısıltısı'nı onlarla karşılaştırdım.Okuduğum kitapların hepsi Tess Gerritsen kitabıydı ve Tess'in gerilim yazmada ne kadar iyi olduğu aşikar.O yüzden KYF sıralamada biraz daha altta kaldı benim için.

Yazarın dili bazen bana çok karışık geldi.Kitap üçüncü kişi ağzından anlatılmış ama bazen bir anda birinci kişiye dönmüş.Okurken bazen bu yüzden afalladım. Ayrıca bence kişiler arasındaki geçişler de çok hızlıydı,bu da benim için takip etmeyi zorlaştırdı diyebilirim.

Kitap oldukça aksiyon dolu olaylar içeriyor.Her ne kadar yarısına kadar durağan gitse de yarısından sonra oldukça hareketleniyor ve bu sizi daha çok kitaba bağlıyor.Kitabın ilk yarısında birazcık sıkıldığımı itiraf etmeliyim,fakat sonradan elimden bırakamadım.

Kitapta olayların çözüme ulaştırılmasında paranormal bağların da büyük bir yeri var.Örneğin Eve,ölmüş kızı Bonnie ile bir bağ kurarak bazı problemleri çözebiliyor.Eve'in sevgilisi Joe ise ortada hiçbir kanıt yokken kötü bir şeyler olacağını seziyor ve tahminlerinde haklı çıkıyor.İlk defa bir polisiye kitabında paranormal güçlerin olduğunu gördüm ve açıkçası bu benim hoşuma gitti.Tamam,belki çok gerçekçi değil fakat bence bu güçler ve bağlar kitabın daha meraklandırıcı olmasını sağlamıştı.

Kitaptaki karakterleri sevdim.Favori karakterim Ben oldu.Kitapta çok büyük bir yeri yok Ben'in fakat aşırı saf ve iyi kalpli olduğu için onu çok sevdim.Baş karakter Eve ve evlatlık kızı arasındaki Jane arasındaki ilişki de mükemmeldi.Birbirlerinin arkadaşı gibiler ve birbirlerini korumak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

Kötü karakter Doane ise gerçekten tam bir psikopattı.Spoiler vermemek için çok fazla şey anlatmak istemiyorum ancak şunu bilin ki bu kitabı okurken kesinlikle kitabın içine girip Doane'i boğazlamak isteyeceksiniz.Tam tamına bir pislik herifin teki.Yaptığı onca kötülük varken bir de hala oğlunu ve kendini haklı çıkarmaya çalışmıyor mu,sinir etti beni.

Kitap aslında serinin 16. kitabı ve ben bunu öğrenince gerçekten şok oldum.19 kitaplık bir seri içindeki bir üçlemenin ilk kitabı sanırım Kayıp Yüzlerin Fısıltısı.Keşke ilk kitaptan çevrilmeye başlansaydı çünkü bu kitapta insanın kafasında bazı soru işaretleri oluşuyor. Bonnie'nin ölümü ya da Joe ile Eve'in ilişkisi hakkındaki detayları bilsek okurken daha rahat olurduk diye düşünüyorum.


Kitabı genel olarak beğendim.Polisiye sevenlerin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.


Destekleri için Martı Yayınları'na teşekkürler ^^

Facebook çekilişimize katılmak isterseniz sizi şöyle alalım ^^




a Rafflecopter giveaway

15 Nisan 2015 Çarşamba

KVBT 7. Tur 1. Gün | Kayıp Yüzlerin Fısıltısı - Iris Johansen / Goodreads Yorumları



Kitap Vampirleri'nin yedinci turundan herkese merhabaa!Bu tur Martı Yayınları'ndan çıkan gerilim-suç türündeki Kayıp Yüzlerin Fısıltısı'nı konuk ediyoruz.Çok fazla suç kitabı okumasam da okumayı sevdiğim bir tür aslında.O yüzden Kayıp Yüzlerin Fısıltısı'nın turunu aldığımız için gerçekten çok mutluyum.

Bugün sizlerle Goodreads'teki bazı okuyucuların kitap hakkında ne düşündüklerini paylaşacağım.Ayrıca yazının sonunda çekiliş de olacak,katılmayı unutmayın! :)
----------------------------------------------------------

Iris Johansen'ın kitaplarını seviyorum.Eve'in Bonnie'nin katilini bulmaya çalıştığı birkaç kitabı okumuştum ve bağımlısı olmuştum.Şimdi,o kimin yaptığını biliyor ve başka bir psikopatla yüzleşiyor.Eve'in peşine düşen ve nedeninin Bonnie olmadığı bir psikopat.Bu kitap beni esir aldı ve elimden bırakamadım.Neler olacağını öğrenmek için Hunting Eve'i (serinin ikinci kitabı) okumalıyım.Doane Eve'i yakalayacak mı?Jane ve Quinn güvende olacak mı?Eve'in babası kim?Öğrenmek zorundayım!!!


Wow,başka muhteşem bir seri daha.Eve'in babası mı,neler oluyor?????İkinci kitap için hazırım.


Hikaye güzeldi fakat bazen yazımının takip edilmesi zordu.Bazen birkaç paragrafı tekrar okumak zorunda kaldım çünkü üslubunun takip edilmesi zordu.

Fark ettim ki bu kitapları seri sırasına uymadan okuyorum,dolayısıyla Eve Duncan serisinin ilk kitabına geri döneceğim.Bu kitap harikaydı! Birincisine başlamak için sabırsızlanıyorum,Kayıp Yüzlerin Fısıltısı boyunca süren dram ve gizeme bayıldım!



Her zamanki gibi iyi,bir sonraki Eve Duncan için sabırsızlanıyorum.


Katkıları için Martı Yayınları'na çok teşekkürleer! :3

a Rafflecopter giveaway

14 Nisan 2015 Salı

Labirent : Ölüm Emri - James Dashner / Yorum


Ani bir patlamayla sonun geldiğini sandılar. İsyan kurulmadan, Kayran inşa edilmeden ve Thomas, Labirent'e girmeden önce bir güneş patlaması dünyayı vurmuş, insan nüfusunun çoğunu öldürmüştür. Ancak en kötü günler henüz yaşanmadı. Mark ve Trina o yıkımdan sağ çıkmayı başarmıştır. Ama şimdi bir virüs hızla yayılmaktadır; insanları cinnete ve cinayete sürükleyen bir virüs. 

Tedavi yok. Kaçış yok. İki genç, hayatta kalmayı başarabilirlerse insanlığın geri kalanını kurtarmanın bir yolunu bulabileceklerine de ikna olurlar. Çünkü bu yeni, yıkılmış dünyada her yaşamın bir bedeli vardır. Ve bazıları için ölünüz, dirinizden daha değerlidir. Son aslında sadece bir başlangıçtır. 


Sayfa Sayısı: 400

Baskı Yılı: 2015

Yayınevi: Pegasus
Orijinal Adı: The Kill Order
Seri Adı: The Maze Runner
Seri Sırası: 0.5 / 3
Goodreads Puanı: 3.72 / 5




______________________________________________________________________

Selaaam,nasılsınız?Açıkçası ben bu aralar iyiyim.Bahar geldi gibi (gerçi geldi gelecek derken gözümüz yollarda kaldı ama neyse :D ),sınavlarım bitti ve kitap okuyabiliyorum artık.E haliyle bloga yorum da girebiliyorum.İyi olmayayım da nasıl olayım? Ayrıca istediğim kitaplar biir bir çıkıyor (bkz. Şampiyon,Kızıl Yükseliş,Ayrılık,Eksik Parça),benden mutlusu yok sanırım :D

Öhö,öhömm.Kitaba dönelim.Labirent serisine müthiiş derecede hayran olduğumu blogumu az çok takip ediyorsanız biliyorsunuzdur.Son İsyan'ın yorumunda ''Umarım Pegasus The Kill Order'ı da çıkartır.'' demiştim ve çıkarttılaaar!!Sınav haftam biter bitmez de kitabı resmen yedim diyebilirim :D Neyse pek uzatmadan konusuna geçeyim ben :P

Kitap eğer eski karakterleri anlatıyor sanıyorsanız sakın böyle bir yanılgıya düşmeyin,çoğu arkadaşım Labirent serisinin asıl karakterlerinin olduğunu sanıyormuş kitapta fakat bu kitap Labirent'ten 13 yıl öncesinde geçiyor.E haliyle yeni karakterler var.Eski kitaptan da birkaç karakter var ama kim olduklarını söylemeyeceğim tabii ki :D

(not: Eski karakterleri anlatan kısa da olsa üç bölüm var,haberiniz olsun :D )

Kitapta,güneş patlamalarının üstünden sadece bir yıl geçmiş.O patlamalar ve patlamaların doğurduğu olaylardan sağ çıkan insanlar ise küçük yerleşim yerleri kurmuşlar.Bu insanlardan biri de Mark,yani baş karakterimiz.Mark,patlamaların olduğu gün gizliden gizliye aşık olduğu Trina ile birlikteymiş ve onunla kaçmışlar.Mark'ın bulunduğu kampta Alec,Lana,Darnell,Misty ve Toad adında arkadaşları da var.Kısacası geri kalan insanlar özlerine dönüp,sosyal bir şekilde yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyorlar.Her şey zaten yeterince zorken bir gün bir Kayaç,Mark'ın kampına saldırıyor ve rastgele insanları öldürmeye başlıyor.Bu saldırıdan sağ kurtulanlar ise Kayaç'ın nereden geldiğini ve amacını araştırmaya başlıyor.

Her ne kadar ben kitapta İSYAN'ın kuruluşunu ya da işleyişini göreceğimizi sansam da,kitap genel olarak Işıl'ın nasıl başladığı ve yayıldığı üzerinde duruyor.

Kitabın akıcılığı hakkında yorum yapmaya gerek bile duymuyorum çünkü her zamanki James Dashner işte bu.Akıcı olmayan bir kitap yazamaz ki :D Okurken zamanın nasıl geçtiğini,her zamanki gibi, anlamadım bile.Son sayfalara nasıl geldiğimi bile anlamadım ya,bayılıyorum sana James :D Ayrıca Dashner'ın kitaplarında her zaman film izliyormuş gibi hissediyorum,detayları anlatma ve betimleme gücü bence çok iyi.

Labirent serisini okuyan bilir,sürekli bir aksiyon ve hareket söz konusudur.Ölüm Emri de aksiyon bakımından diğer üç kitaptan hiç eksik kalmıyor.Açıkçası ben okurken yine oldukça fazla heyecanlandım ve neler olacağını merak ettim.


Karakterler konusunda pek bir şey diyemeyeceğim.Tek kitap karakterleri tanımak için çok yeterli değil bence.Mark başlarda biraz korkak olsa da gitgide korkusunu yenmeye başlıyor.Bunun en büyük sebebi ise Alec tabii ki.Alec korkusuz ve disiplinli bir asker.Her ne kadar dışarıdan katı görünse de aslında şefkat dolu bir kalbi var.Trina ise başından beri korkusuz ve gözüpek.Her zaman cesurca ve sakin hareketleriyle Mark'ın kontrolünü sağlamasını kolaylaştırıyor.


Kitapta en sevdiğim karakter Mark oldu.Bence korkusunu yenme aşamaları çok gerçekçi şekilde anlatılmıştı.Kimse bir anda korkularını yenip,cesur yüreğe dönüşemez.Mark da kademe kademe bu korkularını aştı ve bana bu çok gerçekçi geldi.Ayrıca arkadaşlarını korumak için yaptıkları da oldukça takdir edilesiydi.



James Dashner'ın kitaplarında geçerli olan bir şey var;karakterler bir anda ölür.Kimlerin öldüğünü söylemeyeceğim tabii ki fakat bu kitapta pek şaşırmadım ben ölümlere.Çünkü Son İsyan'dan idmanlıydım diyebilirim :D Bence gerçekten çok gereksiz yere kişiler ölüyor ve ölümleri üzerinde pek durulmuyor.Kitapta beni rahatsız eden bir nokta oldu bu.



Son İsyan bittiğinde bile hala aklımızda sorular vardı.Maalesef ki bu kitapta da aklımdaki soruların hepsi cevaplanmadı.Bu serinin eksik kalmasına neden oluyor bence.Beni rahatsız eden ikinci ve son nokta da bu oldu.

Labirent serisini okuyanların kafalarındaki sorulara cevap bulmak için ve James Dashner'ın muhteşem kaleminin zevkini tekrar tatmak için okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.Belki tam olarak aradığınızı bulamayacaksınız ama eminim ki o dünyaya farklı karakterlerle dönmek hoş bir deneyim olacak :D 


10 Nisan 2015 Cuma

Kızıl Tepe - Jamie McGuire / Yorum



Âşık Olduğunuz Kişiyi Hayatta Kalmak İçin Öldürmek Zorunda Olduğunuzu Bilseniz Ne Yapardınız? 

İki kızını yalnız başına yetiştirmek için çabalayan Scarlet; evli olsa da âşık olmanın ne demek olduğunu unutmuş, tek yaşama nedeni küçük kızı olan Nathan ve tek derdi kız kardeşi ve erkek arkadaşlarıyla yapacakları hafta sonu kaçamağı olan üniversiteli bir genç kız olan Miranda… Dünyayı etkisi altına alan bir salgın patlak verdiğinde bu üç kişinin hayatı beklemedikleri şekilde kesişir ve artık tek amaçları vardır: Bu yeni ve acımasız dünyada hayatta kalabilmek.

Sayfa Sayısı: 376

Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Yabancı 

Orijinal Adı: Red Hill
Goodreads Puanı: 3.93 / 5







___________________________________________________

Selam,selam selaaam!!Nasılsınızz? Açıkçası ben çok iyiyim,sınav haftası stresinden kurtuldum ve nihayet okumaya dönebildim,benden mutlusu yok :D  Uzun zamandır ilk defa tur kitabı olmayan bir kitap için yorum yapacağım.Kendimi biraz hamlamış gibi hissediyorum :D Bakalım umarım altından kalkabilirim.Hemencecik kitabın konusuna geçiyorum o zaman.

Alman bir bilim adamı herkesin fantastik olarak gördüğü ve yapılamayacağını sandığı bir deney yapmaya başlıyor;ölüleri diriltmek.Fakat bu deney başarısızlıkla sonuçlanıyor.Yani öyle olduğu sanılıyor.Bu diriltme çalışmalarından bir süre sonra dünyanın dört bir yanından salgın haberleri geliyor.Başta herkes sıradan bir salgın olduğunu düşünse de kısa bir süre sonra yanıldıklarını anlıyorlar çünkü hastalananlar bir süre sonra ölüp,zombi gibi yaratıklara dönüşüp insanlara saldırıyorlar.İşte bu kıyametin başlangıcı oluyor.

Scarlet,kızlarına bakmak için röntgen teknisyeni olarak çalışan bekar bir anne.İki kızı var ve ikisinin de kendine göre küçük sorunları var.Hayatı gayet normal yani.Ta ki o korkunç salgın başlayana kadar.Scarlet salgının başladığı hafta sonu kızları tatili babalarıyla geçirecek olduğu için kızlarından haber alamıyor ve onları bulmak için yola düşüyor.

Nathan,karısıyla arasında büyük sorunları olan ve küçük kızı Zoe'yi mutlu etmek için elinden gelen her şeyi yapan bir baba.Miranda ise hafta sonunu babasıyla geçirmek için babasının çiftliğine giden genç bir kız.(hayır Scarlet'ın kızı değil) Bu üç kişinin hayatı salgından sonra hayatta kalan herkes gibi değişir.Tesadüfi bir şekilde yolları kesişen bu üçlü bu her yeri vahşet kokan dünyada hayatta kalmaya çalışır.

Bu benim okuduğum beşinci Jamie McGuire kitabıydı.Açıkçası ben Jamie'nin yazım tarzını oldukça beğeniyorum.Şu ana kadar okuduğum kitapları gayet eğlenceli bir dille yazılmıştı - tamam belki Providence serisi o kadar da eğlence içermiyordu ama güzeldi işte :D - fakat bu kitapta tahmin edebileceğiniz gibi daha karanlık bir hava var.E zombi saldırısı var ve tüm dünya felaket bir halde,ne olmasını bekliyordum acaba? :D 

Kitaba başlarken Jamie'nin diğer kitapları gibi hafif,eğlenceli ve kafa dağıtan bir kitap çıkmasını bekledim Kızıl Tepe'nin.Fakat başladıktan sonra ne kadar yanıldığımı anladım.Okurken her saniyesinde ''Ya bu durum gerçek olsaydı,ben ne yapardım?'' diye kendimi yediğim doğrudur.Eğlenmeyi beklerken hiç ummadığım yerlerde üzülüp,ağladım.Bu kitap macera ve aksiyon kitabından çok bir kayıp hikayesi bence,çünkü kitaptaki herkes bir şekilde şekilde birilerini kaybediyor.

Zombi konulu,klişelerle bezenmiş Hollywood filmlerinden ve dizilerinden sıkılan biri olarak aslında kitaptan beklentim çok büyük değildi.Dediğim gibi,Jamie'nin yazım dilini beğendiğimden kafa dağıtmak için okumaya başladım sadece.Fakat bu kitap gerçekten beni bazı yerleriyle yıktı diyebilirim.Elbet bu kitapta da klişeler var,zombi konusunu ne kadar değiştirebilirsiniz ki zaten?Ölüyorlar,diriliyorlar sonra da insan parçalıyorlar işte.Beni bu kitap hakkında asıl şaşırtan şey bana çok fazla duyguyu aynı anda hissettirmesi oldu.Jamie'nin duyguları hissettirme konusunda en başarılı kitabının Kızıl Tepe olduğunu düşünüyorum. (Aslında Cehennem'de de Jared için içim parçalanmıştı ama konumuz bu değil :D) 



Kitap üç karakterin (Scarlet,Nathan,Miranda) ağzından anlatılıyor.Karakterlere yer yer gıcık olsam da,özellikle Miranda ve Scarlet'a, onların perspektifinden bakınca çok da haksız olmadıklarını anladım.Scarlet'ın kızlarını bulmak için yaptıkları beni çok etkiledi açıkçası.Başlarda en sevdiğim karakter Miranda'ydı çünkü küçük grubunu kurtarmak için çok pratik ve zeki yöntemleri vardı.Ayrıca çok cesur davranıyordu.Fakat sonlara doğru beni bazı yerlerde gerçekten çok sinir etti ve favori karakter ödülünü Nathan'a verdim.Çünkü Nathan gerçekten çoook ama çoook anlayışlı birisi.Özellikle kızına duyduğu sevgi inanılmaz güzeldi.

Kitap aşırı sürükleyici,sınav haftasında başladığım için okumamam lazımdı ve ben de çareyi kitabı gözümün önünden kaldırmakta buldum.Yani şimdiden uyarayım,eğer yapmanız gereken önemli işler ya da çalışmanız gereken zorlu sınavlar varsa Kızıl Tepe'yi okumayı erteleyin derim ben.

Kitabın tek eksi yönü olayların çok fazla hızlı gelişmesiydi bence.Hele son 30-40 sayfada neler olduğunu anlamakta zorlandım ve şoktan şoka girdim.Her sayfa farklı bir aksiyon içeriyordu,aslında bol aksiyon kötü bir şey değil ama yine de özellikle son sayfalardaki olayların çok hızlı ve üstünkörü geçildiğini ve o olayların üstünde kesinlikle daha fazla durulmuş olması gerektiğini düşünüyorum.

Bilim kurgu,aksiyon ve zombi severlerin kesinlikle bu kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum.Eminim ki fazlasıyla tatmin olacak ve aradığınızı bulacaksınız.Jamie ile hep inişli çıkışlı ilişkilerin dünyasına gittiniz,şimdi bir de vahşi zombilerin ele geçirdiği post apokaliptik bir dünyaya ışınlanmaya ne dersiniz? :D


4 Nisan 2015 Cumartesi

KVBT 6. Tur 4. Gün | İstanbul - Tuğba Sayın / Yorum








İstanbul... Aşkın, ayrılığın, acının ve kavuşmanın hikâyesinin yaşandığı şehir... Liseli bir genç kız olan Mina'nın Bursa'dan İstanbul'a yaptığı bir yolculukla başlıyor her şey. Kaderin cilveleri ve türlü tesadüflerle örülü, yüreğinizi ısıtacak bir gençlik hikâyesi. Tutkulu, dinamik ve heyecanlı... Gençliğin coşkusu ve kırılganlığı bu kitapta saklı. Mina'yı zorlu bir duygusal sınav beklemektedir. Bir tarafta arkadaş gibi sevilen bir erkek, diğer tarafta duygularına karşılık verip vermeyeceği belli olmayan diğer bir erkek. Hangi erkek aşk duygularıyla Mina'nın yüreğini sarsacaktır?
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 478

Baskı Yılı: 2015

Yayınevi: Fenomen Kitaplar







___________________________________________________________

Vampirlerin altıncı turundan herkese merhabaaa!Bu turda konuk ettiğimiz kitap bir Wattpad fenomeni olan Tuğba Sayın'ın İstanbul kitabı.Kitabın turunu aldığımızı duyunca gerçekten oldukça sevindik çünkü hepimiz bu kitabı oldukça merak ediyorduk.Daha fazla uzatmadan hemen kitabın konusuna geçiyorum.


Mina, l0.sınıfa giden,kendi halinde bir kız,hayatı herkesinki gibi sıradan,ta ki ablasını ziyaret etmek için İstanbul'a gelene kadar.Bu karmakarışık şehirde Mina'nın düzenli hayatı tepetaklak oluyor,yepyeni duyguların tadına varıyor,aşk gibi.Bazı olaylar sayesinde ailesini zar zor ikna eden Mina İstanbul'a yerleşiyor ve yepyeni bir hayata yelken açıyor.

Mina,İstanbul'a geldiği ilk gün bir talihsizlik yaşıyor.İstanbul'un o hıncahınç kalabalığına alışkın olmayan Mina metrobüse binmek zorunda kalıyor ve inmeye çalışırken de çantasının fermuarı bir çocuğun ceketine takılıp ceketi yırtıyor.Daha sonra Mina ablasının çocuğun komşusu olduğunu fark ediyor.Tesadüfler peşini bırakmıyor yani.Bu gizemli çocuğa,yani Kamer'e karşı çekilmeye karşı koyamayan Mina hislerinin adını koymaya çalışırken bir yandan da karışan hayatını düzene sokmaya çalışıyor.Yepyeni dostluklar,tecrübeler ve anılar biriktiriyor bu aşk şehrinde.

Daha önce de belirttiğim gibi kitabın turunu aldığımızı ilk duyduğumda çok sevinmiştim,e haliyle beklentim de oldukça yüksekti kitaptan.Belirtmeliyim ki maalesef ki beklediğim gibi bir kitap değildi.Şimdi gelelim nedenlerine.

Kitap bence çok yüzeysel bir anlatıma sahip.Sürekli zaman atlamaları vardı kitapta ve bence bu atlamalar bazı yerlerde kafa karıştırıcıydı.Dili oldukça sade,bu ekstra bir yönü olarak sayılabilir fakat yine de anlatım tarzı tam olarak beklediğim gibi değildi ve pek hoşuma gitmedi.

Çevremde kitabı Wattpad'de okuyup oldukça beğenen birçok kişi vardı fakat ben niyeyse beklediğimi bulamadım tam olarak ya.Konusu çok sevimli,tam bir gençlik kitabına uygun ama bence bu konu çok daha iyi bir şekilde işlenebilirdi.

Eminim ki şimdi ''Biraz da beğendiğin yönlere gel.'' diyorsunuzdur.Geliyorum o zamaan :D Kitap o kadar akıcı ki sayfaların nasıl geçip gittiğini anlayamadım.Ayrıca içindeki diyaloglar da oldukça sevimliydi.Dediğim gibi,tam bir gençlik kitabı.Özellikle romantizm tutkunlarının seveceğini düşünüyorum İstanbul'u.







Şimdi de gelelim karakterlere.Mina'yı kesinlikle sevmedim,SEVMEDİİM!Okuyan çoğunluk da benim gibi düşünüyor sanırım.Allah'ıımm,bu kadar iradesiz,kararsız ve gıcık bir kız olamaz.Tamam belki biraz abarttım ama okurken bazı yerlerde gerçekten kitabın içine girmek ve boğazlamak istedim onu.Erkek karakterlerden ise tam bir taraf seçmiş değilim aslında.Kamer'i de sevdim Berke'yi de fakat sanırım Kamer birazcık ağır basıyor.

Kitaptaki aşk üçgeni okurken beni çok yordu.Ben zaten çok fazla aşk kitabı seven ve okuyan bir tip değilim bir de kitaplarda böyle karmaşık ilişkiler olunca iyice bunalıyorum.Mina bir türlü karar veremedi ve beni cidden delirtti.

Kitapta klişeler vardı tabii ki ama aslında bunlar kitabı meraklandırıcı ve sürükleyici kılıyordu.Tek takıldığım nokta çok fazla tesadüflerin olmasıydı,karakterler sürekli tesadüfen bir yerlerde karşılaşıyor falan.Bu bana biraz tuhaf geldiyse de genel olarak olay örgüsü gayet hoştu.

Şuna değinmeden geçemeyeceğim,kitaptaki şarkılara gerçekten BAYILDIIM! Kitabın hatırı sayılır bir kısmı zaten müzik üstüne kurulu ve bu bende kitabın puanını yükseltti.Sonuçta kim müziği sevmez ki? ( Kitap Kurdunun Düşünceleri'nin hazırladığı müzik listesine buradan ulaşabilirsiniz ^^)

Kitaba kaç puan vereceğim hakkında biraz arada kaldım.Ben beklentilerimi biraz yüksek tutarak başladığım için maalesef ki beklediğim şeylere ulaşamadım ve bu bende hayal kırıklığı yarattı kesinlikle.Ama eğer ki kitaba başlarken beklentiniz sadece hoş,eğlenceli ve sürükleyici bir aşk hikayesi okumak olursa eminim ki aradığınızı fazlasıyla bulursunuz.

Destekleri için Fenomen Kitaplar'a çok teşekkürler ^^

Eğer İstanbul'u kazanma şansınız olsun isterseniz sizi Facebook sayfamızdaki çekilişe alalım.Yazının sonunda ise Rafflecopter çekilişi var,katılan herkese iyi şanslar! ^^



a Rafflecopter giveaway

3 Nisan 2015 Cuma

KVBT 6. Tur 3. Gün | İstanbul - Tuğba Sayın / Ön Okuma


Kitap Vampirleri'nin 6. turundan herkese merhabalaar! Bu turda Wattpad fenomenlerinden biri olan İstanbul'u konuk ediyoruz.Eğer ki kitap hakkında fikir edinmek istiyorsanız aşağıda ön okumayı okuyarak kitabı tanıyabilirsiniz.


Eğer ki bu güzel kitabı kazanmak isterseniz facebook sayfamızdaki çekilişe ya da yazının sonunda bulunan Rafflecopter çekilişine katılabilirsiniz.Destekleri için Fenomen Kitaplar'a teşekkürlerimi sunarım ^^



a Rafflecopter giveaway