29 Ağustos 2015 Cumartesi

Bitmeyen Gecenin İçinde - Veronica Rossi / Yorum



Fırtınaların Harap Ettiği Bir Dünyada Acımasız Geceye Ve Tüm

İhanetlere Rağmen Hayatta Kalmak İçin Direnen Bir Aşk

Aria annesinin kaybını kabullenmiş ve artık Hayal'in dışındaki yabani dünyaya uyum sağlamıştır. Peregrine ise Tide kabilesinin Kan Lordu olarak yeni sorumluluklarına alışmaya çalışmaktadır. Birbirine umutsuzca âşık iki gencin yolları aylar sonra tekrar kesiştiğinde mutlulukları çok kısa sürer. Tide'lar, yarı İkametçi olan Aria'ya güvenmemektedir ve Perry, yönetmesi gereken kabile ile sevdiği kadın arasında kalır.

Eter fırtınaları her geçen gün kötüleşirken, emniyette olabilmek için tek umutları Durgun Mavi'yi bulmaktır. Üstelik bu efsanevi bölgeye ulaşmak isteyen sadece onlar değildir ve Perry'nin yeğeni hâlâ Konsül Hess'in tutsağıdır. Etrafları sahte dostlar, dosta dönüşen düşmanlar, doğal felaketler ve güçlü tutkularla çevrilen ancak asla yılmayan Aria ile Perry güzel bir gelecek kurmak uğruna bir kez daha ayrı düşecektir.


Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Pegasus
Orijinal Adı: Through the Ever Night
Seri Adı: Under the Never Sky
Seri Sıralaması: 2 / 3
Goodreads Puanı: 4.20 / 5

____________________________________________________________________

Herkese merhabaa!! Nasılsınııız? Şahsen ben iyiyim fakat biraz da içim buruk.Neden diye sorarsanız Teen Wolf sezon finaline girdi :( Daha önceki yazılarımda hiç bahsettim mi hatırlamıyorum ama ben cidden büyüüük büyük bir Wolfian'ım.E haliyle dizi ara verince biraz bunalım takılmaya başladım.Zaten yabancı dizi izleyenlerin genel şikayeti bu sanırım.Sezonlar çok kısa,sezon içinde de sürekli ara veriyorlar ve sezon finali ile diğer sezon arasında cidden uzun bir süre var.Teen Wolf'un 5B sezonu Ocak'ta başlayacakmış mesela.Ben daha uzun ara verirler diye düşünmüştüm o yüzden biraz moralim düzeldi gibi :D 

Kitap yorumu yapmak için girmiştim ve diziler hakkında konuşuyorum...Sanırım biraz (!) konuyu dağıttım :D Neyse,bu yazıda size çok sevdiğim bir serinin ikinci kitabı olan Bitmeyen Gecenin İçinde'nin yorumunu yapacağım.Konuyu ne kadar anlatsam bilemedim ve o yüzden konu kısmı spoiler içerebilir.O zaman uzatmadan konuya geçiyoruum.

-hafif derecede spoiler içerir (ilk kitap hakkında da spoiler var ve önemli noktalar hakkında,ilk kitabı okumadıysanız konuyu okumayın derim)
Bildiğiniz gibi ilk kitapta Aria ve Perry bazı olaylar yüzünden ayrılmak zorunda kalmış fakat kitabın sonunda buluşmuşlardı.Kitap tam da kaldığı yerden devam ediyor.Aria ve Perry buluşuyor ve çok kısa bir zaman içinde hasret gidermek zorunda kalıyorlar çünkü bir ziyaretçileri var;Reef. Tide'ların yeni Kan Lordu olan Perry'yi korumak için görevli olan Reef Perry'yi bir İkametçi'yle baş başa bırakmak istemiyor çünkü Aria'ya güvenemiyor. Aslında Aria İkametçi kimliğini neredeyse tamamen geride bırakmış olsa da bunu Tide'lara anlatmak zor.Aria'nın Tide'larla ne işi var diyeceksiniz,Perry onu kendisiyle gelmeye ikna ediyor fakat Aria'nın bir şartı var;sadece müttefik gibi davranıp aralarındaki ilişkiyi halktan saklamak.Perry her ne kadar istemese de bunu kabul etmek zorunda kalıyor çünkü Aria Tide'lar tarafından kesinlikle istenmiyor.

Tide'lara Aria ve Perry'nin müttefik olmasının amacının Talon'u İkametçilerin elinden kurtarmak ve Durgun Mavi'ye ulaşmak olduğu söyleniyor ve bu bir yalan değil.Her ne kadar Aria'nın amacı gerçekten Tide'lara yardım etmek olsa da kabile halkı maalesef Aria'nın onlara iyilik yapmak istediğini anlayamıyor.Perry'nin üstünde ise artık çok daha büyük bir sorumluluk var.Kan Lordu olduğu için artık kabilesini güvende tutmak ve yeğeni Talon'u kurtarmak zorunda.Üstelik Eter fırtınaları da iyice kötüye gidiyor ve dışarıda yaşam oldukça tehlikeli bir hal alıyor.Bunun yanında sevdiği kadın kabilesi tarafından istenmiyor da.Hatta bazılarının deyimiyle bir köstebekle iş birliği yaptığı için Perry'ye güvenmeyip,ona sırt çevirenler bile oluyor.Yani Perry'nin yükü gerçekten çok ağır.

Aria'nın kabilede istenmediği büyük bir olay sayesinde kesinleşince artık Aria Tide'ların yanında kalıp Perry'yi daha da zor durumda bırakmak istemediğinden Durgun Mavi'yi aramak için yola koyuluyor fakat yalnız değil.Roar,geçen sene Horn'lara erzak yardımı karşısında verilen -aslında satılan da diyebiliriz ne kadar iğrenç- Perry'nin kardeşi Liv'i bulmak için Horn kabilesine gitmeye hazırlanırken Aria kabileyi terk etmeye karar verdiği için beraber yola çıkıyorlar.Amaçları Horn'dan Liv'i geri almak ve Horn kabilesinin başı olan Sable'dan Durgun Mavi hakkında bilgi edinmek.Böylece yola çıkan Roar ve Aria,Perry'yi arkalarında kırık bir kalple bırakıyorlar.

-spoiler bitti

Bu seriye bayıldığımı söylemiştim ama tekrar söylemek istiyorum.BU SERİYE BAYILIYORUM,gerçekten.İlk kitabı okuyalı yaklaşık bir sene oldu ve ikinci kitap zaten Şubat ayında çıkmıştı.Bitmeyen Gecenin İçinde'yi çıkar çıkmaz aldım fakat okumak için serinin tamamlanmasını bekledim.Üçüncü kitap çıkana kadar geçen süre ne kadar acı vericiydi benim için anlatamam.Sürekli elim bu kitaba gidiyordu ama kendimi tutmak zorundaydım çünkü bitirir bitirmez üçüncü kitabı sayıklayacağımı biliyordum.Ve sonra üçüncü kitap çıktı... Alabildiğim en kısa sürede alıp -ki üçüncü kitabın elime birkaç gün önce ulaşmış olduğuna bakarak pek kısa olduğunu söyleyemeyeceğim- ikinci kitaba başladım.İlk kitabı çok sevmiştim ama bu kitaba cidden AŞIK OLDUM. (İlk kitap hakkındaki yorumumu merak ediyorsanız sizi şöyle alayım ^^)

İlk kitapta yazarın yarattığı dünyaya hayran kalmıştım.Her ne kadar Diyarlar gerçeklik kadar iyi olmasa da -ki iddialara göre gerçeklikten bile daha iyiler ama tabii ki değil- çok ilgimi çekmişti.Aria'nın Hayal'den atılıp dış dünyayı ve en önemlisi kendini keşfetmesi ve bunun anlatılış tarzı beni büyülemişti.Her saniyesi heyecan dolu olmasa da ilk kitabı cidden elimden bırakamamıştım ve Bitmeyen Gecenin İçinde'nin de hemen hemen Sonsuz Gökyüzünün Altında kadar güzel olmasını bekliyordum ama yanılmışım.BGİ çoook çok çok çok daha güzeldi ilk kitaptan.Belki karakterleri ve o dünyayı özlediğimden dolayıdır fakat okumaya başladığım andan itibaren kitabı elimden bırakamadım.


Kitap yine Aria ve Perry'nin bakış açılarından anlatılıyor ve yine ilk kitapta olduğu gibi birinci kişi anlatımıyla değil.Normalde ben hep birinci ağızdan anlatılan kitapları daha samimi,daha yakın bulmuşumdur fakat bu serinin birinci tekil şahısla anlatılmamasını hiç yadırgamadım.Hatta Aria ve Perry'nin düşüncelerine tam olarak hakim olabildiğimiz için bu hoşuma bile gitti.

Bu serideki karakterleri seviyorum.Aria ve Perry ilk kitapta kendilerini üzecek fedakarlıklar yapıp başkalarını kurtarmaya çalışmışlardı bu,bu kitapta da devam ediyor.İki karakter de sevdiklerini ve umursadıkları insanları kurtarabilmek için kendilerini gözden çıkarmaya razı ve işte ben böyle karakterlere gerçekten hayran kalıyorum.Ayrıca yazar karakterlerin ruh hallerini çok başarılı yansıtmış.Aria'nın bir yere ait olmak istemesi fakat nereye ait olduğunu bir türlü bulamaması,Perry'nin abisi Vale'i öldürmesinin suçluluğunu üstünden atamaması,üstlendiği o kadar sorumluluğun stresi,Aria onu bıraktıktan sonraki çaresizliği ve kafa karışıklığı öyle güzel yansıtılmıştı ki resmen ben de aynı duyguları yaşadım.

Perry ve Aria ilişkisinin yavaş yavaş ilerlemesi ve sağlam temellere oturtulması ilk kitapta çok hoşuma gitmişti.İkisinin birbirlerine karşı olan ön yargılarını yıkması,aralarında bir bağ oluşması çok güzel anlatılmıştı.Bu kitapta Perry ve Aria arasında ön yargılar yok fakat bu sefer Aria kendini Perry'nin kabilesine kabul ettirmek zorunda.Yüzlerce kişinin ön yargısı var yani.Ben olsam nasıl davranırdım diye sık sık düşündüm bu durumda.Aria her şeye rağmen Tide'lara yardım etmek istiyor,ben olsaydım karşılaştığım kötü muameleye karşı hala bu kadar iyi niyetli olabilir miydim bilmiyorum açıkçası.Aria gerçekten çok güçlü bir karakter ve bu yüzden oldukça seviyorum onu.Perry de en az Aria kadar güçlü,bu kitapta sorumlulukları ve Aria arasında kalmasıyla başa çıkabilmesinden bunu anlıyoruz zaten.

Yan karakterlerden Roar'a gelelim şimdi de.İlk kitapta Roar'u çok sevmiştim ve bu kitapta sevgim ikiye hatta üçe katlandı.Kitapta en sevdiğim karakter Roar,düşünün yani.Bu kitapta Roar'a çok üzüldüm,hatta birazcık -tamam belki birazdan fazla- ağlamış da olabilirim.Kalbim acıdı resmen,yapılır mı bu Roar'a ya.

-spoiler- Ya çocuk sevdiğine tam kavuştu derken niye öldürdün Liv'i be insafsız Veronica!Her Veronica böyle mi be,biri Tris'i öldürür biri Liv'i..-spoiler bitti-



Diğer okuyanlar ne düşünür bilemem fakat bence bu kitap ilk kitaba göre daha aksiyonlu ve heyecanlıydı.Özellikle 200'lü sayfalarda aksiyon tavan yaptı ve ben "Neee!!","Nasıl ya?!?!?","CİDDİ MİSİN!" diye tepkiler vermeye başladım.Hele bir yer var ki... Kitabı kapatıp yaklaşık 10 dakika falan mola verdim çünkü cidden kendimi toplamam gerekiyordu.Kısacası kitabı okurken bir ara o kadar çok duygu yaşadım ki ne hissettiğimi anlamaz oldum.Müthiş bir kitaptı ya.Bir sonraki kitabı okumak için sabırsızlanıyorum fakat serinin bitmesini de istemiyorum.Kafam ve duygularım çok karışık :((((



Aşağıdaki fan art'ı paylaşmasam olmazdı çünkü aşırı aşırı beğendim.Perry ve Ether fırtınası.Biraz psikopatça gelebilir ama bir Ether fırtınası görmek isterdim.Bir fırtınanın içinde bulunmaktan bahsetmiyorum,uzaktan izlemekten bahsediyorum.Her ne kadar kitaptakilere korku dolu anlar yaşatsa da bence büyüleyici bir yanı da var Ether'in.Fırtına olmasa da en azından Ether'in durgun halini görmek isterdim çünkü gerçekten çok merak ediyorum nasıl bir şey olduğunu.


Bu kadar övdükten sonra kaç puan vermemi bekliyorsunuz?Tabii ki 5,sonsuz kere 5!! Kesinlikle en kısa sürede gidip bu kitabı -hatta bu seriyi çünkü biter bitmez diğer kitaba başlamak isteyeceksiniz- almanız ve okumanız gerek!Veronica Rossi'nin bu muhteşem -muhteşem dediysek kusursuz manasında değil tabii ki,çünkü karakterlerin her an ölme riski var tehlikeli fakat büyüleyici bir dünya bu- dünyasıyla tanışmanız lazım.İlk kitabı okumuş olup bu kitabı kitaplığında bekletenler varsa size sesleniyoruum;bu kitabı HEMEN okuyun.Pişman olmayacağınızı garanti ederim.



27 Ağustos 2015 Perşembe

KVBT 11. Tur 4. Gün | Hiç Hesapta Yokken - Sydney Landon / Yorum + Goodreads Yorumları


Suzy Denton, yaptığı işi seven, âşık olduğu adamla mükemmel bir ilişki yaşayan şanslı ve mutlu bir kadındır. Lise yıllarından beri birlikte olduğu erkek arkadaşına tüm kalbiyle güvenmektedir. Hayatındaki her şeyin yolunda olduğunu düşündüğü bir dönemde, sevgilisi tarafından aldatıldığını öğrenir.
Suzy'nin sarsılmaz sandığı dünyası, bir anda ayaklarının altından kaymıştır. Artık hiç kimseye güvenmeyecektir. Kendini işine veren Suzy, şirketin yeni ortağı Grayson Merimon'la çalışmaya başladıktan sonra işler değişir. Gray, Suzy'den fazlasıyla etkilenmiştir. Hiçbir erkeği hayatına sokmamak konusunda kararlı olan Suzy, Gray'i kendi yöntemleriyle uzaklaştırır. Ancak Gray, istediği şeyi almak için ne gerekiyorsa yapacak kadar gözü kara bir adamdır. Suzy'nin inadı ve Gray'in kararlılığı bilinen şeylerdir de, peki ya aşk? 
İşte o hiç hesapta yoktur…


                                                               
                                                                  Sayfa Sayısı: 312
                                                                   Baskı Yılı: 2015
                                                             Yayınevi: Nemesis Kitap
                                                      Orijinal Adı: Not Planning on You
                                                                  Seri Adı: Danvers
                                                                    Seri Sırası: 2 / 8
                                                            Goodreads Puanı: 4.06 / 5 
_________________________________________________________________

Selaam,nasılsınız? Ben şu sıralar biraz yoğun olsam da iyiyim,hem okulların açılma tarihi de ertelendi nasıl iyi olmayayım :D Belirttiğim gibi şu sıralar yoğun olduğum için maalesef bu yorum kısa bir yorum olacak. - Değil yorum yapmaya,kitap okumaya bile pek vaktim yok şu sıralar :( - O yüzden uzatmadan hemen kitabın konusuna geçiyorum. 

Suzy Denton'ın müthiş bir hayatı varken bir gün liseden beri birlikte olduğu erkek arkadaşının onu aldattığını öğrenmesiyle dünyası paramparça olur.Her şeye rağmen güçlü görüntüsünü bozmamayı başaran Suzy,işine odaklanır ve hayatını düzene sokmaya çabalar.Fakat kaderin ona bir sürprizi vardır; şirketin yeni ortağı Grayson Merimon! Suzy,son ilişkisinde yaşadığı hayal kırıklığından dolayı kendini yeni bir ilişkiye hazır hissetmemektedir.Fakat Gray karşısına çıktığında her ne kadar ondan uzak kalmak istese de bu onu çok zor duruma sokar çünkü Gray'den etkilenmemek mümkün değildir. Suzy,Gray'i kendinden uzaklaştırmaya çalışsa da ikilimiz aşktan kaçamaz.Tabii bu ilişkide her şey peri masalı gibi olmayacaktır,onları bazı engeller beklemektedir.

Yaz mevsiminin havasına uygun,kıpır kıpır ve eğlenceli bir kitap Hiç Hesapta Yokken.Çoğunlukla yazın ağır kitaplar okumaktan kaçınırız ya işte Hiç Hesapta Yokken tam yazlık,kafa dağıtmalık bir kitap.Konu eğlenceli,içindeki karakterler sevimli ve olay örgüsü çoğu zaman sıkılmadan kendini okutturuyor.

Ben pek romantik kitap seven birisi değilim maalesef.Dürüst olmak gerekirse Hiç Hesapta Yokken'e sıfır beklentiyle başlamama rağmen kitap yer yer beni sıktı.Bunun sebebi büyük ihtimalle belirttiğim gibi benim romantik kitap seven biri olmamam.Yine de kesinlikle kötü bir kitap değil,yanlış anlamayın.Aksine okurken insanı neşelendiren bir kitap bu.Dediğim gibi yer yer sıkılmış olsam da genel olarak eğlenerek okuduğum bir kitap oldu.

İkilinin arasındaki ilişki biraz fazla hızlı gelişmiş gibi geldi bana.Kitap serinin ikinci kitabı ve her kitap farklı çiftleri ele alıyor.Belki ilk kitabı okumadığımdan dolayı ilişki çok hızlı gelişiyormuş gibi hissettim o yüzden bu konuda pek yorum yapmak istemiyorum aslında.Genelde kitaplarda ilişkilerin temelinin sağlam bir şekilde atılmasını ve ona göre karakterler arasında yavaş yavaş bir bağ kurulmasından yanayım ben.Fakat buna rağmen Gray ve Suzy bence hoş bir çiftti.

Karakterlere gelirsek,Gray'in kararlılığını ve Suzy'nin peşini bırakmamasını sevdim.Suzy de iyiydi işte,ne desem pek bilemedim onun hakkında :D Yan karakterlerden en sevdiğim Suzy'nin en yakın arkadaşı ve ilk kitabın baş karakteri olan Claire oldu.Jason ile olan ilişkilerini en az Suzy ve Gray'in ilişkisi kadar sevdim.Bir ara ilk kitabı da alıp okumayı düşünüyorum.

Genel olarak hoş ve eğlenceli bir kitaptı Hiç Hesapta Yokken.Yaz mevsiminde ağır kitapları okumayı sevmeyenlerdenseniz kafa dağıtmanız için önerebileceğim bir kitap yani ^^ 

Katkılarından dolayı Nemesis Yayınları'na çok teşekkürler.


Goodreads Yorumları

- Grafiği gittikçe yükselen yazarlardan. (4 puan)


- Ne kadar müthiş bir kitap. Gray'e aşık oldum ve o kesinlikle benim yeni kitap erkek arkadaşım.Söylemeliyim ki o beni birkaç kez kızdırdı fakat sonunda kendini çok iyi affettirdi.O çok iyi bir adam.Suzy muhteşemdi ve beni her hamlesinde çılgına çevirdi.Şimdi,Beth ve Nick'in kitabı için hazırım bu destansı olacak. (5 puan)

- Aman Tanrım! İlk yorumumu yazdığıma inanamıyorum.Ama yapmak zorundaydım....bu hikaye harikaydı.Romantizmi sevdim.Gray ve Suzy arasındaki ateşi sevdim.Mizahı sevdim.Aileler çok destekleyiciydi.Jason ve Claire'nin ilk kitaptan beri nasıl geliştiğini görmeyi sevdim! Bu içinde kaybolmak için muhteşem bir seri. Bu kitabı oldukça öneriyorum.Gelecek kitaplarda Beth ve Ella ile neler olacağını görmek için sabırsızlanıyorum! Hediyeni bizle paylaştığın için teşekkürler Sydney! ( 5 puan)

- Bu kitap oldukça fazla duyguya sahip. Delirdim,gözyaşı döktüm,bazı yerlerde ''aww'' diye düşündüm çünkü çok tatlıydı ve kesinlikle çok iyi işlenmiş SEKSİ aşk sahneleri vardı bu kitapta.Suzy'ye BAYILDIM! O harika ve sadece kendisini seven ve ilk sıraya koyan birini istiyor.Müthiş bir okumaydı. (4 puan)

- Beğendim,Sydney'in kitaplarındaki erkekler duygularını itiraf etmekten korkmuyorlar.Suzy'nin iyi tutumlu müthiş bir karakter olduğunu düşünüyorum. Serinin diğer kitaplarını okumak istiyorum. (3 puan)

- Suzy ve Gray S-E-K-S-İ-Y-D-İ! İkilinin arasındaki romantizm ve kimyaya bayıldım.Kesinlikle elimden bırakmakta zorlandığım bir kitap oldu. (5 puan)

- Hoş bir okumaydı.Biraz klişeydi ama kitabın genelinden zevk aldım. (3 puan)

- Aman Tanrım bana bir Gray bulun! (5 puan)

- Hafta Sonu Kaçamağı'ndan daha iyi. (3 puan)

- Bu seriyi gerçekten seviyorum. Tahmin edilebilir gibi ama iyi anlamda! Bir sonraki kitap için dört gözle bekliyorum. (5 puan)


a Rafflecopter giveaway

25 Ağustos 2015 Salı

KVBT 11. Tur 2. Gün | Hiç Hesapta Yokken - Sydney Landon / Yazar Tanıtımı + Çekiliş







Kitap Vampirleri'nin 11. turundan herkese merhabaa! Bu turda Nemesis Yayınları'ndan çıkan Sydney Landon imzalı Hiç Hesapta Yokken'i konuk ediyoruz.Benim bugünkü görevim ise yazarımız Sydney Landon'ı tanıtmak.O zaman uzatmadan hemen başlayalım ^^

______________________________________________________________________________

Sydney Landon Hafta Sonu Kaçamağı,Hiç Hesapta Yokken,Fall For Me,Betting on You,No Denying You,Always Loving You,Pierced ve Fractured kitaplarıyla New York Times ve USA Today'in çok satan yazarıdır.Sydney şu sıralar Danvers serisinin (Türkiye'de yayınlanan ilk iki kitabı Hafta Sonu Kaçamağı ve Hiç Hesapta Yokken olan seri) ve Pierced serisinin devam kitapları üzerinde çalışmaktadır.Yazmadığı zamanlarda Sydney okumaktan,yüzmekten ve sahilden zevk alır.Ailesiyle birlikte Güney Carolina'da,Greenville'de yaşamaktadır.


Yazarın Goodreads sayfasına buradan,web sayfasına buradan,Twitter hesabına buradan,Facebook sayfasına ise buradan ulaşabilirsiniz ^^

Katkılarından dolayı Nemesis Yayınlarına çok teşekkürler ^^

a Rafflecopter giveaway

15 Ağustos 2015 Cumartesi

KVBT 10. Tur 3. Gün | Sağdıç - Jennifer L. Armentrout / Seri Tanıtımı




Herkese merhabaa! Nasılsınız? Umarım herkes iyidir ^^ Bugün sizlere Gamble Kardeşler serisini tanıtacağım.O zamaan,hadi başlayalım.


1- Tempting the Best Man / Sağdıç 



Gamble Kardeşler serisinin ilk kitabı olan Tempting the Best Man yani Sağdıç,kardeşlerin en küçüğü olan Chase'in en yakın arkadaşının kardeşi olan Maddie ile arasındaki ilişkiyi anlatıyor.Chase hem kendini annesini terk eden babasına benzettiğinden hem de en yakın arkadaşının kardeşi olduğu için Maddie'nin ona karşı hisleri olduğu bilmesine ve onun da Maddie'ye karşı hisleri olmasına rağmen onunla yakınlaşmak istemiyor.Fakat Maddie'nin abisinin düğününde baş sağdıç ve baş nedime olunca bir de olayların gidişatı onları birbirlerine yakınlaşmaya zorlayınca Maddie ve Chase'in arasındaki tutku alevleniyor ve ikili için zorlu fakat bizim için okuması eğlenceli dönemler başlıyor.

2- Tempting the Player




Gamble kardeşlerin ortancası,en çapkını ve Nationals takımının en iyi oyuncularından biri olan Chad'in Bridget ile ilişkisini anlatıyor. Bir gece Bridget ile Chad hiç de uygun olmayan bir durumda paparazziler tarafından görüntülenince Chad'in menajeri ona iki seçenek sunuyor;ya yaptığını temizleyecek ya da multi-milyon dolarlık kontratına veda edecek.Kariyerini kurtarmak için Bridget'i dünyaya sevgilisiymiş gibi tanıtmaya karar veren Chad yaptıkları sadece bir oyun olsa da Bridget'in cazibesine karşı koyamaz ve böylece Bridget ve Chad için eğlenceli ve tehlikeli bir ilişkinin temelleri atılmış olur.

3- Tempting the Bodyguard



Gazeteci olan Alana'nın taviz vermeyen kişiliği sayesinde birkaç düşmanı vardır fakat tuhaf bir takipçi Alana'nın bir koruma tutmak istemesine neden olur.Bu görev için biçilmiş kaptan ise Chandler'dır.Gamble kardeşlerin en büyüğü ve sonuncusu Chandler'ın kitabı olan Tempting the Bodyguard,Chandler'ın Alana'nın koruması olmasını ve aralarında karşı konulmaz bir çekim oluşmasını konu alıyor.


Yazarımız Jen,Gamble kardeşlerin görünüşlerini böyle tanımlamış.Soldan sağa sırasıyla Chad,Chandler ve Chase. Kitapta Chase mavi gözlü diye hatırlıyorum ben ama bilemedim şimdi o.O

Umarım Dex diğer kitapları da kısa süre içerisinde basar da biz de bu kardeşlerin hepsini tanıma fırsatı yakalarız ^^

14 Ağustos 2015 Cuma

Silber - Kerstin Gier / Yorum


Rüyaların gizemli ülkesine, merak uyandıran bir yolculuk…

Kertenkele tokmaklı, gizemli kapılar; konuşan taş heykeller ve elinde baltasıyla, delirmiş bir bakıcı… Liv Silber'ın rüyaları son zamanlarda epey tuhaflaşmıştır ve içlerinden biri fazlasıyla kafasını kurcalamaktadır. Bu rüyada geceyarısı dört çocuğun gizemli ve karanlık bir ayin gerçekleştirdiği bir mezarlıktadır. Üstelik Liv bu dört genci normal yaşamında tanımaktadır çünkü Grayson ve üç arkadaşı gerçekten vardır. 

Liv kısa süre önce bu dört gencin okuduğu okula kaydolmuştur ve aslında hepsi iyi çocuklardır. Mezarlıktaki geceden daha korkutucu olan, arkadaşlarının Liv'in rüyada söylediği ancak gerçek hayatta hiçbir şekilde sözünü etmediği şeyleri bilmesidir. Çocukların bunu nasıl öğrendiğini çözmek ise, bilmeceleri çok seven Liv'in uzak duramayacağı kadar çekici bir gizemdir… 




Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Pegasus
Orijinal Adı: Silber:Das erste Buch der Träume 
Seri Adı: Silber
Seri Sırası: 1 / 3
Goodreads Puanı: 4.12 / 5

________________________________________________________________________

Selaam! Nasılsınız?? Ben çok iyiyim fakat şu sıralar kafamı kurcalayan bir şey var;okul açılmak üzere! Aylarca tatili bekliyoruz ve beklerken zaman geçmiyor ancak tatil olduğunda zaman su gibi akıp gidiyor,bu çok kötü bir şey :(( Bu sene gerçekten oldukça yorulduğum için,ki eminim siz de yorulmuşsunuzdur sadece sabahın köründe kalkmak bile oldukça yorucu zaten, hiiç istemiyorum okulların açılmasını ya. Fakat kaçış yok maalesef ki ve bu yüzden ben de son bir ayımı elimden geldiğince okuyarak geçirmeye çalışıyorum. Sizin de içinizi kararttığım için üzgünüm :D Sizi daha fazla kedere boğmadan tatlı mı tatlı,tüm üzüntünüzü alıp götürecek bir kitap olan Silber'in yorumuna geçiyoruum.

Liv Silber 15 yaşında -kitapta 16 oluyor ancak ben başladığındaki yaşını söylemek istedim :D -boşanmış olan ebeveynleri arasında kardeşiyle birlikte mekik dokuyan bir kızdır.Annesi de babası da sürekli işlerinden dolayı ülke değiştirdikleri için Liv ve Mia neredeyse her sene farklı okullarda okumaktadırlar.Bu sene anneleriyle ve bakıcıları Lottie yaşayacakları şehir ise Londra'dır.Başta Londra'da güzel bir kır evinde yaşayacaklarını düşünürlerken şehre vardıklarında şaşırtıcı bir değişiklikle karşılaşırlar.Londra'da bir apartman dairesinde yaşayacaklardır ve bunun sebebi annesinin sevgilisi olan Ernest'e yani nam-ı diğer Bay Plan Değişikliği'ne yakın olmak istemesidir.Bunu her ne kadar istemeseler da kabul etmek zorunda kalırlar.

Okula başladıklarında Liv ilk günden gözüne takılan bir çocuk grubu görür.Gruptaki herkes oldukça yakışıklı ve popülerdir.Ernest ve ailesiyle tanışmak için evlerine yemeğe gittiklerinde müstakbel üvey kardeşinin bu gruptaki çocuklardan biri olan Grayson olduğunu anlar.O gece Grayson ve diğer çocukları içeren tuhaf bir rüya görür.Bu rüya o kadar gerçekçidir ki Liv uyandıktan sonra bile tüm detaylarıyla rüyayı hatırlar.Bu rüyanın üstüne bir de Grayson ve arkadaşlarının garip davranışları eklenince Liv olaya dahil olmaya karar verir ve bu tuhaf rüyaların sırrını çözmeye çalışır.Bu sırada hiç beklemediği bir dünyaya adım atacağından habersizdir.


Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisini bilmeyen yoktur herhalde.Okuyan herkesin beğendiği,kendini kaptırdığı ve ''Ne kadar şirin bir hikaye!'' demeden geçemediği bir seridir Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer.Daha önce bu seriyi okumuş olmanın ve Kerstin Gier kitaplarının harikalığından haberdar olmanın rahatlığıyla ve beklentisiyle başladım Silber'e ve şunu söylemeliyim ki BAYILDIIIM! ATZİG'den bile daha iyiydi bence!Daha önce ATZİG'i okuduysanız Kerstin kitaplarındaki o büyülü havayı ve okurken kendinizi kitabın içinde gibi hissettiğinizi biliyorsunuzdur.İşte Silber de ATZİG'deki o büyülü havayı fazlasıyla barındırıyor içinde.

ATZİG'i birçok kişinin sevme nedeni karakterlerin içimizden biri gibi davranması ve samimiliğiydi.Silber'in karakterleri de o kadar şirin ki alıp bağrınıza basasınız geliyor.Liv'e BAYILDIIM! Gwen'i çok sevmiştim fakat Liv'i ondan bile çok sevdim.Kitapta şöyle bir yer var;
"Ama yine kaybolma," dedi Lottie endişeyle.
Kaybolmakla ilgili uyarıları ne yazık ki haksız yere değildi,anlaşıldığı üzere, aslında oldukça güvendiğim iç navigasyon sistemim beni Londra'da defalarca yüzüstü bırakmıştı. Bunun tek nedeni, tuğladan yapılmış, eski moda,sıra evlerle dolu bu sokakların gözüme (özellikle yağmurda) neredeyse birbirinin aynı görünmesi değil, otobüsten indiğimde ters yöne gitmek gibi bir eğilimim olmasıydı. Aslında kuzeye gitmek isterken kendimden emin bir şekilde güneye gidiyordum; anlaşılan, beynimin güney ve kuzey yarımküreyi belirlemekle ilgili bir sorunu vardı.
Bu kısımda cidden gülmekten yerlere yattım.Neden diye sorarsanız cevabım çok basit,kendimi gördüm.O kadar kötü bir yol hafızam var ki değil yaşadığım şehirde,yaşadığım semtte hatta bir alışveriş merkezinde bile kolayca kaybolabilirim.Liv'i çok iyi anlıyorum o yüzden :D

Dediğim gibi karakterleri çoook sevdim. Liv zaten çoğu kısımda benim davranacağım gibi davrandığı için onu kitaptan çıkarıp en yakın arkadaşım yapmak falan istedim.Tamamen aynı kafadanız ve bu çok hoşuma gitti.Grayson'ın korumacı tavırları çok sevimliydi,Mia'nın her şeyine bayıldım! Özellikle piknikte Liv'e sürekli bir şeyler fırlatması o kadar komikti ki! Bir de Henry var... Ah Henry!! Başta soğuk olduğu için pek ısınamamış olsam da kitabın yarısından sonra kendisinde Gideon'la yarışma potansiyeli gördüm :D Bakalım kim sıralamada birinci gelecek,serinin diğer kitaplarını okuduktan sonra göreceğiz :D

Kitap çok akıcıydı.Okumaya başlamadan önce Buz Kapanı'nı bitirmiştim ve onun üzerine hangi kitabı okursam okuyayım beğenemeyeceğimi düşünüyordum.Buna rağmen Silber'e başladım ve cidden çoook çok sevdim.Reading slump eşiğindeydim fakat Silber beni o iğrenç durumdan kurtarmayı başardı.Yani eğer siz de şu sıralar slump'tan şikayetçiyseniz Silber'e gönül rahatlığıyla başlayabilirsiniz.Kerstin her zamanki büyüsünü konuşturmuş ve yine müthiş bir kitap çıkarmış ortaya *-*

Kerstin Gier kitaplarındaki fantastik dünyalar bana çok gerçekçi geliyor.Öyle bir anlatıyor ki konuyu sanki bu yaşanmış bir olay ve siz de her an bunu yaşayabilirsiniz.Silber'de olan rüyalar ve tuhaf kapılar,değişik ayinler öyle güzel anlatılmış ki... Karakterlerin bu olaylarla başa çıkma şekilleri de çok gerçekçiydi.Genelde kitaplarda karakterler fantastik bir dünyaya girince birden kahraman kesilirler fakat bu kitaptaki karakterler içinde bulundukları fantastik dünyanın getirebileceği olumsuz sonuçların fazlasıyla farkındalar ve korkuyorlar.Evet,korkuyorlar.Genç yetişkin kitaplarında genelde korku bahsedilmeyen bir duygudur çünkü korkunun insanı zayıf kılacağına inanılır.Oysa ki korku ve türevi duygular bence karakterleri ve o kitabı gerçekçi kılan en büyük unsurlardan biri.Kerstin kitaplarını sevmemizin nedeni budur belki de,her duyguyu her yönüyle ele alıyor.

Kitabın sonunda şaşırtıcı bir olay oluyor.Ben yarı yarıya tahmin etmiştim aslında fakat yine de bu şaşırmama engel olmadı :D Ayrıca Gizemli kim! Gerçekten çok merak ediyorum :D 

Biraz kapaktan bahsetmek istiyorum.Bu ne kadar harika,müthiş,olağanüstü,aşık olunası bir kapaktır!! Pegasus'un açık ara tasarladığı en güzel kapak.Kerstin kitaplarının kapakları her zaman çok sevimli ve zaten favori ikinci Pegasus kapağım da ATZİG serisinin kapakları fakat Silber'in kapağı güzellikte tavan yapmış resmen.O kırmızı cildi falan çok tatlı ^_^

Kısacası bu kitap HAAARİKAYDI! Daha önce hiç Kerstin Gier kitabı okumadıysanız bu kitapla başlayabilirsiniz,zaten daha sonra ATZİG'i okumak için can atacağınızdan eminim. Fakat şimdiden uyarayım,ATZİG bu kitabın yanında biraz sönük kalabilir,en azından ben öyle olduğunu düşünüyorum çünkü Silber gerçekten olağanüstü bir kitap.



13 Ağustos 2015 Perşembe

KVBT 10. Tur 1. Gün | Sağdıç - Jennifer L. Armentrout / Yorum + Okumak İçin 5 Neden + Çekiliş




Gamble Kardeşler serisi başlıyor!

Madison Daniels çocukluğundan beri, ağabeyinin en iyi arkadaşı Chase'e âşıktı. Gamble kardeşlerin yakışıklı, dürüst, başarılı, komik… ve inanılmaz seksi Chase'ine. Büyük bir sorun vardı. Chase annesine korkunç günler yaşatan çapkın babası gibi biri olmaktan korktuğu için daima geçici ilişkiler yaşamayı tercih ediyordu. Madison'dan çok hoşlanmasına rağmen onu çoktan gözden çıkarmıştı.

Madison ve Chase, Madison'ın ağabeyi Mitch'in düğününde sağdıç ve nedime olarak bir araya geldiler... Romantik bir düğün, küçük bir yanlışlık ve bastırılmış tutkular… Olacaklara kim engel olabilirdi ki… LUX serisi, Kış Güneşi ve Saplantı'nın dünyaca ünlü yazarı Jennifer L. Armentrout'tan tutku dolu bir hikâye...
(Tanıtım Bülteninden)






Sayfa Sayısı: 168

Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: DEX
Seri Adı: Gamble Brothers
Seri Sıralaması: 1 /3
Goodreads Puanı: 3.75 / 5

_______________________________________________________________________________

Herkese merhabaa!! Vampirler olarak yeni bir tur kitabıyla karşınızdayıız! Bu turu aldığımızda çok heyecanlıydık çünkü,ah bu bir Jennifer kitabı!! Lux ve Melez serilerini okuyup -itiraf ediyorum Melez'i hala okumadım :(( - da Jen'e hayran kalmayan var mıdır ki? Genelde fantastik yazsa da hepimiz romantik yazmada da gayet yetenekli olacağından neredeyse emindik! Arkadaşlarımı bilemem ama bu kitap gerçekten beni eğlendiren bir kitap oldu.Arka kapakta yazanlar konuyu genel olarak özetlese de ben geleneğimi bozmadan konuyu yine de özetleyeceğim.

Madison çocukluğundan beri Gamble kardeşlerin en küçüğü olan Chase'e deli gibi aşıktır.Chase,abisi Mitch'in en yakın arkadaşı olduğundan çocukluk ve gençlik dönemlerinde Maddie hep onlarla takılır.Gamble kardeşlerin sorunlu bir aile hayatı vardır,babaları annelerini terk etmiş anneleri de içki sorunları olan bir kadındır.O yüzden bu üç kardeş neredeyse Maddie'lerin evinde büyümüş,onların ailesinin bir parçası olmuşlardır.Chase Maddie'ye karşı hisleri olduğunu kabul etmek istemez çünkü o en yakın arkadaşının kardeşidir.Fakat en önemli neden kendisini babası gibi kötü bir adam olarak görmesi ve yapabileceklerinin Maddie'yi incitmesinden korkmasıdır.

Maddie,abisinin düğünü için gönderilen zarfta küçük bir sürprizle karşılaşır.Kendisi baş nedimedir!Fakat henüz sevinmeye fırsat bulamadan Chase'in baş sağdıç olduğunu görür.Yıllar önce yaşadıkları bir yakınlaşma sonrasında aralarına soğukluk giren Maddie ve Chase için bu bir fırsat mıdır yoksa kabus mu? Okuyup görün bakalıım :D 



(Aklımdaki Chase'e hemen hemen yakın birini Goodreads'te bulmanın mutluluğunu yaşıyorum şu an :D)

Kitabın Jen kitabı olması beklentilerimi biraz yükselttiğinden kitapta aradığımı tam bulamadığımı söylemeliyim.Fakat bu demek değil ki kitap kötü.Aksine kitap gerçekten eğlenceli ve kafa dağıtıcı bir kitap.Özellikle şu sıralar okuyamama problemi yaşıyorsanız rahatlıkla önerebileceğim bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

Kitabın konusu aslında çok farklı bir konu değil.Konunun ilerleyiş tarzı da sizi öyle şoklara sokacak şekilde değil fakat Jennifer'ın yazım tarzı,araya serpiştirdiği espriler kitaba oldukça artı kazandırıyor.Jen kitaplarını sevmemin en büyük nedenlerinden biri bu;ne olursa olsun beni güldürmeyi ve kafamı rahatlatmayı başarıyor.Sağdıç'ta bu konularda beklentimi fazlasıyla karşıladı.

Karakterler hakkında bahsetmeyi çok isterdim fakat bahsedecek pek özellik bulamıyorum.Bunun nedeni sanırım kitabın kısa olması.Kitap kısa olduğu için karakterlere karşı pek bir çekim hissetmemiş olsam da yine de Chase'in çekiciliğinden bahsetmezsem olmaz.Karşısında kim olursa olsun kendini ona çekilmekten alıkoyamayacaktır bence :D Maddie hakkında söyleyebileceğim şey sadık ve sevimli olması,Chase hakkında söyleyebileceğim şey ise çekici ve esprili olması.Başka bir şey bulamadım gerçekten :D

Kitapta çok bahisleri geçmese de Maddie'nin anne babasının beni baya gülümsettiğini söylemek istiyorum.Annesinin Maddie'ye sürekli Chase ile olmak için fırsat yaratması,anlayışlı olması ve babasının alakasız konulara dalması her ne kadar küçük detaylar olsa da beni mutlu etti diyebilirim.

Kitaptan tam beklentimi bulamadığımı söylemiştim.Sanırım bunun nedeni de ince olması.168 sayfada karakterleri tam olarak tanıyıp,onların iç dünyasına inebileceğimizi pek düşünmüyordum zaten ve haklı çıktım.Biraz yüzeysel kaldığı için sanırım tam beklentimi karşılayamadı.

Kitap her Jen kitabı gibi çok akıcıydı,ince olduğu için tek oturuşta bitirdim.Daha önce de dediğim gibi olay örgüsü sıradışı değil ve hemen hemen neler olacağını tahmin edebiliyorsunuz fakat Jen'in gücü bu işte.Oldukça sıradan bir konu bile olsa sihirli kelimeleriyle kitabı bize hızlıca okutmayı başarıyor.


Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu Sağdıç.Eğer şu sıralar kafa dağıtmak istiyor ve eğlenceli bir romantik kitap arıyorsanız Sağdıç tam size göre!

Sağdıç'ı Facebook sayfamızdan 1 kişiye hediye ediyoruuz! Çekilişe katılmak isterseniz sizi şöyle alalım ^^

Destekleri için Dex Yayınları'na çok teşekkürler ^_^



Okumak İçin 5 Neden

1. Kitabın yazarı Jennifer L. Armentrout! Onun gibi müthiş bir yazar ne yazsa okumaz mısınız ki? Şahsen ben okurum *-*

2. Kitap her Jen kitabı gibi akıcı ve okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz ve bence bu bir kitapta en önemli özelliklerden biridir.Okuyucuyu içine çeken kitaplar her zaman iyidir.

3. Eğer bir umutsuz bir romantikseniz bu kitabı çok seveceksiniz.Bir çocukluk aşkının adım adım gerçeğe dönmesi var bu kitapta,kim böyle bir hikayeyi sevmez ki? (Hepimizin çocukluk aşkları var,itiraf edin lütfen :D)

4. Kitabı okumak için en önemli nedenlerden biri;CHASE!!

5. Eğer okuma zorluğu yaşıyorsanız,eminim ki bu kitap kafanızı dağıtmanızı sağlayacak ve okurken sayfaların nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.İnce ve eğlenceli bir kitap olduğu için Sağdıç'ın size tekrar okuma hevesi kazandıracağından şüphem yok.