31 Ocak 2014 Cuma

Can Dostum&Can Dostum'un Yolculuğu (W.Bruce Cameron) -Yorum

CAN DOSTUM


Bütün köpekler cennete gider,tabii dünyada yarım kalmış bir işleri yoksa...

Köpekleri çok seven bir insan olduğum için bu kitabı gördüğüm anda satın aldım.Konusuna ya da yorumlarına bakmadan satın aldığım için beklentimi yüksek tutmadım.Belki beklentimi yüksek tutmadığımdan ya da köpekleri çok aşırı bir sevgiyle sevdiğimden bu kitaba bayıldım.

Öncelikle şunu bilmelisiniz ki kitap bir köpek tarafından anlatılıyor,evet bir köpek tarafından.Belki de bir köpeğin gözünden dünyayı,insanları görmek benim ilgimi çok çekmiştir.


Baş kahramanımız sevimli mi sevimli bir köpek,aslında birçok köpek.Çünkü öldüğünde tekrar doğuyor ve bu da bize kitapta okuyacak birçok köpek yaşamı sunuyor.

Köpekleri sevmeyen bir insanın bile gülerek,yeri geldiğinde ağlayarak okuyacağı bir kitap bu.Eğer ki dünyayı sadık,sevimli ve en iyi dostlarımızdan biri olan köpeklerin gözünden görmek istiyorsanız bu kitabı kaçırmayın derim.

Not:Kitabın sonunda tabii ki yine ağladım haha,en ağlak blog yazarı benim heralde.


CAN DOSTUM'UN YOLCULUĞU


Can Dostum'un devam niteliğinde olan bu kitapta sevgili köpeğimiz bir önceki kitabın karakteri olan Ethan'ın torunu sayılan CJ'i korumak için sürekli dünyaya geliyor.Evet bu kitap da onun ağzından anlatılıyor.

Bu kitap diğer kitaba göre çok daha duygusaldı bence.Köpeğimizin CJ ile buluşmak için verdiği mücadele sırasında hep ''Hadi,hadi yapabilirsin bunu!!'' modunda oldum ben.

-spoiler
Bir yaşamında kanseri anlamak için eğitim alıp diğer yaşamında Trent'in kanser olduğunu anlaması kesinlikle müthiş bir ayrıntıydı bence.Ayrıca okuyucuyu şaşırtmak için de iyi bir noktaydı diye düşünüyorum.

Kitabın sonunda ise köpeğimizin dünyadaki amacı tamamen sona erdiğinde ölüp diğer tüm sahipleriyle buluşması da ince bir noktaydı bence.Ethan'ın olacağını düşünürdüm zaten ama Jakob ve Maya'nın bile olması da hoş bir şeydi bence.Beni çok duygulandırdı-evet yine ağladım-.

-spoiler

Kısacası bu kitabı okuyun,okutturun.İçinizde bu sevgili dostlarımıza karşı sevgi yoksa bile okuyun,kesinlikle hiçbir şey kaybetmeyecek aksine şefkat duygusu kazanacaksınız.

BÜYÜK BÜYÜK NOT:W.Bruce Cameron'a bize bu kitapları kazandırdığı için çoook teşekkür etmek gerek.Sevgili dostlarımızın duygularını öyle yansıtmış ki okurken ara sıra onun köpek olup olmadığını merak edebilirsiniz.






30 Ocak 2014 Perşembe

Yağmur Sonrası(Sarah Jio)-Yorum

 ''II. Dünya Savaşının tam ortasında yaşanan yasak aşk ve işlenen korkunç bir cinayet...

Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır... Ya yoksa?

Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından silemiyordur. Bora Bora Adasından adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını yeniden açar. 

1942 yazında, II. Dünya Savaşının en hararetli zamanında Bora Bora Adasında görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır. Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk… Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Greene karşı koyamaz. Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürperten bir cinayete şahit olana kadar... Savaş rüzgârıyla ayrı yerlere savrulan çift, bir daha asla bir araya gelemez. Peki Anne, onca sene sonra çıkagelen bu mektubun izinden gidip taşıdığı vicdan azabını sonlandırabilecek midir? 

Ya siz, araya zaman, mekân, kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz? 
Mart Menekşeleri ile gönüllere taht kuran Sarah Jiodan muhteşem bir başyapıt... Yağmur Sonrası ile tutkunun zaman tanımayan öyküsünü okurken, gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız. 

"II. Dünya Savaşında Pasifikin tam ortasında kalan, yürek burkan muhteşem bir aşk hikâyesi."
Kristin Hannah''


(Kitabın arka kapağından)


Sarah Jio kitaplarından Türkçeye çevrilmiş olanların hepsini okudum ve sanırım aralarından en çok beğendiğim kitap bu oldu.İçindeki aşk hikayesi olsun,üslubu olsun gerçekten etkileyici bir kitaptı bence.Zaten Sarah Jio kitaplarında hemen kitabın içine girebiliyorsunuz ve adeta olayı yaşıyorsunuz,size kendinizi sıcacık bir ortam içinde bulma fırsatı sunuyor.

 1942 yılında II.Dünya Savaşı'nı konu alan bir kitap.Baş karakterimiz Anne Calloway zengin bir ailenin kızı fakat nişanlı ve çok yakın zamanda evlenecek olmasına rağmen aşkı bulamadığını düşünüyor ama nişanlısına da ihanet etmek istemiyor.Bir gün -yani nişan eğlencesinin olduğu gün- çok yakın arkadaşı Kitty hemşirelik eğitimi aldığı ve Anne evlendiğinde yalnız kalacağından dolayı savaşın olduğu herhangi bir yere hemşire olarak gitmek için kayıt yaptırıyor.Anne ise Kitty'nin yalnız gitmesine göz yummayıp evleneceğini umursamadan kaydını yaptırıyor ve Bora Bora Adası'na gidiyorlar.Macera böyle başlıyor.


(Bora Bora Adası)


 Anne bu adada Westry Green adında çekici ve en önemlisi onunla ilgilenen bir askerle tanışıyor.Başta inkar etse de sonunda ona aşık olduğunu anlıyor.Westry ile bir gün bir Bungalov buluyorlar ve bu yer onların ''aşk yuvası'' oluyor.

 Kitabın arka kapağında yazan cinayete tanık olma olayı ise kitabın sonlarına doğru oluyor ve tahmin ettiğim kişi öldürülüyor.Sanıyorum ki okuyan birçok kişi de kimin öldürüleceğini tahmin etmiştir çünkü çok bariz bir şeydi.


-spoiler

Kitabın başından beri Anne'in Westry ile olan aşkı çok hoştu bence.Fakat sonunda Anne'in Westry'nin peşini bırakması çok saçmaydı.Tamam belki engeller vardı arada fakat ne olursa olsun şıp diye vazgeçmemeliydi bence.

Kitty'nin Anne'i kıskanması,Westry'den hoşlanıp Anne'e kötü davranmasına aşırı sinir oldum.Hele son yerlerde Anne'i Westry'nin onu görmek istemediğine inandırması çok sinirimi bozdu.

Mary'nin kendini asmasına gerçekten çok üzüldüm ve benim için bu beklenmedik bir olaydı.Psikolojisinin bozuk olduğu belliydi fakat kendini öldüreceğini düşünmemiştim.

Atea'yı öldürenin Albay Donahue olduğunu Westry'nin Lance'i ihbar etmemesinden dolayı tahmin etmiştim fakat neden öldürdüğünü bulamamıştım çünkü Atea ve Kitty'yi Lance'ın hamile bıraktığını düşünüyordum.Fakat Albay'ın onları ve birçok kadını hamile bıraktığını öğrenince cidden baya şaşırdım.

Genevieve'in Kitty'nin kızı olması da beni çok şaşırttı ve duygulandırdı.Ayrıca her ne kadar kızsam da Anne'in Kitty'yi affetmesi bölümünde ağladım,ah şu ağlak ben :d

Kitabın sonunda Westry ile buluştuklarında çığlık atmamak için zor tuttum kendimi,çok aşırı şaşırdım çünkü Westry'nin ölmüş olduğunu düşünüyordum.Tabii ki yine ağladım :d

-spoiler

 



Uzun lafın kısası bu kitabı çok öneriyorum.Okurken kendinizi bu sımsıcak aşk hikayesinin içinde bir karakter olarak bulacaksınız.