18 Şubat 2015 Çarşamba

Karanlıkta Buldum Seni - A. Meredith Walters / Yorum

"Sen beni karanlıkta buldun ve kendimden kurtardın. Seni sonsuza dek seveceğim." Maggie Young, kendi deyimiyle, küçük bir kasabada, süper not ortalaması ve sıradan okul aktiviteleriyle yaşayıp giden sıradan bir kızdır. Normal bir ailesi, normal bir okulu, normal arkadaşları, kısacası normal bir hayatı vardır. On sekiz yaşına girmek için gün sayan Maggie, artık sıra dışı bir şeyler yaşamak, tutkuyla sevebileceği bir şeylere sahip olmak ister. Ve Kader Karşısına Clayton Reed'i Çıkartır…

Clayton Reed. Kasabadaki yeni çocuk. Kimseye yüz vermeyen gizemli yakışıklı. Geçmişinden kaçıp sığındığı bu küçük kasabada, her şeyden ve herkesten uzak durmaya kararlı. Maggie Hariç…

Herkesten köşe bucak kaçan Clayton, dış dünyayla arasına kalın duvarlar örse de Maggie o duvarların ardında neler olup bittiğini öğrenmeye kararlıdır. Çünkü tanıdığı hiç kimseye benzemeyen bu gizemli yabancıya deliler gibi âşık olmuştur. Ama o duvarların ardında yaşananlar Maggie'nin tahmin edebileceğinden çok daha korkunçtur. Clayton çok geçmeden adeta bir kelebek gibi Maggie'nin ışığına kapılıp özgürleştiğini sanır, Maggie ise Clayton'ın karanlığına hapsolur. Gün geçtikçe büyüyen bu karanlık, ikisini de yavaş yavaş yutarken onlar aşklarının her şeyin üstesinden geleceğine inanmaya devam eder. Çünkü delice bir aşktır onlarınki. Ya da belki sadece delilik… New York Times çok satan yazarı A. Meredith Walters'tan kırık bir "ilk aşk" hikâyesi...
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 456
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: GO!

Orijinal Adı: Find You in the Dark
Seri Adı: Find You in the Dark
Seri Sırası: 1 / 2
Goodreads Puanı: 4.03 / 5

_________________________________________________________________

Merhabaaaaa,nasılsınııız?Ben baya iyiyim.Hem kar tatilindeyim hem de CNR kitap fuarı yaklaşıyor,onun heyecanı sardı şimdiden :D Hemen kitabın konusuna geçeyim en iyisi ben :D

Maggie,18 yaşına girmek üzere olan ve mükemmel bir hayat yaşayan bir kızdır.Onu seven ailesi ve arkadaşları vardır,notları gayet iyidir ve çok büyük bir ihtimalle iyi bir üniversiteye gidecektir.Hayatındaki her şey sıradan ve yolundadır yani.

Bir gün okul bahçesinde geç kaldığı için koşuştururken birine çarpar,bu okula gelen gizemli ve yeni çocuktur.Maggie çocukla tartışır ve ona gıcık olur,yani öyle olduğunu sanır.Fakat kendini o gizemli yeni çocuk Clayton'a çekilmekten alıkoyamaz.Onun sessiz,yalnız ve asabi görüntüsünün altında bir şeyler sakladığından emindir.Clatyon'ı tanımak ve kendini ona gösterme çabasıyla neredeyse sürekli peşinde dolaşır ve başarılı da olur.Clayton yavaş yavaş kendini Maggie'ye açmaya başlar.

Maggie,Clay'e hissettiği duyguların derinliğinde boğuşurken Clay hakkında öğrendiği gerçekler ise bir tokat gibi yüzüne çarpar.Artık ne yapacağını bilmeyen Maggie tek çareyi ne olursa olsun Clay'in yanında olmakta bulur. Fakat bunun onu da dibe çektiğinden habersizdir.

Karanlıkta Buldum Seni'yi çoook merak ediyordum,öyle böyle değil yani.O yüzden çıktığı anda aldım ve ilk fırsatta da okumaya başladım.Beklediğimi buldum mu,eh tam olarak değil.Bu sıralar elime aldığım her kitaba o kadar yüksek beklentiyle başlıyorum ki (bunda bu yıl okuduğum neredeyse her kitabı çook beğenmiş olmam etkili olabilir) beklediğimi bulamayınca hayliyle hayal kırıklığına uğruyorum.Sanmayın ki kitap kötüydü.Kesinlikle güzel ve meraklandırıcı bir kitaptı fakat dört dörtlük değildi bence.

Şunu belirtmeliyim,baş karakteri sevmedim.Clay'e de olacağımı düşündüğüm kadar hayran olmadım.Çünkü doğru söylemek gerekirse ben çoğunlukla tatlı,sorunsuz ve sıradan bir aşk hikayesi bekliyordum.Fakat esas oğlanımız birazcık sorunlu olunca ben dumura uğradım tabii ki.Başlıktan ve Goodreads'teki genres bölümündeki dark kısmından anlamalıydım,aptal kafam işte.

Clay tam anlamıyla bir kötü çocuk (ortalara doğru neden öyle olduğunu anlıyoruz gerçi),Maggie de o kötü çocuğun peşine takılmış ve kendisine nasıl muamele edilirse edilsin umursamayan kız.Ve ben bu kombinasyondan artık çok ama çok sıkıldım.Her ne kadar Clay'in geçerli sebepleri olsa da Maggie'ye bu kadar tutarsız davranması çok sinirimi bozdu.Her hata yaptığında ve Maggie'yi kırdığında küçük bir özürle Maggie'nin Clay'i affetmesi ise çok gıcık etti beni.Ben böyle zayıf kız karakterlerden bunaldım artık,böğ geldi yani.Zaten kötü çocukları nadir birkaç örnek hariç cidden hiiç ama hiç sevmeyen birisi olarak Clay'i çok sevemedim.Melek gibi sürekli affedici olan Maggie'yi de sürekli kendini ezdirdiği için sevmedim.Buna rağmen Clay mi Maggie mi derseniz Clay derim çünkü en azından yaptıklarının belirli bir sebebi var.Ama Maggie'nin dirençsiz olmasının bir sebebi yok maalesef ki.Şahsen ben okurken sert,kararlı ve sürekli aşık olduğunu bahane ederek her şeye sessiz kalmayan karakterler görmek istiyorum.

Kitapta sevdiğim karakterler Rachel ve Danny oldu.Maggie'ye her ne olursa olsun destek vermeleri ve sürekli onun için her şeyi yapmaları harikaydı.Herkese lazım böyle arkadaşlar.

Kitap başta o kadar acemiceydi ki wattpad hikayelerinden birini okuyorum sandım.Maggie'nin sürekli Clay'in peşinde koşması,ona kur yapması,Clay ne yaparsa yapsın onu bırakmaması baya boğdu beni.Belki de genel olarak Maggie'ye gıcık olduğum için olmuştur bu :D Kitap Clay'in sırlarının ortaya çıktığı bölümden sonra daha mantıklı gelmeye başladı bana ve açıkçası neler olacak diye baya meraklandım.Yani 200'den sonra falan kitap toparladı sayılır fakat son 100 sayfada heyecan ve merak unsuru iyice arttı ve bu kitabın benim için puanını yükselten nedenlerden biri oldu.Ayrıca şunu söylemek istiyorum,kitap müthiş akıcı.Ben şu sıralar yoğun bir dönemden geçsem de düşündüğümden çok daha kısa sürede okudum.Bu da kitabın pozitif yönlerinden biri.

Dediğim gibi kitabın dark romance olduğunu nedense okumadan önce fark edememiştim.Aslında bu tür tam benim türüm sayılmaz,fakat buna rağmen yazarın karakterlerin duygularını yansıtış tarzından dolayı kitabı beğendim.Özellikle Maggie'nin kararsız hallerinin çok iyi yansıtıldığını düşünüyorum,öyle ki beni gerçekten çok gıcık etti bu halleri.Ayrıca kitaptaki kasvetli hava da hoşuma gitti.

Aslında kitaba kaç puan vereceğim hakkında biraz kararsızım.Başta 3 vermeyi düşünüyordum fakat kitabın sonunun iyi bağlandığını düşündüğüm için 4 vereceğim sanırım.Eğer ki siz de dark romance seviyor ve kötü çocuklardan hoşlanıyorsanız Karanlıkta Buldum Seni sizin için ideal kitap olur.Ben bile baş karakterleri çok sevmememe rağmen kitabı beğendiysem,sizin bayılacağınızı düşünüyorum :D








Deliryum - Lauren Oliver / Yorum




Aşk tedavisinden sonar sonsuza dek mutlu ve güvende olacağımı söylediler. Ve ben, onlara hep inandım. Şimdiye dek. Şimdi artık her şey değişti. Artık, bir yalanın baskısı altında yüzyıl yaşamaktansa, aşk hastalığıyla geçireceğim kısacık bir ömrü tercih ederim.
(Tanıtım Bülteninden)


Sayfa Sayısı: 504

Baskı Yılı: 2014

Yayınevi: Artemis Yayınları 
Orijinal Adı: Delirium
Seri Adı: Delirium
Seri Sırası: 1 /  3
Goodreads Puanı: 4.03







_____________________________________________________________

Merhabaa,nasılsınız?Beni sorarsanız size verebileceğim tek cevap üşengeç olur.Okul açıldığından beri parmağımı bile kıpırdatasım yok.Kitap okumaya hala devam ediyorum ama yorum girmeye o kadaaar üşeniyorum ki anlatamam.Daha girmem gereken üç kitap yorumu var ama girer miyim bilinmez.Neyse daha fazla uzatmadan kitabın konusuna geçeyim,arka kapaktan hiçbir şey anlaşılmıyor çünkü.

Lena'nın yaşadığı toplumda aşk,deliria adı verilen bir hastalıktır.Tüm gençler 18 yaşına bastıklarında bu tehlikeli hastalığa yakalanmadan mutlu ve huzurlu bir hayat sürmek için tedavi olurlar.Tabi bazıları tedavi olmadan bu hastalığı kapmışlardır fakat toplum onları da tedavi ederek düzeltmeye çalışır.Çoğunda bu yöntem işe yarasa da aralarda sızıntılar olur tabii ki.Lena'nın annesi de bu tedavi sonrası deliria'dan kurtulamayan hastalardan biridir.Annesi üç kez tedavi olmuş ama bu tedaviler hiçbir sonuç vermemiştir.Dördüncü tedavisi için alınacağı gün intihar eder.Lena'ya da teyzesi bakmak zorunda kalır.Lena annesinin durumuna düşmemek için tedavi olacağı günü dört gözle bekler,sonuçta aşk tehlikelidir,değil mi?

Lena ve en yakın ve tek arkadaşı Hana'nın test günü gelip çatar.Bu test günlerinde tedavi olacak kişiler kendilerine sorulan soruları cevaplarlar ve tedaviden sonra kiminle eşleşecekleri ve uygun oldukları meslekler belirlenir.Fakat Hana,o gün çok tuhaf davranmaya başlar,Lena'ya anlamadığı sözler söyler ve testine girer.Hana'nın bu davranışlarından tedirgin olan Lena testine odaklanamaz ve her ne kadar en normal ve iyi cevapları vermek için çalışmış olsa da saçma sapan ve gözetmenler için tehlikeli düzeyde değişik cevaplar verir.Çok düşük bir puan alacağından emin olan Lena'nın başı,testin olduğu laboratuvara bir sabotaj olayı düzenlenmesiyle dertten kurtulur çünkü o gün olan testlerin hepsi baştan gerçekleştirilecektir.

Lena her ne kadar bunun için rahatlasa da içini kemiren bir şey vardır,o gün laboratuvarda gördüğü bir şey,bir kişi.Gözlem katından onu izleyen,ona gülen ve göz kırpan bir kişi,bir çocuk.Lena,onda tuhaf bir şeyler olduğunu seziyor fakat ne olduğunu anlayamadan çocuk ortadan kaybolur.Lena,o çocukla yani Alex'le şans eseri bir kez daha karşılaşınca haliyle şaşırır fakat bu çocuğun ve bu garip işin peşini bırakmamaya kararlıdır.O çocuğun kim olduğunu ve olayların sırrını çözmeye çalışırken kendini,inandırılmak zorunda kaldığı yaşam biçimini ve toplumunu sorgulamaya başlayacaktır.

Distopyaya karşı zaafım olduğunu eğer blogumu biraz takip ediyorsanız biliyorsunuzdur.Konusu çok özenti olmadığı sürece bulduğum tüm distopik kitapları alıp okumaya çalışırım.Deliryum da bu kitaplardan birisi.Okumaya başlarken beklentim oldukça fazlaydı ama tam olarak beklediğimi bulamadım.Buna rağmen kitap hoşuma gitti.

Kitabın başından beri kitabı Eşleşme ile kıyasladım,nedense bana çok benzer geldiler.Belki iki kitapta da eşlerin devlet tarafından seçilmesinden dolayı böyledir bu.Karakterlerden bahsedeyim biraz.Lena'yı sevemedim.Bence çok güvensiz ve kararsız bir kız..Gerçi Alex'le tanıştıktan sonra Lena da çok değişiyor ve korkusuz bir kız olmaya doğru emin adımlarla ilerliyor.Annesini çocukken kaybetmiş olduğu için de olabilir bu güvensizliği tabii ki fakat sevemedim işte.Sönük bir karaktermiş gibi geldi bana.Alex ise kitabı hareketli kılan karakter.Onun sayesinde Lena üstündeki çekingenliği ve durağanlığı atıyor ve kitapta heyecanlı olaylar olmaya başlıyor.Kitapta en sevdiğim karakter ise Lena'nın en yakın arkadaşı Hana.Çok korkusuz bir kız,tam benlik.Bence Hana baş karakter olmalıydı.

Kitapta yaratılan dünyayı çok sevdim.Distopyalardaki katı dünyaları çok seviyorum nedense.Yazarın Lena'nın o dünyadaki çaresizliğini ve ne yapması gerektiği hakkındaki kararsızlığını iyi yansıttığını düşünüyorum.

Kitap biraz fazla durağan.Son 100 sayfaya kadar neredeyse sizi heyecanlandıracak hiçbir olay olmuyor.Yine de benim için distopyalarda önemli olan şey aksiyon değil de duyguların ve o dünyanın iyi yansıtılması olduğu için kitabı beğendim.

Genel olarak kitabı beğendim.Distopya seviyorsanız okuyabilirsiniz fakat durağan kitaplardan hoşlanmıyorsanız Deliryum size göre bir kitap değil.Başka kitaplarla şansınızı denemenizi öneririm :)




10 Şubat 2015 Salı

KVBT 4. Tur 5. Gün | Masum Koza - Özge Erkin / Cast Seçimi + Karakter Tanıtımı


Turun son gününden herkese merhaba.Bugün bu yazıda size kitabımızdaki karakterleri tanıtabildiğim kadar tanıtıp,onları aklımda nasıl canlandırdığımı anlatacağım.O zaman başlayalım :)


 Hayal



Doğru söylemek gerekirse Hayal'i aklımda canlandırmakta hiç zorlanmadım.Kitabı araştırırken yazarın Wattpad'de Hayal'in yerine Megan Fox'u koyduğunu öğrenmiştim.Kitabı okurken de zaten Megan'ın bu karaktere çok uyduğunu düşündüm.

Hayal,eskiden yaşadığı olaylardan dolayı erkeklere cephe almış ve intikam almaya yemin etmiş bir kız.Evet,kadın demiyorum çünkü o içindeki çocuğun etkisinden hala kurtulamamış bir kız çocuğu aslında.Her ne kadar dışarıdan kin tutan ve dik duruşlu bir kadın gibi görünse de aslında çok kırılgan ve duygusal birisi.Yaşadığı onca zorluk olmasına rağmen güçlü duruşundan taviz vermiyor.Her zaman kötü davranılmaya alışmış bir kız olduğu ve erkeklere gönlünü vermemeye yemin etmiş olduğu için Poyraz'ı görünce ne kadar şaşırıp zorlandığını tahmin edersiniz herhalde :)







Poyraz

Vee işte kitabımızın aşık olunası,gözlerinden kalpler çıka çıka okunası karakteri olan Poyraz'a geldi sıra.Henry Cavill bence Poyraz'a gerçekten tam oturuyor.Eğer Wattpad'de yazar Poyraz olarak Henry Cavill'i seçmeseydi bile aklıma gelen ilk isimlerden olurdu.

Poyraz,annesiz büyüdüğü için hep onun eksikliği hissetmiş birisi.Annesiz büyümenin bir etkisi olarak çok masum ve saf.Kalbinin en değerli köşesine annesini koyduğu için aşık olmayı hiç aklından bile geçirmemiş.Ta ki 31 yaşına girene kadar.Poyraz artık bir aile sahibi olmayı istediğinden aşık olmak istiyor.Tabi aşk bu,ha deyince olmaz.Fakat tam bu zamanda Hayal'le karşılaşıyor.Başta ondan pek etkilenmese de daha sonra Hayal'in çekimine karşı koyamıyor.Hayal'e karşı takındığı destekleyici tavra ise hayran olmamak mümkün değil.Herkese bir Poyraz lazım yani :D









Aziz Bey


Poyraz'ın bilge mi bilge babası Aziz Bey.Ah ben bu karakteri nasıl sevdim bir bilseniz.Eşini yıllar önce kaybetmesine rağmen ona olan aşkı ve sadakati hala ilk günkü gibi taze olan birini nasıl sevmezsiniz ki?Ayrıca kitapta bulduğum alıntıların birçoğu da Aziz Bey'den.Dediğim gibi o kadar bilge birisi ki sözlerinin yüreğinize işlememesi mümkün değil.

Kitapta sürekli Hayal'i koruması,kollaması,sahiplenmesi ve resmen onun öz babası gibi davranması ise ayrı bir durum.Hayal'le Poyraz arasındaki ilişkinin temelini o attı bile diyebiliriz.Çünkü ikisinin de aklı o kadar karışıktı ki Aziz Bey olmasa doğru yolu bulamazlardı :D

Şahsen bu karakter için Gene Hackman'ın çok uygun olduğunu düşündüm ben.Çok tatlı ve sevecen bir baba gibi durmuyor mu sizce de? ^^



   
   Devran (Destan)


İşte geldik kitapta en sevdiğim karaktere.Lasse Larsen bence Devran karakteri için biçilmiş kaftan.Sevdikleri için her şeyi yapmayı göze alan Devran da yaralı bir ruh.O ruhunu eşi Efsun'la tedavi etmeyi seçmiş.Efsun'a olan aşkının büyüklüğü her ne kadar kitapta ana konulardan birini oluşturmasa da bu unsuru gözden kaçırmak mümkün de değil.

Devran yazarın söylediğine göre kitabın seyrini değiştiren karaktermiş.Yani eğer Wattpad versiyonunu okumuşsanız ve sonunun Wattpad'deki gibi olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü Devran sayesinde hikayenin seyri tamamen değişiyor.

Devran'ın,Hayal'e karşı aşırı koruyucu olmasını ve onu kızı gibi sahiplenmesini okurken de duygulanmamak elde değil.Devran'a olan hayranlığınız Poyraz'a olan hayranlığınızı geçebilir benden söylemesi.Eğer ki bu karakterin hayatını detaylıca okumak isterseniz sizi yazarımızın yazdığı DESTAN hikayesine alalım :) 


Efsun





Devran'ın biricik karısı Efsun'a geldi sıra.Efsun karakteri için aklımda pek fazla bir şey canlandıramamıştım fakat yazarın Destan hikayesi sayesinde Efsun bir anda benim için Minka Kelly oldu,çok da iyi oldu bence :)

Efsun,çok ılımlı ve destekleyici bir kadın.Hayal'e sürekli destek oluyor ve onun için bir abla görevini üstleniyor.Devran'ın sinirini yatıştıran faktörler arasında birinci geliyor Efsun :) Devran'la olan aşkları sayesinde o da kendi yaralı ruhunu iyileştirmiş.Yani ruh eşini bulmuş diyebiliriz :)






Demet ve Aslan


Demet ve Aslan karakter olarak birbirlerine çok benzediğinden iki farklı başlığa bölmek istemedim onları :D Kitapta pek fazla tasvir edilmediklerinden uygun karakter bulmam zor oldu fakat arkadaşlarım yardımıyla halletim bir şekilde.Demet için Monika Jagaciak,Aslan için de Xavier Samuel bence çok uygun :)

Demet Hayal'e karşı,Aslan da Poyraz'a karşı aşırı destekleyici ve arkadaşlarının mutlu olmaları için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.Özellikle Demet'in Hayal'i onca olaya rağmen bırakmaması takdire şayan doğrusu.Kısacası herkese bir Demet ve Aslan lazım :)



Umarım düzgün bir şekilde yansıtabilmişimdir karakterler hakkındaki düşüncelerimi.Katkılarından dolayı tekrardan Olimpos Yayınları'na teşekkür ederim :) 


Kördüğüm - Calia Read / Yorum


Bir ay önce, akıl hastanesine yatırıldım. Dün, Lachlan ziyaretime geldi. Beni öptü ve aklımı kaçırmaya başladığımı söyledi. Saatler sonra Max düşüncelerimi işgal etti; deli olmadığımı ve bana ihtiyacı olduğunu hatırlattı. Birkaç dakika önce geçmişimi aydınlatmaya çalışarak gerçeklikten daha da uzaklaştım… Şimdi, herkes benim aklımı kaçırdığımı düşünüyor ama ben onun gerçek olduğunu ve ne gördüğümü biliyorum… Bana inanıyor musun?


"Seksi, gizemli ve etkileyici bir hikâye… Calia Read'in kelimeleri sizi esir edecek ve aklınızı başınızdan alacak!" 
-Claire Contreras, There is No Light in Darkness'in Yazarı-
(Tanıtım Bülteninden)



Sayfa Sayısı: 336
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Yabancı

Orijinal Adı: Unravel
Goodreads Puanı: 4.11 / 5



_______________________________________________________

Selaam,nasılsınız?Beni sorarsanız ben biraz üzüntülüyüm,e malum tatil bitti.Yine de daha dersler ilk günlerden başlamadığı için okuduğum kitapların yorumunu girmeye çalışacağım bol bol,malum sınav haftasında falan zaten blogda in cin top oynuyor bari vaktim varken canlı dursun biraz :D Neyse daha fazla uzatmadan hemen kitabın konusuna geçiyorum.

Naomi normal bir hayatı olan gayet normal bir kızdır.Bu normal hayat ise bir gün Naomi'nin kendini akıl hastanesinde bulmasıyla tersine dönüyor.Naomi'nin neden akıl hastanesinde olduğu hakkında hiçbir fikri yok ve kendindeki sorunu bilmediğinden doktorlarla konuşmaya yanaşmıyor.Gerçi ilk doktoru zaten Naomi'yle ilgilenmek bile istemiyor,mecburi bir görev olarak görüyor onu.Fakat sonradan Naomi'nin doktoru değişiyor ve zaten kitap bundan sonra başlıyor.

Başta Naomi yine doktoruna güvenmese de sonradan onun eski doktorundan farklı olduğunu anlıyor ve yavaş yavaş çözülmeye,ona kendi hikayesini anlatmaya başlıyor.Biz de bu aşamadan sonra neler olduğunu öğrenmeye başlıyoruz.

Naomi'nin anlattığı şeylerde hiçbir tuhaflık yok,yani yaptığını anlattığı şeylerin hepsi sıradan genç kızların yapacağı şeyler;sevgilisiyle yaşadığı sorunlar,en yakın arkadaşı Lana ve onunla geçirdiği zamanlar,bir partide görüp aklını başından alan Max.Çok sıradan görünüyor değil mi?Ama işler Naomi'nin Lana'nın hayatını değiştiren büyük bir sırrı öğrenmesiyle birden sıradanlığını kaybediyor.Naomi,Lana'yı korumaya ve onu güçlendirmeye çalışırken maalesef kendinden çok fazla şey veriyor.Yani onun da hayatı Lana gibi altüst oluyor diyebiliriz.

Kitabın konusunun başlarda çok ilgi çekici olmadığını kabul ediyorum.Hatta ben de son 100 sayfaya kadar falan ''E,bu muymuş yani?'' dedim.Bunu kitap sıkıcı olduğu için demedim yanlış anlamayın.Sadece çok sıradan ama kolay ve hızlı okunabilen bir kitap olduğu için dedim.Fakat sonlara doğru işler iyice değişmeye başladı.Başından beri hiç eksilmeyen merak unsuru iyice tavan yaptı ve son iki üç bölümde ise her şey çözüme kavuştu.Okuyan herkes çok şaşırdıklarını söylemiş ki evet ben de şaşırdım.Fakat herkes ''Oo,çok şaşırdım ama böyle beklemiyordum.'' deyince ben de en çok neye şaşırabilirim diye düşünüp tahmin yürütmüştüm ve tahminim tutmuş şans eseri.Fakat ona rağmen kitap bittiğinde hikayenin nasıl bu kadar ustalıkla kurgulandığına hayran kalmadan edemedim.



Naomi çok farklı bir karakter.Bunda tabii ki akıl hastası olarak nitelendirilmesinin de bir payı var.Kitap boyunca onu anlamaya çalışmaktan ve anlattığı olaylara inanıp inanmamam gerektiğini tartmaktan kafam karıştı.Fakat o son bölümlere gelince olayların önündeki sis perdesi kalktı ve neredeyse her şey çözüme kavuştu.Ayrıca Naomi'nin güçlü davranışlarına hayran kaldım.Kendi başında onca dert varken hala arkadaşı Lana'yı düşünmesi,her zaman onu korumak için bir şeyler yapması da çok harika davranışlardı.

Yazarın dilinin çok etkileyici olduğunu ve Naomi'deki o ikilemde kalma ve karamsarlık hislerini okuyucuya çok iyi yansıttığını düşünüyorum.Zaten dediğim gibi,kitabın başından sonuna kadar Naomi'nin hikayesini okumak için meraktan ölüyorsunuz ve kitap akıcı olmasının da etkisiyle çok kısa sürede bitmiş oluyor.Eğer yazar bu türde yazmaya devam ederse tereddütsüz yazdığı her şeyi okuyabilirim :D

Bu arada kapağa aşık olduğumu söylemiş miydiim? *-* Aman Allah'ım o nasıl kitabı tamı tamına yansıtan bir kapaktır!Yabancı iyi ki orijinal kapağı kullanmayı tercih etmiş.Ayrıca kapağın dokusu çok ilginç ve benim çok hoşuma gitti bu.

Kısacası eğer sıradan gibi görünen ama sonuyla sizi dumura uğratacak bir kitap okumak isterseniz kesinlikle Kördüğüm'e bir şans vermelisiniz.Aslında tam puan alacak bir kitap değil fakat yine de kurgusundaki müthiş zekadan dolayı -aklımda cevaplanmamış sorular olsa da- tam puan vermeyi seçtim :D Ayrıca size tavsiyem kitap bittiğinde lütfen deriin bir nefes alıp kitaba zarar vermeden kendiniz şoktan çıkarmaya çalışın,bu hem sizin için hem de kitap için en sağlıklı yöntem olur :D


8 Şubat 2015 Pazar

#Mim Kitap Tag



Merhabaa,nasılsınız?Ben biraz sıkıntılıyım,nedeni ise maalesef ki okulun açılıyor olması.Umarım bu dönem herkese güzel şeyler getirir :D

Bu mime haftalaar önce mimi Türkçe'ye uyarlayan 1 Kitap Meselesi'nden Esra tarafından etiketlenmiştim ama o kadaar üşendim ki yapmaya bu güne kadar kaldı :D Sonradan Kitap Karavanı'ndan Selen de etiketleyince dedim artık yapayım da aradan çıksın.Daha fazla uzatmadan hemen mime geçiyoruum ^_^

1- Kitap okumak için evde belli bir yerin var mı?Genelde odamda okusam da bu sıralar salonda okumaya da başladım.O yüzden odam ve salon diyeceğim :D

2- Ayraç mı yoksa rastgele bir kağıt parçası mı?Ayraç tabii kiiii.Hatta kitaba başlamadan kapağına,rengine ve boyutuna uygun ayraç seçer,özel olarak o ayraçla okurum.Biraz takıntılıyım bu konuda :D

3- Kitap okumayı belirli bir zamanda mı durdurursun yoksa belirli bir bölümde ya da bölüm başında mı durdurursun? Genelde eğer çok acil bir işim yoksa bölüm sonuna kadar okumaya çalışırım.Bölümü bitirmezsem aklım kitapta kalıyor ve yaptığım işe kendimi veremiyorum :D

4- Okurken yemek yemek mi bir şeyler içmek mi? İkisi de :D Tabii çoğu zaman kitabı batırma riskine girsem de vazgeçemiyorum bir şeyler yiyip içmekten.

5- Kitap okurken televizyon seyretmek mi müzik dinlemek mi?Müzik dinlemek.Televizyon seyrederken hayatta kitaba odaklanamam.Zaten genelde okurken müzik dinlerim.

6- Tek seferde bir kitap mı yoksa birden fazla kitap mı?Tek seferde bir kitap.Mecbur olduğum zamanlarda birden fazla kitap okusam da tek seferde bir tane okuyunca kitaba daha çok girebiliyorum ve böylece kitap daha akılda kalıcı oluyor.

7- Okurken evde mi yoksa her yerde mi okumayı tercih edersin?Genelde evde okusam da dışarıda da okumak çok hoşuma gider.Okumayı sevince belirli bir yere gerek kalmıyor :D

8- Kitabın, kafanın içinde yüksek sesle okunması mı yoksa sessizce okunması mı?Aslında pek fark etmez,her türlü okuyabilirim ama sessizce olursa daha rahat okurum tabii ki.

9- Önündeki sayfaları okur musun yoksa sayfaları atlar mısın?Sayfalarını atlayarak okuduğum kitaplar nadirdir.Çok sıkıcı da bulsam atlamadan okurum.

10- Ciltli kitap mı karton kitap mı?Her ne kadar ateş pahası olsalar da ciltlilerden vazgeçemem ki *-* 

11- Kitap yazıyor musun?Çook çok çook istesem de maalesef hayır,yazmıyorum.

7 Şubat 2015 Cumartesi

KVBT 4. Tur 2. Gün | Masum Koza - Özge Erkin / Yorum



Aşkı hiç tatmamış bir adam ve aşkı silah olarak kullanan bir kadın...

İntikam kor bir ateşti; bilinmezliğe sürükleyen ve her daim biraz daha yakın. Hayal, intikam ateşiyle ve tunçtan bir demir gibi şekillendirmişti yüreğini. Umuda dair ne varsa küle dönüştürmüştü. Son avını seçtiğinde ruhundaki tüm hayalleri serbest bırakmıştı.

En büyük darbeyi aşkla vuracaktı. Ama unuttuğu bir gerçek çabuk hatırlattı her şeyi; kader koca bir labirentti. Sona ulaşmadan önce çıkmaz bir sürü sokağa sürüklerdi sizi...

Acaba bu koskoca labirentte kaybettiği masumiyetini ve yok olan insanlığını geri kazanabilecek miydi?
Deniz gözlü bir adamın ruhunda dindirebilecek miydi yorgun yüreğini?
(Tanıtım Bülteninden)





Sayfa Sayısı: 312

Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Olimpos Yayınları

________________________________________________________________

4. turumuzdan herkese merhabaaa!Bu turda Özge Erkin'in Masum Koza kitabını size tanıtacağız.Uzatmadan hemen size kitabın konusundan bahsedeyim.

Hayal,geçmişinde yaşadığı bir olaydan dolayı erkeklere düşman kesilmiştir.Her gördüğü adamı o sanıp,intikam almaya çalışmıştır bedenini kullanarak.Fakat yorgun ve kırgın yüreği daha fazla dayanamaz ve yaşadığı,kendince intikam aldığı bir sürü kişinin bulunduğu şehir olan İstanbul'u terk edip İzmir'e yerleşir.


İzmir'de yeni ve temiz bir hayata başlayıp,mesleğine yani mimarlığa yoğunlaşmayı düşleyen Hayal çalışma odasını dekore etmek için gittiği bir adamı ona çok benzetir. İçindeki intikam hissi geri dönmüştür ve intikam almak için son durağını belirler.O durak ise,deniz gözlü,masum ve deli gibi aşık olan Poyraz'dır.

Poyraz,annesini bebekken kaybettiği için kadınlar konusunda çok hassas olan bir adamdır.Öyle ki hayatında hiç aşık olmamış,kalbinin en değerli köşesine sadece annesini oturtmuştur.Her ne kadar artık aşık olup,bu duyguyu tatmak istese de kalbine girmeye layık bir kızla karşılaşmamıştır daha önce.Hayal'i ilk gördüğünde ondan da çok etkilenmez fakat Hayal,Poyraz'ı ne yapıp ne edip elde etmeye kararlıdır.Sonunda Hayal tam avını elde ettiğini düşünürken aslında bu oyunda ikisinin de av olduğunu anlayacaktır.Aşk,Poyraz ve Hayal'i hiç beklemedikleri anda birbirlerine sıkı sıkıya bağlamıştır.Asıl oyun şimdi başlıyordur.


Son zamanlarda Wattpad sayesinde basılan kitaplar oldukça arttı ve bu sayede biz okuyucular da harika kitaplarla buluşabiliyoruz.Masum Koza da Wattpad'in sayesinde keşfedilen ve kitap olarak elimize aldığımız müthiş kitaplardan birisi.Yayınevlerinin böyle yetenekli Türk yazarlarla bizi buluşturmaları çok güzel bir şey.O yüzden yoruma Olimpos Yayınları'na bu kitabı bizle buluşturdukları için teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Doğru söylemek gerekirse ben çok fazla aşk kitabı okumam.Nedeni ise işlenilen konuları ve karakterleri çok klişe ve sıkıcı bulmamdır.Ama bu aralar nedense aşk kitabı okumak için yanıp tutuşuyordum ki Masum Koza imdadıma yetişti.Konusu ve karakterleri bakımından klişelerden uzak ve okuması çok keyifli olan bu kitabı gerçekten çok sevdim.

Karakterlerin hepsini,biri hariç ki onu söyleyemem çünkü spoiler olur,çok sevdim.Hayal gözünü intikam bürümüş birisi gibi görünse de içindeki o masum ve saf yanı sayesinde onu sevmemek mümkün değil.Yaşadığı ve kendi suçu olmayan olaylardan dolayı kendini suçlamasını ve sürekli kendini aşkı hak etmeyecek kadar kötü biri olduğuna inandırmaya çalışmasını okurken içiniz acıyor.Her ne kadar dışarıdan erkeklerle savaşan ve intikam dolu bir kadın gibi görünse de içindeki o çocukluğunu yaşayamamış tarafı sayesinde aslında masum bir kız çocuğu Hayal.

Poyraz ise annesini doğduğunda kaybettiğinden bir tarafı hep eksik kalmış bir adam.Aslında görünüşü bir erkek olsa da onun da içi çocuk kalmış.Annesiz büyümenin eksikliğini hep hissetmiş,masum ve saf birisi.Zaten bu yüzden Hayal'le birbirlerini tamamlıyorlar.İkisi de öyle görünmeseler de saf ve masumlar.

Aziz Bey,yani Poyraz'ın babası kitaptaki en sevdiğim karakter bile olabilir.Çok bilge bir adam olan Aziz Bey,kaybettiği karısına hala büyük bir aşkla bağlı.Aradan yıllar geçmesine rağmen sevgisi hiç eksilmemiş.Ne kadar müthiş bir karakter öyle değil mi?Demet ve Aslan var bir de.Demet Hayal'in,Aslan ise Poyraz'ın en yakın arkadaşı.Demet ve Aslan birbirlerine çok benziyorlar çünkü ikisi de arkadaşlarını desteklemek adına her şeyi yapıyor.

Son olarak Devran ve Efsun'dan bahsedeyim.Kitaba sonradan dahil olan karakterlermiş sanırım bunlar.Yani Wattpad versiyonunda yoklar.İyi ki dahil olmuşlar çünkü bu karakterlere bayılmamak mümkün değil.İkisi de yaralı ruhlar ve birbirlerini o kadar iyi tamamlıyorlar ki.Ayrıca Devran'ın da Efsun'un da Hayal'i sahiplenip,onu herkese karşı korumaları çok güzeldi.İkisi de bana göre tam iyilik melekleri.

Kitap müthiş akıcı.Başladığım gün hemen bitti.Zaten yazarın olayları anlatışı müthiş.Karakterlerin hissetiği tüm duyguları siz de iliklerinize kadar hissediyorsunuz.Kitaptaki olaylar zaten çok duygusal ve bu yazarın müthiş anlatımıyla birleşince ortaya müthiş bir kitap çıkıyor.Ayrıca itiraf ediyorum,evet kitapta ağladım.Zaten çok duygusal bir insanım ben,her şeye ağlarım.Kitabın sonuna kadar bir şekilde kendimi dizginledim ama sonunda tutamadım göz yaşlarımı.

Kısacası ben kitabı çok sevdim.Tam puan vermememin ise iki sebebi var.Birincisi kitapta yazım hataları biraz fazla,ikincisi ise Poyraz ve Hayal arasındaki olayların çok hızlı gelişmesi.Bunların dışında kitap mükemmeldi.Aşk okumayı seven herkese tereddütsüz öneririm.

Facebook sayfamızdan kitabı 2 kişiye hediye ediyoruz,katılmak isterseniz sizi buraya alalım :)

Katkılarından dolayı Olimpos Yayınları'na teşekkür ederim :)


                     


6 Şubat 2015 Cuma

KVBT 4. Tur 1. Gün | Masum Koza - Özge Erkin / Tanıtım Videosu


Merhabaa!4. turumuzla karşınızdayız.Bu turda Özge Erkin'in Masum Koza kitabını konuk ediyoruz.Yarın benim kitap hakkında yorumumu okuyacaksınız.Ama merakınızı gidermek için kısa bir şey söyleyeyim.Biz kitabı ekipçe çok sevdik.Ayrıca kitapla ilgili fikir edinmek isterseniz de Bin Tatlı Yıl'ın yorumuna bakabilirsiniz.

Sizlere kitabı tanıtan bir video hazırladık,umarım hoşunuza gider :3 




4 Şubat 2015 Çarşamba

Karanlık Zihinler - Alexandra Bracken / Yorum

Adım Ruby.
Hepinizden farklıyım.
Aklınızın derinliklerinde gezinebilir, 
anılarınızı hiç yaşamamışsınız gibi silebilirim.
Henüz on yaşındayken Thurmond'daki bu rehabilitasyon kampına gönderildim. Hem de kendi ailem tarafından...
Burada her adımımız izleniyor, nefes alış verişlerimiz bile.
Yalnız değilim.
Maviler... Yeşiller... Turuncular...
Sarılar ve Kırmızılar...
Karanlık Zihinler...
Ve yaşamak için saklanmak zorunda kalanlar
Ve kaçanlar... 

"Bu kitap, distopya okuyucuları için bir baş ucu kitabı olacaktır." 
- School Library Journal- 

"Bir solukta okuyacağınız KARANLIK ZİHİNLER'in sürükleyici anlatımı, kalbinizi durduracak bir finalle son buluyor. Öyle ki bu mükemmel üçlemenin ikinci kitabının çıkmasını her şeyden çok isteyeceksiniz." 
- Publishers Weekly-



Sayfa Sayısı: 576

Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: Parodi Yayınları

Orijinal Adı: The Darkest Minds
Seri Adı: The Darkest Minds
Seri Sırası: 1 / 3 (+2 novella)
Goodreads Puanı: 4.31 / 5


________________________________________________________________________

Selaam,nasılsınız?Ben bitiğim,harabeyim,dağınığım.Ya bu nasıl bir kitap,gerçekten nutkum tutuldu.
Ağlamak istiyorum,çığlık atmak istiyorum.Neyse daha fazla dramatikleştirmeden kitabın konusuna geçiyorum.






Dünya'da patlak veren İANN adında bir salgın özellikle Amerika'yı etkisi altında almış ve çocuk ve gençleri öldürmüştür.Geriye kalan çocuklar ise çok tehlikelidir çünkü bu hastalığın bir yan etkisi olarak özel güçler kazanmışlardır.Devlet bu çocukların tehlikesinden kurtulmak için tedavi bahanesiyle çocukları toplar ve kamplara gönderir.Bu kamplarda çocuklar yeteneklerine göre sınıflandırılır.Beş tane sınıf vardır:

Yeşil: Çok zeki olanlar.
Mavi: Telekinezi yeteneği olanlar.
Sarı: Elektrik oluşturup,elektriği kontrol edebilenler.
Kırmızı: Ateş oluşturup,ateşi kontrol edebilenler.
Turuncu: Akıl kontrolü yapabilenler.

Bu kamplardan birine 10 yaşında götürülen Ruby sınıflandırılma esnasında doktorunu kandırıp aslında Turuncu olması gerekirken Yeşil olarak sınıflandırılır ve kampta kaldığı 6 sene boyunca açık vermeden saklanmayı başarır.Ta ki hayatının değiştiği o güne kadar.Ruby bir şekilde kamptan kaçmayı başarır ve yolda tesadüfi bir şekilde aynı onun gibi kaçak olan Liam,Chubs ve Zu ile karşılaşır ve onlarla birlikte tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkar.Her ne kadar başta bu üçlüye zarar vereceğinden korkup onlardan ayrılmayı düşünse de sonradan Liam Ruby'yi kurtulmaları için ona ihtiyaçları olduğuna ikna eder.Ruby artık sadece kendini değil bu üç çocuğu da korumak için elinden gelen her şeyi yapacaktır.

Kitabı bitireli birkaç saat olmasına rağmen hala şoktayım,woaah.Bu nasıl muhteşem bir kurgu,bu nasıl bir zeka!Kitap bittiğinde annem yanımda olmasına rağmen kükreyip ''BU BÖYLE BİTEMEZ!!!'' dedim ve sonra yaklaşık on beş dakika boyunca halıyı amaçsızca inceledim.Kitaba BAYILDIM!Canım arkadaşım,bi' tanem,bebeğim Büşra'cığım bana bu kitabı aldığı için (büyük ihtimalle görmeyecek ama) çok teşekkür ederim ona.Seni gördüğüm ilk yerde sıkıca kucaklayıp öpücem ^_^

Karakterler harikaydı,tam anlamıyla.Birkaçı hariç hepsini sevdim.Ruby'nin yaşadıklarını okurken üzülmemek elde değil.10 yaşında ailenizden koparılıp bir kampa kapatılmayı kaldırabilir miydiniz,peki herkesten saklamanız gereken ve kontrol edemediğiniz bir güce sahip olmayı?Ruby o küçücük yaşından beri bunlarla uğraşmış ve bunları dışarıya hiç vurmamış bir karakter.Ailesinden alınıp o cehennem gibi olan kampa yerleştirildiğinde bile hiç ağlamamış.Ne kadar güçlü bir karakter olduğunu anlıyorsunuzdur.Başta her ne kadar biraz korkak bir imaj sergilese de daha sonradan büründüğü cesur kimliği beni büyüledi.Her ne kadar değişiminin biraz hızlı olduğunu düşünsem de Ruby artık benim favori karakterlerimden birisi.

Dediğim gibi,birkaç karakter dışında hepsini çok sevdim.Liam hakkında konuşmak istiyorum biraz.YA ALEXANDRA SEN NASIL BU KADAR MÜTHİŞ BİR KARAKTER YAZDIN?Bu Liam'dan her eve lazım.Şu an fena fangirl'lük duygularım kabardı.Bir çocuk nasıl hem yakışıklı,hem fedakar,hem aşık,hem koruyucu,hem cesur hem de düşünceli olabilir.Bu karakter Liam'sa bu imkansız değil arkadaşlar.Çocuk yapılacak her işe en önde koşuyor,korkusuzca her zaman kendini öne atıyor ve sevdiklerini korumak için her şeyi göze alıyor.Bir kere çocuk ne olursa olsun sinirlenmiyor.Evet doğru okudunuz,bu çocuk hiçbir zaman kendini kaybetmiyor.Kitapta o kadar sinir bozucu durum olmasına rağmen 2 kere fena sinirlendi sadece.Çocuk sinirlerini aldırmış sanırım.Bir de o kadar merhametli ki,ah yavrum kıyamam.Kitap boyunca sürekli sarılasım geldi çocuğa.Keşke gerçek bir karakter olsaydı.Başın derde mi girdi?Liam'ı ara o elbet kendini öne atar ve seni kurtarır :D 

"En karanlık zihinler, en beklenmedik yüzlerin arkasında gizlenme eğilimindedirler."

Önemli olan üç karakterimiz kaldı.Zu,Chubs ve Clancy.Clancy hakkında aşağıda spoiler içeren yorum yapacağım için bu paragrafta Zu ve Chubs'a yoğunlaşıyorum :D Zu sanırım 8-9 yaşlarında bir kız.(o kısma pek dikkat etmemişim üzgünüm) Küçükken ailesi tarafından bile isteye o zalim kamplardan birine bırakılmış.İnsan çocuğuna bunu nasıl yapar anlamıyorum.Neyse,Zu konuşmuyor.Konuşabiliyor mu bilmiyorum fakat sanırım geçirdiği travmalar sonucunda olmuş bir şey bu.Kendi seçimi ya da değil,bundan emin değilim işte.Tek bildiğim şey Zu'nun çok masum ve çok sevecen olduğu.Her zaman grubundakileri (Liam,Ruby ve Chubs'ı yani) destekleyen ve çok güleryüzlü bir kız.Çocukluğunu yaşayamamış doğal olarak,o yüzden biraz içe dönük olsa da o kadar sevimli bir karakter ki boynuna sarılıp sevmek istiyorsunuz.Chubs ise biraz huysuz,biraz da doyumsuz bir karakter.Şüpheci olduğunu es geçmeyelim tabii.Ruby ilk geldiğinde ona öyle davranıyor ki kızı geldiğine geleceğine pişman ediyor.Haksız mı peki?Bence haklı.Tanımadığı bilmediği bir insanı gruplarına katıp arkadaşlarını ve kendini riske atmak istemiyor doğal olarak.Biraz fevri bir karakter olsa da okumaya olan düşkünlüğü ve şüpheciliği sayesinde onu çok sevdim.Tahmin ediyorum ki okurlar Chubs'ı sevmediyse şüphe dolu olmasından dolayıdır,ama ben ona bu özelliğinden dolayı bayıldım.

Clancy ile ilgili spoiler vermeden bir şeyler yazamayacağım sanırım ama sadece şunu söyleyeyim;çok şaşıracaksınız.

-spoiler

Clancy sen ne çeşit bir psikomanyaksın?Yaptığın über manyak şeyleri öğrenince ağzım otuz metre açıldı,pisliiiiik.Hayır çözemedim ben seni.Ne demek o kadar masum çocuğu korurmuş gibi davranıp onları ihbar etmek!Yemin ediyorum eğer yapabilsem seni bin parçaya ayırıp kaplanlara yem ederdim.Gerçi sen beni çoktan Turuncu yeteneklerinle kölen yapmış olurdun ama o konuya girmeyelim neyse :D

-spoiler


Kitap müthiş akıcı.Evet kitapta olaylar biraz yavaş gelişiyor ama yine de ben hiç sıkılmadan soluksuz okudum.Kitabı okurken şekilden şekle,şoktan şoka girdim.Ölümcül Kaçış'tan sonra en heyecanlanarak okuduğum kitap oldu Karanlık Zihinler.Yazarın dili,oluşturduğu dünya,yazdığı karakterler ve olaylar dahiyane.Tek kelimeyle hayran kaldım.Kitap bittiğinde ise şöyleydim;



Neyse daha fazla uzatmadan yorumumu bitiriyorum.Kitaba kaç puan versem yetersiz kalır.Sadece kitabın devamının çabuk çıkmasını diliyorum.Okumayanlara ise şunu söyleyeyim; bu kitabı alın okuyun,okutun.Hatta hediye olarak alın,okumamakta ısrar edenlerin kafasına atın falan.Ülkece bu kitabı okumalıyız lütfen ama :D