Herkese merhabalaar! Blogumda yazı yayınlamamın üstünden uzuun bir süre geçtiğinin farkındayım fakat cidden okumaya hiç vaktim olmadığından bloga koyacak hiç yazım da olmuyor. Dolayısıyla blog boş kalıyor. Hazır dün Fantastic Beasts'e gitmişken bugün bloga film hakkında yorumumu gireyim ki blog da biraz canlansın diye düşündüm. O zaman başlıyoruum!
Küçük,büyük fark etmeksizin tüm Potterheadlerin aşırı heyecanla beklediği Fantastic Beasts nihayet 18 Kasım'da vizyona girdi. Genelde çok uzun süredir heyecanla beklediğim filmlere ilk çıktığı gün giderim ancak malum,sınav senem olduğundan anca ikinci gün gitme fırsatı yakaladım. Dershaneden çıkıp koştura koştura filme yetişmeye çalıştım ve doğru söylemek gerekirse yolda birazcık helak oldum,İstanbul trafiği sağolsun.Naz,peki çektiğin zorluklara değdi mi diye sorarsanız cevabım şu;EVVEEET!
Cumartesi yoğunluğundan bilet bulamam korkusuyla biletimi bir gün önceden online olarak satın almıştım ve sinemaya varır varmaz içeri girip filmin başlama saatini beklemeye koyuldum.Salona girişler başladığında ise heyecandan ve mutluluktan parendeler atmak üzereydim. Sinema reklamlarının bitmesini nasıl bekledim hiçbir fikrim yok ancak en başta o Warner Bros. logosu çıkınca kendimi kaybettim resmen.Üstüne bir de Hedwig's Theme çalınca sinemada resmen tepinmeye ve "hihihihihhii" tarzında sesler çıkarmaya başladım.Çevremdekiler biraz tuhaf bulsa da çok da şaşırmadılar sanırım çünkü benim gibi davranan çok heyecanlı bir sürü kişi vardı salonda.
Gelelim film hakkındaki düşüncelerime. Çoğunluk bir HP beklentisiyle gitmiş filme ancak ben bu filmin HP dünyasından farklı olduğunu ve bize yeni bir dönemi-karakterleri anlatacağının bilinciyle gittim.Dolayısıyla bir HP beklemediğimden çoğunluğun aksine hayal kırıklığına uğramadım. Aksine bir serinin başlangıç filmi olarak bakınca da oldukça başarılı buldum filmi. Ayrıca film beklediğimden daha çok HP ile bağlantılıydı,zaman zaman HP'den bildiğimiz kişilere,olaylara ve sembollere (anladınız siz onu ;)) ) gönderme yapılması beni çok mutlu etti.
Elbet olumsuz yönleri de vardı filmin.Senaryonun bazı yerlerinde kafama takılan sorulara cevap alamadım ve bazı yerlerde kopukluklar vardı.Bir başka olumsuzluk da karakterleri derinlemesine tanıyamamış olmamızdı.Ayrıca olaylar bence biraz hızlı ve klişe şekilde bağlanmıştı ancak her şeye rağmen filmi cidden çok beğendim.Sanırım bunun nedeni 5 senenin ardından HP dünyası ile ilgili bir filmi sinemada izlememdi.
Okuduğuma göre senaryoyu tamamen J.K. Rowling yazmış,dolayısıyla senaryo yazımında acemi olan birinden beklenebilecek sıkıntılar bunlar. Çünkü biliyorsunuz HP filmlerinin senaryosunu Rowling yazmıyordu. O yüzden Rowling annemizin bu hatalarını görmezden gelebiliyorum sonuçta kadın bize bu büyülü evreni verdi yahu.
Filmin HP filmlerinin geçtiği Londra'dan başka bir mekanda,yani New York'ta geçmesi beni mutlu etti. Büyücülerin yaşadığı yeni bir şehri,ülkeyi ve o şehrin büyücülerini tanımak bence hoştu. Bu tanıdığın büyücüleri sevdin mi derseniz,hayır sevmedim. MACUSA denilen Sihir Bakanlığı'nın mugglelara,pardon Amerikalıların deyimiyle no-majlara (muggle her türlü döver -_-) karşı çok sert yasaları var.Büyücüler sihir dışılarla evlenemiyor,hatta konuşamıyorlar bile.Sert yasakları olan bu bakanlığı sevmedim ancak yine de yeni bir büyücü ortamı tanımak hoştu. Ayrıca dönemin New York'u bence çok hoş yansıtılmıştı. Dönemi yansıtan bir başka unsur olan kıyafetlere bayıldım! Özellikle de Newt'un kıyafetleri muhteşemdi,Eddie Redmayne'e çok yakışmışlar ^_^
The Niffler :D |
Filmin ana unsuru olan Fantastik Canavarlar'a gelelim şimdi de. Newt'un bavulunun haylaz misafirlerine bayıldığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Favorilerim The Niffler ve Thunderbird oldu. Özellikle The Niffler yaramazlığıyla,sevimliliğiyle beni kendine aşık etti diyebilirim! Onun olduğu sahnelerde salonca güldük ve çok eğlendik :D
Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim ki Newt'un bavulun içinde yarattığı yaşam alanlarına bayıldım! O sahnede aynı Jacob gibi büyülendim ve ağzım açık şekilde izledim. Muhteşemdi ya!
Gelelim karakterlere.Newt bence muhteşemdi.Hakkında ne desem tam olarak bilemiyorum gerçekten ama ciddi anlamda o şapşallığına,hareketlerine aşık oldum sanırım. Dünden beri Newt Scamander diye sayıklayarak fangirllük yapıyorum kendisine. Eddie Redmayne rolünü muhteşem oynamış! Daha iyi bir Newt düşünülemezdi kesinlikle.
Soldan sağa,Tina Goldstein rolünde Katherine Waterston,Jacob Kowalski rolünde Dan Fogler, anneciğimiz J.K. Rowling, Queenie Goldstein rolünde Alison Sudol ve son olarak Newt Scamander'ımız Eddie Redmayne. |
Newt'un karşılaştığı ve maceraya birdenbire dahil olan no-maj olan Jacob Kowalski'ye gelelim. Jacob zaten şapşalın önde gideni ve kendisinin büyüye verdiği tepkiler tam anlamıyla beni yansıtıyor! Dolayısıyla onu sevmemem mümkün değil tabii ki. Tina ve Queenie de iyi karakterlerdi. Maalesef tam olarak yansıtılmadıkları için şimdilik haklarında çok yorum yapamasam da ikisini de sevdiğimi söyleyebilirim.
Filme dahil olduğunu son haftalarda öğrendiğim Ezra Miller'a gelelim şimdi de. Oyunculuğuyla ilgili 1 sayfa yazı yazabilirim ancak sizi sıkmamak için bunu birkaç cümleye indirgeyeceğim. Kendisi bizim yeni tatlı Flash'ımız olmakla birlikte FB'de oynadığı Credence rolünü de muhteşem bir biçimde üstlenmiş. Çocuk girdiği her rolün altından ustalıkla kalkıyor. Credence'ın o utangaç,ezik,mahçup tavırları kalbimi yaraladı resmen,muhteşem bir iş çıkarmıştı kesinlikle!
Kısa süreliğine olsa da gördüğümüz Johnny Depp'den de biraz bahsetmek istiyorum. Kendisi son günlerde açıklandığı üzere Grindelwald rolünü oynayacak seride. Evet Johnny Depp'i hepimiz seviyoruz ve filmde kendisinden beklendiği üzere harika bir iş çıkarmış ancak bence Depp yerine daha genç bir aktör bulunabilirdi Grindelwald için.Ama yine de Depp'i ekranlarda izleyecek olmak da heyecan verici tabii ki.
Filmin en beğendiğin kısmı neydi derseniz görsel efektler derim.Senaryoda olan eksikleri görsel efektler fazlasıyla kapatıyor. Bir de bu efektleri 3D olarak izlemek muhteşem bir zevk veriyor insana.
Kısacası film eksikleri olmasına rağmen bence muhteşemdi.Koyu Potterheadler elbet beğenecektir filmi ancak yine de şunu söylemek istiyorum,yeni bir HP filmi gibi düşünüp gitmeyin filme. Bu farklı bir dünyayı anlatan bir film,bunu göz önünde bulundurarak izlerseniz filmden oldukça zevk alacaksınız.
Son olarak,filmin soundtracklerini The Hunger Games'ten tanıdığımız James Newton Howard yapmış ve kesinlikle muhteşem iş çıkarmış! Aşağıya dinlemeniz için Spotify linkini bırakıyorum ^_^
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder