Fırtınaların Harap Ettiği Bir Dünyada Acımasız Geceye Ve Tüm
İhanetlere Rağmen Hayatta Kalmak İçin Direnen Bir Aşk
Aria annesinin kaybını kabullenmiş ve artık Hayal'in dışındaki yabani dünyaya uyum sağlamıştır. Peregrine ise Tide kabilesinin Kan Lordu olarak yeni sorumluluklarına alışmaya çalışmaktadır. Birbirine umutsuzca âşık iki gencin yolları aylar sonra tekrar kesiştiğinde mutlulukları çok kısa sürer. Tide'lar, yarı İkametçi olan Aria'ya güvenmemektedir ve Perry, yönetmesi gereken kabile ile sevdiği kadın arasında kalır.
Eter fırtınaları her geçen gün kötüleşirken, emniyette olabilmek için tek umutları Durgun Mavi'yi bulmaktır. Üstelik bu efsanevi bölgeye ulaşmak isteyen sadece onlar değildir ve Perry'nin yeğeni hâlâ Konsül Hess'in tutsağıdır. Etrafları sahte dostlar, dosta dönüşen düşmanlar, doğal felaketler ve güçlü tutkularla çevrilen ancak asla yılmayan Aria ile Perry güzel bir gelecek kurmak uğruna bir kez daha ayrı düşecektir.
Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Pegasus
Orijinal Adı: Through the Ever Night
Seri Adı: Under the Never Sky
Seri Sıralaması: 2 / 3
Goodreads Puanı: 4.20 / 5
____________________________________________________________________
Herkese merhabaa!! Nasılsınııız? Şahsen ben iyiyim fakat biraz da içim buruk.Neden diye sorarsanız Teen Wolf sezon finaline girdi :( Daha önceki yazılarımda hiç bahsettim mi hatırlamıyorum ama ben cidden büyüüük büyük bir Wolfian'ım.E haliyle dizi ara verince biraz bunalım takılmaya başladım.Zaten yabancı dizi izleyenlerin genel şikayeti bu sanırım.Sezonlar çok kısa,sezon içinde de sürekli ara veriyorlar ve sezon finali ile diğer sezon arasında cidden uzun bir süre var.Teen Wolf'un 5B sezonu Ocak'ta başlayacakmış mesela.Ben daha uzun ara verirler diye düşünmüştüm o yüzden biraz moralim düzeldi gibi :D
Kitap yorumu yapmak için girmiştim ve diziler hakkında konuşuyorum...Sanırım biraz (!) konuyu dağıttım :D Neyse,bu yazıda size çok sevdiğim bir serinin ikinci kitabı olan Bitmeyen Gecenin İçinde'nin yorumunu yapacağım.Konuyu ne kadar anlatsam bilemedim ve o yüzden konu kısmı spoiler içerebilir.O zaman uzatmadan konuya geçiyoruum.
-hafif derecede spoiler içerir (ilk kitap hakkında da spoiler var ve önemli noktalar hakkında,ilk kitabı okumadıysanız konuyu okumayın derim)
Bildiğiniz gibi ilk kitapta Aria ve Perry bazı olaylar yüzünden ayrılmak zorunda kalmış fakat kitabın sonunda buluşmuşlardı.Kitap tam da kaldığı yerden devam ediyor.Aria ve Perry buluşuyor ve çok kısa bir zaman içinde hasret gidermek zorunda kalıyorlar çünkü bir ziyaretçileri var;Reef. Tide'ların yeni Kan Lordu olan Perry'yi korumak için görevli olan Reef Perry'yi bir İkametçi'yle baş başa bırakmak istemiyor çünkü Aria'ya güvenemiyor. Aslında Aria İkametçi kimliğini neredeyse tamamen geride bırakmış olsa da bunu Tide'lara anlatmak zor.Aria'nın Tide'larla ne işi var diyeceksiniz,Perry onu kendisiyle gelmeye ikna ediyor fakat Aria'nın bir şartı var;sadece müttefik gibi davranıp aralarındaki ilişkiyi halktan saklamak.Perry her ne kadar istemese de bunu kabul etmek zorunda kalıyor çünkü Aria Tide'lar tarafından kesinlikle istenmiyor.
Tide'lara Aria ve Perry'nin müttefik olmasının amacının Talon'u İkametçilerin elinden kurtarmak ve Durgun Mavi'ye ulaşmak olduğu söyleniyor ve bu bir yalan değil.Her ne kadar Aria'nın amacı gerçekten Tide'lara yardım etmek olsa da kabile halkı maalesef Aria'nın onlara iyilik yapmak istediğini anlayamıyor.Perry'nin üstünde ise artık çok daha büyük bir sorumluluk var.Kan Lordu olduğu için artık kabilesini güvende tutmak ve yeğeni Talon'u kurtarmak zorunda.Üstelik Eter fırtınaları da iyice kötüye gidiyor ve dışarıda yaşam oldukça tehlikeli bir hal alıyor.Bunun yanında sevdiği kadın kabilesi tarafından istenmiyor da.Hatta bazılarının deyimiyle bir köstebekle iş birliği yaptığı için Perry'ye güvenmeyip,ona sırt çevirenler bile oluyor.Yani Perry'nin yükü gerçekten çok ağır.
Aria'nın kabilede istenmediği büyük bir olay sayesinde kesinleşince artık Aria Tide'ların yanında kalıp Perry'yi daha da zor durumda bırakmak istemediğinden Durgun Mavi'yi aramak için yola koyuluyor fakat yalnız değil.Roar,geçen sene Horn'lara erzak yardımı karşısında verilen -aslında satılan da diyebiliriz ne kadar iğrenç- Perry'nin kardeşi Liv'i bulmak için Horn kabilesine gitmeye hazırlanırken Aria kabileyi terk etmeye karar verdiği için beraber yola çıkıyorlar.Amaçları Horn'dan Liv'i geri almak ve Horn kabilesinin başı olan Sable'dan Durgun Mavi hakkında bilgi edinmek.Böylece yola çıkan Roar ve Aria,Perry'yi arkalarında kırık bir kalple bırakıyorlar.
-spoiler bitti
Bu seriye bayıldığımı söylemiştim ama tekrar söylemek istiyorum.BU SERİYE BAYILIYORUM,gerçekten.İlk kitabı okuyalı yaklaşık bir sene oldu ve ikinci kitap zaten Şubat ayında çıkmıştı.Bitmeyen Gecenin İçinde'yi çıkar çıkmaz aldım fakat okumak için serinin tamamlanmasını bekledim.Üçüncü kitap çıkana kadar geçen süre ne kadar acı vericiydi benim için anlatamam.Sürekli elim bu kitaba gidiyordu ama kendimi tutmak zorundaydım çünkü bitirir bitirmez üçüncü kitabı sayıklayacağımı biliyordum.Ve sonra üçüncü kitap çıktı... Alabildiğim en kısa sürede alıp -ki üçüncü kitabın elime birkaç gün önce ulaşmış olduğuna bakarak pek kısa olduğunu söyleyemeyeceğim- ikinci kitaba başladım.İlk kitabı çok sevmiştim ama bu kitaba cidden AŞIK OLDUM. (İlk kitap hakkındaki yorumumu merak ediyorsanız sizi şöyle alayım ^^)
İlk kitapta yazarın yarattığı dünyaya hayran kalmıştım.Her ne kadar Diyarlar gerçeklik kadar iyi olmasa da -ki iddialara göre gerçeklikten bile daha iyiler ama tabii ki değil- çok ilgimi çekmişti.Aria'nın Hayal'den atılıp dış dünyayı ve en önemlisi kendini keşfetmesi ve bunun anlatılış tarzı beni büyülemişti.Her saniyesi heyecan dolu olmasa da ilk kitabı cidden elimden bırakamamıştım ve Bitmeyen Gecenin İçinde'nin de hemen hemen Sonsuz Gökyüzünün Altında kadar güzel olmasını bekliyordum ama yanılmışım.BGİ çoook çok çok çok daha güzeldi ilk kitaptan.Belki karakterleri ve o dünyayı özlediğimden dolayıdır fakat okumaya başladığım andan itibaren kitabı elimden bırakamadım.
Kitap yine Aria ve Perry'nin bakış açılarından anlatılıyor ve yine ilk kitapta olduğu gibi birinci kişi anlatımıyla değil.Normalde ben hep birinci ağızdan anlatılan kitapları daha samimi,daha yakın bulmuşumdur fakat bu serinin birinci tekil şahısla anlatılmamasını hiç yadırgamadım.Hatta Aria ve Perry'nin düşüncelerine tam olarak hakim olabildiğimiz için bu hoşuma bile gitti.
Bu serideki karakterleri seviyorum.Aria ve Perry ilk kitapta kendilerini üzecek fedakarlıklar yapıp başkalarını kurtarmaya çalışmışlardı bu,bu kitapta da devam ediyor.İki karakter de sevdiklerini ve umursadıkları insanları kurtarabilmek için kendilerini gözden çıkarmaya razı ve işte ben böyle karakterlere gerçekten hayran kalıyorum.Ayrıca yazar karakterlerin ruh hallerini çok başarılı yansıtmış.Aria'nın bir yere ait olmak istemesi fakat nereye ait olduğunu bir türlü bulamaması,Perry'nin abisi Vale'i öldürmesinin suçluluğunu üstünden atamaması,üstlendiği o kadar sorumluluğun stresi,Aria onu bıraktıktan sonraki çaresizliği ve kafa karışıklığı öyle güzel yansıtılmıştı ki resmen ben de aynı duyguları yaşadım.
Perry ve Aria ilişkisinin yavaş yavaş ilerlemesi ve sağlam temellere oturtulması ilk kitapta çok hoşuma gitmişti.İkisinin birbirlerine karşı olan ön yargılarını yıkması,aralarında bir bağ oluşması çok güzel anlatılmıştı.Bu kitapta Perry ve Aria arasında ön yargılar yok fakat bu sefer Aria kendini Perry'nin kabilesine kabul ettirmek zorunda.Yüzlerce kişinin ön yargısı var yani.Ben olsam nasıl davranırdım diye sık sık düşündüm bu durumda.Aria her şeye rağmen Tide'lara yardım etmek istiyor,ben olsaydım karşılaştığım kötü muameleye karşı hala bu kadar iyi niyetli olabilir miydim bilmiyorum açıkçası.Aria gerçekten çok güçlü bir karakter ve bu yüzden oldukça seviyorum onu.Perry de en az Aria kadar güçlü,bu kitapta sorumlulukları ve Aria arasında kalmasıyla başa çıkabilmesinden bunu anlıyoruz zaten.
Yan karakterlerden Roar'a gelelim şimdi de.İlk kitapta Roar'u çok sevmiştim ve bu kitapta sevgim ikiye hatta üçe katlandı.Kitapta en sevdiğim karakter Roar,düşünün yani.Bu kitapta Roar'a çok üzüldüm,hatta birazcık -tamam belki birazdan fazla- ağlamış da olabilirim.Kalbim acıdı resmen,yapılır mı bu Roar'a ya.
-spoiler- Ya çocuk sevdiğine tam kavuştu derken niye öldürdün Liv'i be insafsız Veronica!Her Veronica böyle mi be,biri Tris'i öldürür biri Liv'i... -spoiler bitti-
Aşağıdaki fan art'ı paylaşmasam olmazdı çünkü aşırı aşırı beğendim.Perry ve Ether fırtınası.Biraz psikopatça gelebilir ama bir Ether fırtınası görmek isterdim.Bir fırtınanın içinde bulunmaktan bahsetmiyorum,uzaktan izlemekten bahsediyorum.Her ne kadar kitaptakilere korku dolu anlar yaşatsa da bence büyüleyici bir yanı da var Ether'in.Fırtına olmasa da en azından Ether'in durgun halini görmek isterdim çünkü gerçekten çok merak ediyorum nasıl bir şey olduğunu.
Bu kadar övdükten sonra kaç puan vermemi bekliyorsunuz?Tabii ki 5,sonsuz kere 5!! Kesinlikle en kısa sürede gidip bu kitabı -hatta bu seriyi çünkü biter bitmez diğer kitaba başlamak isteyeceksiniz- almanız ve okumanız gerek!Veronica Rossi'nin bu muhteşem -muhteşem dediysek kusursuz manasında değil tabii ki,çünkü karakterlerin her an ölme riski var tehlikeli fakat büyüleyici bir dünya bu- dünyasıyla tanışmanız lazım.İlk kitabı okumuş olup bu kitabı kitaplığında bekletenler varsa size sesleniyoruum;bu kitabı HEMEN okuyun.Pişman olmayacağınızı garanti ederim.
Bu seriyi merak ediyordum spoiler okumamak için büyük mücadele verdim kendimle! :D
YanıtlaSilTeen Wolf son sezon beni pek sarmadı ya :/ bir de Derek'siz.
Bu arada mimlendiniiz.
http://minervadannotlar.blogspot.com.tr/2015/09/mim-blogger-life.html
Derek'in olmaması cidden çok sinir bozucu,oysa ki Sterek'e bayılıyordum ben :((
SilMim için çok teşekkür ederim,kısa sürede yapmaya çalışacağıım ^^