Âşık Olduğunuz Kişiyi Hayatta Kalmak İçin Öldürmek Zorunda Olduğunuzu Bilseniz Ne Yapardınız?
İki kızını yalnız başına yetiştirmek için çabalayan Scarlet; evli olsa da âşık olmanın ne demek olduğunu unutmuş, tek yaşama nedeni küçük kızı olan Nathan ve tek derdi kız kardeşi ve erkek arkadaşlarıyla yapacakları hafta sonu kaçamağı olan üniversiteli bir genç kız olan Miranda… Dünyayı etkisi altına alan bir salgın patlak verdiğinde bu üç kişinin hayatı beklemedikleri şekilde kesişir ve artık tek amaçları vardır: Bu yeni ve acımasız dünyada hayatta kalabilmek.
Sayfa Sayısı: 376
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Yabancı
Orijinal Adı: Red Hill
Goodreads Puanı: 3.93 / 5
___________________________________________________
Selam,selam selaaam!!Nasılsınızz? Açıkçası ben çok iyiyim,sınav haftası stresinden kurtuldum ve nihayet okumaya dönebildim,benden mutlusu yok :D Uzun zamandır ilk defa tur kitabı olmayan bir kitap için yorum yapacağım.Kendimi biraz hamlamış gibi hissediyorum :D Bakalım umarım altından kalkabilirim.Hemencecik kitabın konusuna geçiyorum o zaman.
Alman bir bilim adamı herkesin fantastik olarak gördüğü ve yapılamayacağını sandığı bir deney yapmaya başlıyor;ölüleri diriltmek.Fakat bu deney başarısızlıkla sonuçlanıyor.Yani öyle olduğu sanılıyor.Bu diriltme çalışmalarından bir süre sonra dünyanın dört bir yanından salgın haberleri geliyor.Başta herkes sıradan bir salgın olduğunu düşünse de kısa bir süre sonra yanıldıklarını anlıyorlar çünkü hastalananlar bir süre sonra ölüp,zombi gibi yaratıklara dönüşüp insanlara saldırıyorlar.İşte bu kıyametin başlangıcı oluyor.
Scarlet,kızlarına bakmak için röntgen teknisyeni olarak çalışan bekar bir anne.İki kızı var ve ikisinin de kendine göre küçük sorunları var.Hayatı gayet normal yani.Ta ki o korkunç salgın başlayana kadar.Scarlet salgının başladığı hafta sonu kızları tatili babalarıyla geçirecek olduğu için kızlarından haber alamıyor ve onları bulmak için yola düşüyor.
Nathan,karısıyla arasında büyük sorunları olan ve küçük kızı Zoe'yi mutlu etmek için elinden gelen her şeyi yapan bir baba.Miranda ise hafta sonunu babasıyla geçirmek için babasının çiftliğine giden genç bir kız.(hayır Scarlet'ın kızı değil) Bu üç kişinin hayatı salgından sonra hayatta kalan herkes gibi değişir.Tesadüfi bir şekilde yolları kesişen bu üçlü bu her yeri vahşet kokan dünyada hayatta kalmaya çalışır.
Bu benim okuduğum beşinci Jamie McGuire kitabıydı.Açıkçası ben Jamie'nin yazım tarzını oldukça beğeniyorum.Şu ana kadar okuduğum kitapları gayet eğlenceli bir dille yazılmıştı - tamam belki Providence serisi o kadar da eğlence içermiyordu ama güzeldi işte :D - fakat bu kitapta tahmin edebileceğiniz gibi daha karanlık bir hava var.E zombi saldırısı var ve tüm dünya felaket bir halde,ne olmasını bekliyordum acaba? :D
Kitaba başlarken Jamie'nin diğer kitapları gibi hafif,eğlenceli ve kafa dağıtan bir kitap çıkmasını bekledim Kızıl Tepe'nin.Fakat başladıktan sonra ne kadar yanıldığımı anladım.Okurken her saniyesinde ''Ya bu durum gerçek olsaydı,ben ne yapardım?'' diye kendimi yediğim doğrudur.Eğlenmeyi beklerken hiç ummadığım yerlerde üzülüp,ağladım.Bu kitap macera ve aksiyon kitabından çok bir kayıp hikayesi bence,çünkü kitaptaki herkes bir şekilde şekilde birilerini kaybediyor.
Zombi konulu,klişelerle bezenmiş Hollywood filmlerinden ve dizilerinden sıkılan biri olarak aslında kitaptan beklentim çok büyük değildi.Dediğim gibi,Jamie'nin yazım dilini beğendiğimden kafa dağıtmak için okumaya başladım sadece.Fakat bu kitap gerçekten beni bazı yerleriyle yıktı diyebilirim.Elbet bu kitapta da klişeler var,zombi konusunu ne kadar değiştirebilirsiniz ki zaten?Ölüyorlar,diriliyorlar sonra da insan parçalıyorlar işte.Beni bu kitap hakkında asıl şaşırtan şey bana çok fazla duyguyu aynı anda hissettirmesi oldu.Jamie'nin duyguları hissettirme konusunda en başarılı kitabının Kızıl Tepe olduğunu düşünüyorum. (Aslında Cehennem'de de Jared için içim parçalanmıştı ama konumuz bu değil :D)
Kitap üç karakterin (Scarlet,Nathan,Miranda) ağzından anlatılıyor.Karakterlere yer yer gıcık olsam da,özellikle Miranda ve Scarlet'a, onların perspektifinden bakınca çok da haksız olmadıklarını anladım.Scarlet'ın kızlarını bulmak için yaptıkları beni çok etkiledi açıkçası.Başlarda en sevdiğim karakter Miranda'ydı çünkü küçük grubunu kurtarmak için çok pratik ve zeki yöntemleri vardı.Ayrıca çok cesur davranıyordu.Fakat sonlara doğru beni bazı yerlerde gerçekten çok sinir etti ve favori karakter ödülünü Nathan'a verdim.Çünkü Nathan gerçekten çoook ama çoook anlayışlı birisi.Özellikle kızına duyduğu sevgi inanılmaz güzeldi.
Kitap aşırı sürükleyici,sınav haftasında başladığım için okumamam lazımdı ve ben de çareyi kitabı gözümün önünden kaldırmakta buldum.Yani şimdiden uyarayım,eğer yapmanız gereken önemli işler ya da çalışmanız gereken zorlu sınavlar varsa Kızıl Tepe'yi okumayı erteleyin derim ben.
Kitabın tek eksi yönü olayların çok fazla hızlı gelişmesiydi bence.Hele son 30-40 sayfada neler olduğunu anlamakta zorlandım ve şoktan şoka girdim.Her sayfa farklı bir aksiyon içeriyordu,aslında bol aksiyon kötü bir şey değil ama yine de özellikle son sayfalardaki olayların çok hızlı ve üstünkörü geçildiğini ve o olayların üstünde kesinlikle daha fazla durulmuş olması gerektiğini düşünüyorum.
Bilim kurgu,aksiyon ve zombi severlerin kesinlikle bu kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum.Eminim ki fazlasıyla tatmin olacak ve aradığınızı bulacaksınız.Jamie ile hep inişli çıkışlı ilişkilerin dünyasına gittiniz,şimdi bir de vahşi zombilerin ele geçirdiği post apokaliptik bir dünyaya ışınlanmaya ne dersiniz? :D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder